Merkez Bankası, özel sektörün yurt dışına olan borçlarını 2018’de firma bazında "yabancı para pozisyonu", "nakit akımı" ve "türev ürün kullanımı"nı izleyebilmek için kapsamlı bir veri seti çalışması başlattı. Bu çerçevede, 15 milyon ABD Doları ve üzerinde döviz cinsinden borcu bulunan firmaların, döviz pozisyonlarını etkileyen işlemleri Merkez Bankası bünyesinde kurulan Sistemik Risk Veri Takip Sistemi ile izlemeye alındı. Sistem kapsamına giren firmalara, Merkez Bankası’nca belirlenen bilgileri 31 Mart, 30 Haziran, 30 Eylül ve 31 Aralık tarihlerinde sona eren üçer aylık hesap dönemleri itibarıyla internet üzerinden sisteme yükleme zorunluluğu getirildi. Ayrıca veri kalitesini sağlamak üzere bu bildirimlere ilişkin olarak "yıllık bağımsız denetim yaptırma" yükümlülüğü öngörüldü. Bu kapsamda firmaların girişini yaptığı veriler, yetkili bağımsız denetim kuruluşu veya bağımsız denetçi tarafından kontrol ediliyor ve onaylanıyor.
Türk Ticaret Kanunu uyarınca zorunlu olarak bağımsız denetime tabi şirketler, bildirim için, Kamu Gözetimi Kurumu düzenlemelerine göre uyguladıkları Türkiye Finansal Raporlama Standartları’nı veya Büyük ve Orta Boy İşletmeler (BOBİ) için Finansal Raporlama Standardı’nı; diğer firmalar ise BOBİ için geçerli Finansal Raporlama Standardı’nı esas alıyorlar. Bunlar Uluslararası Finansal Raporlama Standardı (IFRS) ile uyumlu standartlar.
Bu vesileyle hatırlatalım, Merkez Bankası Covid-19 salgını sebebiyle internet sitesinden yaptığı bir duyuru ile Sistemik Risk Veri Takip Sistemi 2019 yıllık raporlarının bildirim süresini 1 Haziran 2020 tarihine, denetim süresini de 1 Ağustos 2020 tarihine kadar uzattı.
Merkez Bankası bu kapsamda bildirim yükümlülüğü bulunan firmalara 8 Haziran Pazartesi günü gönderdiği yazı ile haftalık bildirim (raporlama) yükümlülüğü de getirdi. Yazı ekinde, firmalardan istenen verileri içeren bir form da gönderildi. Haftalık bildirime IFRS ile uyumlu standartların esas alınması çok zor -bence imkânsız- olduğu için de haftalık raporlamanın, Maliye Bakanlığı’nca yayımlanan Tek Düzen Hesap Planı’na uygun olarak hazırlanmış yasal mali tablo (uygulamada buna VUK deniyor) verilerine göre yapılacağı belirtildi. Haftalık raporlama 16 Haziran’dan itibaren her salı mesai saati bitimine kadar yapılacak.
Öncelikle 15 milyon dolar ve üzeri kredi kullanan şirketlere ilişkin verilerin haftalık olarak izlenmek zorunda kalınması durumun vahametini gösteriyor. Ayrıca böyle önemli bir yükümlülüğün bir yazı ile getirilmesi ve uyum için çok az süre verilmesi de şık değil. Bu bildirimin sağlıklı bir şekilde yapılmasının gerçekten zor olduğunu düşünüyorum.
Nitekim TÜRMOB Merkez Bankası’na gönderdiği yazı ile Türkiye’de istenen tarzda haftalık bilanço çıkarma alt yapısına, teknik kapasiteye ve yeterli sayıda muhasebe elemanına sahip firma sayısının yok denecek kadar az olduğunu, yaşama savaşı veren firmalardan bir de haftalık bildirim yükümlülüğünü yerine getirmelerini beklemenin hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığını belirtti. Yazıda haftalık bildirim yükümlülüğünün gözden geçirilmesi talebinde bulunuldu, yükümlülüğün talimatla getirilmesi de eleştirildi.
Ayrıca halka açık şirketler doğal olarak Merkez Bankası’na bildirilecek veriler hakkında KAP’a özel durum açıklaması yapılıp yapılmayacağı konusunda tereddüte düştüler. SPK henüz yazılı bir yönlendirmede bulunmadı, dolayısıyla bazı şirketlerin özel durum açıklaması yapacağını, bazılarının ise yapmayacağını düşünüyorum. Bildirim resmi bir daireye yapıldığı için özel durum açıklaması yapmayan şirketlere herhangi bir müeyyide uygulanmamalıdır. Bu konuda SPK’nın bir açıklama yapmasında yarar vardır.