Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine, verginin yüzde 5'i oranında sağlanan indirimin tasarımında çok temel hatalar var. Ödenmemiş vergi borçları ile ilgili sorun çözüldü, ancak son 3 yıla ilişkin tüm vergi beyannamelerinin zamanında verilmesi şartı, gerçekten çok ciddi haksızlıklara neden oluyor.
İndirim, hesaplanan vergiden 5 puan indirim şeklinde değil, hesaplanan verginin yüzde 5'i oranında hesaplanıyor. Ayrıca indirimin tutar itibariyle bir sınırı var ve her yıl yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanıyor. 2021 yılında verilecek beyannamelerde uygulanabilecek indirim en fazla 1.500.000 TL seviyesinde.
Örneğin, 2020 yılına ilişkin Nisan 2021 ayında verilecek kurumlar vergisi beyannamesinde kurumun matrahının 5.000.000 TL ve % 22 oranıyla hesaplanan kurumlar vergisinin 1.100.000 TL olduğunu varsayalım. Bu tutar, geçici vergi ve stopaj mahsubundan önceki tutardır. Bu mükellef, şartları sağlaması halinde (1.100.000 x %5=) 55.000 TL vergi indirimine hak kazanacak. Yani beyanname üzerinden (1.100.000 – 55.000=) 1.045.000 TL vergi tahakkuk ettirilecek. Böylece mükellefin efektif vergi yükü bu tutarda düşecektir. Bu örnekte mükellefin vergi oranı (1.045.000/5.000.000=) %20,9 olacak, yani yaklaşık 1 puan düşecek.
Geçici vergi ve stopaj mahsubu nedeniyle kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden indirimi mümkün olmayan vergi indirimi tutarı, 1 yıl içerisinde (yani 30 Nisan 2022 tarihine kadar) mükellefin beyanı üzerine tahakkuk edecek diğer vergilerinden mahsup edilebiliyor. Bu süre içerisinde mahsup edilemeyen indirimi tutarlarının iadesi mümkün değil, yani mahsup edilemeyen tutar itibariyle indirim hakkı kaybediliyor.
Mevcut düzenlemeye göre indirimden yararlanabilmek için aranan şartlar şunlar:
* İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki iki yıla ait vergi beyannamelerinin[1] kanuni süresinde verilmiş olması (Buna göre, 2021 yılında verilmesi gereken 2020 yılına ait gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde bu indirimden yararlanabilmek için 2020, 2019 ve 2018 yıllarına ait vergi beyannamelerinin süresinde verilmiş olması gerekiyor.)
* Geriye doğru son 3 yıl (2020, 2019 ve 2018) içinde beyana tabi vergi türleri itibarıyla bir tarhiyat bulunmaması (Yapılan tarhiyatların kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmıyor. Bu şu demek, mükellef hakkındaki iddia henüz kesinleşmese de indirimden yararlanamıyor.)
* İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih (2020 yılı kurumlar vergisi beyannameleri için 30 Nisan 2021) itibariyle 1.000 TL'nin üzerinde vadesi geçmiş vergi borcunun (vergi cezaları ile gecikme faizi ve zammı gibi fer'i alacaklar dâhil) bulunmaması,
* Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan kaçakçılık suçu fiillerinin[2] işlenmemiş olması (Burada da kesinleşme şartı aranmıyor).
Kanun metninde "Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz." ifadesi yer almaktadır. Bu düzenlemenin mefhumu muhalifinden, kanuni süresinde verilmeyen bir beyannamenin kanuni süresinden sonra verilmesi durumunda indirimden yararlanılamayacağı iddia ediliyor. Ancak kanuni süresinden sonra pişmanlıkla verilen beyannamelerin indirime engel olacağı açık değil. Çünkü kanun metninde "Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak" ibaresinden sonra virgül konulmamış. Kanun metninde yer verilmeyen virgüle nedense 301 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer verilmiş.
Tebliğin ilgili bölümü şöyledir:
"Öte yandan, kanuni süresi içerisinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak, (bu virgül kanunda yer almayan virgüldür!) kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler vergi indiriminden yararlanılmasına engel teşkil etmeyecektir."
Böylece Hazine ve Maliye Bakanlığı, kanun koyucunun iradesine müdahale etmekte ve metni nasıl okumamız gerektiği konusunda bizi yönlendirmektedir.
Ne kanuni düzenlemede ne de tebliğde kanuni süresinden sonra verilen pişmanlık beyannamelerine yönelik herhangi bir açıklama bulunmuyor. Ancak yukarıda işaret ettiğimiz "virgül meselesi", Bakanlığın süresinden sonra pişmanlıkla verilen beyannamelerin indirime engel teşkil ettiğini düşündüğünü açıkça gösteriyor. Nitekim beyanname sistemi bu durumu indirime engel bir durum olarak görüp, mükellefi uyarıyor.
Süresinde verilmeyen bir beyannamenin pişmanlıkla verilmesi halinde süresinde verilen beyannamelerle eşit olduğunu, pişmanlığın bu beyannameyi süresinde verilmiş bir beyanname haline getirdiğini düşünüyorum.
Pişmanlıkla verilen beyannameler için vergi ziyaı cezası alınmaması, tahakkuktaki gecikmenin gecikme zammı oranındaki pişmanlık zammı ile giderilmesi ve bununla yetinilmesi; pişmanlıkla verilen beyannamelerin süresinde verilmiş beyannamelerin sağladığı tüm imkân ve hakları sağladığının kabulünü gerektirir. Bu beyannameler için başka müeyyideler uygulanması kanunun ruhuna aykırıdır.
Çünkü pişmanlıkta İdarenin tespit etmediği eksikliği mükellef kendisi bildirmekte ve tamamlamaktadır. Gecikmenin bedelini de ödemektedir.
Örneğin konut kira istisnasının üzerinde kira geliri elde edip bu geliri beyan etmeyenler veya eksik beyan edenler istisnadan yararlanmazlar. Ancak İdarenin bunu tespitinden önce pişmanlıkla beyanda bulunarak bu eksikliği giderenler istisnadan yararlanabilir. Vergi uygulamalarında bunun başka örnekleri de vardır.
Yazının girişinde belirtiğim gibi yüzde 5 vergi indiriminin yanlış kurgulandığını düşünüyorum. Çünkü indirimden yararlanmayı engelleyen fiiller (süresinde beyanname verilmemesi veya tarhiyat yapılması vs.) mükellefin 3 yıl indirimden yararlanmasına engel oluyor.
Bunun çok ağır bir yaptırım olduğunu düşünüyorum. İndirimin uygulandığı yıl bu eksikliğin indirime engel olmasını anlıyorum, ancak takip eden iki yılda da indirimden yararlandırılmamasını çok ağır/ölçüsüz buluyorum.
Üstelik indirime engel olan eksiklik çok düşük bir vergi tahakkukunu gerektiren, örneğin 100 TL'lik bir tahakkuka ilişkinse, bu eksikliğin 3 yıl boyunca yıllık 1,5 milyon TL gibi bir avantajı ortadan kaldırıyor olmasının izahı olamaz.
Bu nedenle, belli bir oranın (örneğin yüzde 5'in) altında eksik beyanın veya yapılan tarhiyatın indirime engel olmayacağı yönünde acil düzenleme yapılmalıdır.
- Gelir vergisi mükelleflerinden sürekli mükellefiyeti bulunan ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanların dışındaki ücret ve kira gelirleri gibi gelirlerini beyan edenler ile kurumlar vergisi mükelleflerinden finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları indirimden yararlanamıyorlar. Bunun haklı bir gerekçesi yok. Bu durum söz konusu mükelleflerin vergi oranının diğer mükelleflere göre daha yüksek oluşmasına neden oluyor. Bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum.
- Özellikle ücret geliri elde edenlerin bu indirimden mahrum bırakılmasının hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Bu durum, emekten kaynaklanan ücret gelirlerinin sermaye gelirine kıyasla korunması gerektiğini öngören "ayırma kuramına" aykırı.
- Vergi indiriminin beyanname üzerinden indirilemeyen kısmı 1 yıl içinde mahsup edilmezse, mahsup edilemeyen tutar iade edilmiyor. Bu durumun da eşitlik ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum. Mahsup edilecek vergi borcu çıkmayan mükelleflere mahsup edilemeyen tutarın nakden iadesini öngören bir yasal değişiklik yapılmalıdır. Bu sorun önemli ölçüde geçici vergi beyannamesinde indirime imkân tanınarak kolayca çözülebilir.
- İndirim şartlarından biri olan beyan tarihi itibariyle vergi borcunun olmaması konusunda 1.000 TL'ye kadar yasal tolerans gösteriliyor. Ancak bu tutar yeniden değerleme oranında artırılmadığı için her geçen yıl eriyor. Bu tutarın da makul seviyesini koruması için her yıl en azından yeniden değerleme oranında artırılması gerekir.
[1] Vergi beyannameleri ibaresi, yıllık gelir vergisi ve kurumlar vergisi beyannameleri, geçici vergi beyannameleri, muhtasar, muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken KDV ve ÖTV beyannamelerini; vergi ibaresi, anılan Bakanlığa bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri ifade eder.
[2] Naylon fatura kullanmak gibi.