Uzun zamandır sigorta prim ödemelerinde başarıyla uygulanan yüzde 5 indirimi, 2018 başından itibaren "vergiye uyumlu mükelleflere yüzde 5 vergi indirimi" adıyla gelir ve kurumlar vergisinde de uygulanmaya başlandı.[1] Tüm gelir vergisi mükellefleri değil sadece ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle sürekli vergi mükellefi olanlar indirimden yararlanabiliyor. Örneğin kira geliri nedeniyle beyanname verenler bu indirimden yararlanamıyor.
Vergiye gönüllü uyumun sadece uyumsuz mükellefleri cezalandırarak değil uyumlu mükellefleri ödüllendirerek de sağlanabileceğine inandığım için bu yaklaşımı son derece yerinde buluyorum. Böylelikle her çıkan af yasası ile dolaylı olarak cezalandırılmış olan vergiye uyumlu mükelleflerin az da olsa gönlü alınmış oldu.
Sigorta primlerinde başarılı uygulamanın sırrı, prim borçlarının süresinde ödenmesi dışında hiçbir koşul aranmaması. Oysa vergi indiriminde başlangıçta öyle ağır koşullar arandı ki çok az mükellef indirime hak kazanabildi. Hatta vergi rekortmeni diye plaket verilen mükelleflerin bir çoğu bu indirimden faydalanamadı(!) İndirime hak kazananlar da iade sisteminin yarattığı sıkıntılarla boğuşuyor. Sadece mükellefler değil, vergi dairesi personeli de uğraşmaya devam ediyor. Hatta sırf bu yüzden indirimden yararlanmayanlar var.
Yoğun eleştiriler ve açılan davalar üzerine koşulları oldukça (tam olmamış ama biraz düzelme var, anlamında futbol camiasının çok kullandığı bir kelime) yumuşatan düzenlemeler yapıldı.
Son duruma göre indirimden yararlanabilmek için aranan koşullar şunlar:
* İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla (dolayısıyla son 3 yıla) ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması (Bu demektir ki, en geç 1 Haziran’da verilmesi gereken 2019 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde bu indirimden yararlanabilmek için 2019, 2018 ve 2017 yıllarına ait vergi beyannamelerinin[2] süresinde[3] verilmiş olması gerekiyor.)
* Geriye doğru 3 yıl içinde beyana tabi vergi türleri itibarıyla bir tarhiyat bulunmaması (Mesleği vergicilik olmayanlara tarhiyat kavramını şöyle açıklayabilirim: Mükellefin beyanından sonra yapılan vergi incelemesinde bu beyanın eksik olduğunun tespiti ve mükellefe ek vergi hesaplanması işlemi.) (Yapılan tarhiyatların kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmıyor. Bu şu demek, mükellef hakkındaki iddia henüz kesinleşmese de indirimi engelliyor.)
* İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla 1.000 TL’nin üzerinde vadesi geçmiş borcun (vergi aslı, vergi cezaları ile fer’i alacaklar dâhil) bulunmaması,
* Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında kaçakçılık suçu fiillerinin işlenmemiş olması (Burada da kesinleşme şartı aranmıyor).
* Yaşanan en büyük sorun, gelir ve kurumlar vergisine mahsuben (indirilmek üzere) ödenen geçici vergide bu indirimin uygulanamaması. Bu durum yüzde 5 indirim nedeniyle iade çıkmasına neden oluyor ve bu iade hakkı, 1 yıl içinde mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden diğer vergilerinden mahsup yoluyla kullandırılıyor. Eğer bu süre sonunda mahsup edilemeyen bir tutar kalıyorsa bu tutar gençlerin tabiriyle badem oluyor, yani mükellefe iade edilmiyor. Bu eşitlik ilkesine aykırı, yani ödenecek vergisi çıkan indirimden yararlanırken çıkmayan yararlanamıyor.
Bu sorun geçici vergi beyannamesinde indirime imkân tanınarak kolayca çözülebilir. Zaten normalde gelir veya kurumlar vergisi için yapılabilen tüm işlemlerin bu vergiden mahsup edilmek üzere ödenen peşin vergileme niteliğindeki geçici vergide de yapılabilmesi lazım. Yoksa böyle gereksiz iade sorunları ile hem mükellef hem de vergi dairesi boşuna uğraşır durur.
* İndirimden yararlanabilmek için son 3 yılda mükellef hakkında tarhiyat yapılmamış olması gerekir. Bu şartın sağlanması da oldukça (!) zor, çünkü son dönemlerde artan vergi incelemelerinde küçük de olsa bir tarhiyatın önerilmemesi istisnai bir durum. Dolayısıyla indirim hakkının kaybı için önerilen tarhiyata bir büyüklük veya konu itibariyle bir sınırlama getirilmesi gerekiyor. Bu noktada mükellefin beyan ettiği vergi matrahının belirli bir oranına kadar geçici vergide olduğu gibi mükellefe yanılma payı verilebilir. Bu şartın tamamen kaldırılması veya kesinleşme aşamasına bırakılması daha isabetli olacaktır.
* Geriye doğru son 3 yılla ilgili sorgulamalar yapıldığı için 3 yıldan yeni mükellefiyetlerde indirim uygulanamıyor. Yani bütün mükellefler doğduğunda uyumsuz (!) kabul ediliyor ve 3 yıl içerisinde uyumluluklarını ispatlamaları bekleniyor. Bu, ceza hukukundaki masumiyet karinesinin tam tersi bir uygulama.
* Netice itibarıyla indirim uygulanan gelir veya kurumlar vergisinin süresinde ödenmesi ve vergi borcunun bulunmaması şartıyla vergide yüzde 5 indirim uygulaması yapılabilmelidir.
* Son söz: Maliye’nin gelir ve kurumlar vergisi iadesinde uyguladığı standart iade sistemi (GEKSİS) uygulaması gözden geçirilmelidir. Mevcut uygulama hem mükellefleri hem de vergi dairesini kelimenin tam anlamıyla yıpratıyor.
[1] 2020 yılında verilmesi gereken 2019 beyannamesinde yararlanılabilecek indirim tutarı 1 milyon 400 bin TL ile sınırlı.
[2] Vergi beyannameleri ibaresi, yıllık gelir vergisi ve kurumlar vergisi beyannameleri, geçici vergi beyannameleri, muhtasar, muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi beyannamelerini; vergi ibaresi, anılan Bakanlığa bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri ifade ediyor.
[3] Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmıyor.