Sinan Genim ile söyleşimizin bu bölümü GSÜ binasının restorasyonuna özel sorular ve yanıtlarını içeriyor.
Söyleşiye girmeden önce bir not düşmek istiyorum. Bu, olabildiğince detaylı ve şeffaf bir yazı dizisidir; kendim de bir mektepli olsam da, konu tüm hatlarıyla oraya çıkmadan bir taraf benimsemeyeceğim. Taraflara yöneltilen tüm sorular ve cevapları birer belgedir. Söyleşi dizisinin sonunda tüm bilgi bir arada değerlendirildiğinde, inanıyorum ki okur kendi fikrini oluşuracak yetkinlikedir.
İlk bölümde Genim Avrupa'dan restorasyon örnekleri sunmuştu. O yazıyı takip eden geçtiğimiz hafta boyunca, camiadan bu restorasyonların mevcutt durum için örnek oluşturamayacağına dair şiddetli itirazlar geldi, Galatasaray camiasının ısrarı okulun orjinal mimari niteliklerinin korunması yönündedir. Bunun tartışmasını gelecek hafta TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Sami Yılmaztürk ile yapacağımız söyleşiye saklıyor ve Genim ile söyleşiye kaldığımız yerden devam ediyorum.
Sinan Genim gazete kupürleri olan bir dosya açıyor ve sayfaları gösteriyor:
Bakın bunlar çok ayıp şeyler ... Hele şu: “Sinan'la olmaz İnan!”, “AKP'li mimar işbaşında!”...
Nedir bu AKP meselesi Sinan bey? Bu belediye başkanlığı sizin kendi tasarrufunuz muydu, yoksa bir teklif miydi?
Hayır, bire bir “ihtiyacımız var” dediler. Fatih'tir başımı yakan; Allah'tan Fatih Altaylı da Galatasaraylı...
Peki Galatasaray Üniversitesi için, bu restorasyon teklifi size İnan bey tarafından mı getirildi?
Evet, İnan Bey benim otuz senelik arkadaşım;“ya ne olur bize yardım et de şunu..” diye İnan Bey söyledi.
Siz de istediniz mi?
İstemedik bu dedikodu ortamında...
Henüz bu sorunlar yokken de istemediniz mi?
E canım ben mimarım tabii, yapı yapmak isterim, biz duran adam değiliz yani, ben yaparım...
Şunu merak ediyorum; onun için soruyorum soruyu; Feriye Köşkü olarak size göre İstanbul'un tarihi mirasında yeri nedir böyle bir binanın?
Müştemelat, hiç bir önemi yok. Yani boğaz siluetine katkıda bulunur uzunlama yapı olarak ama... Zaten hiçbiri sevmez bu yapıları; padişah borca girdi de yaptırdı diye kimse sevmez. (Gülüyor...)
“İncelerlerse hepsini mahkemeye veririm.”
Peki neden istifa ettiniz?
Neden?
Evet...
Çünkü reddedilecekti, bugüne kadar reddedilmiş bir projem yok. İstifa ettim, (projeyi) inceleyemezsiniz diye de yazı yazdım.
Neden incelensin istemiyorsunuz?
Reddedilmesin diye...
16 Haziran kurulunda, yani istifanızdan altı gün sonra projenin kabul edileceği söyleniyor; istifa için doğru zaman mıydı?
Kabul edilmeyeceğini bildiğim için, rektörlüğün kurduğu bilim kurulu üyeleri tarafından kabul edilen ve kurula sevk edilen projede tekrar değişiklik istedikleri için istifa ettim. Kabul edilmeyecekti.
Peki Sinan bey, ben bütün merakları gidermek istiyorum, siz kiminle anlaştınız? Bir sözleşme var mı ortada?
GEV (Galatasaray Eğitim Vakfı) ile, vakıfla...
İstifayı neden kurula verdiniz?
Nereye verecekim? Vermeseydim işlemezdi. İnceleyip reddedeceklerdi. Reddetmemeleri lazımdı.
Yani anlaştığınız kurum GEV iken neden kurula sundunuz?
Niye vereyim GEV'e? Ben sözleşme iptaline giderim GEV ile. Sözleşme iptaline gittiğim taktirde vakfın bana bir dilim daha ödemesi gerekir. Çünkü restitüsyon projesinde de dörtte birini daha ödemesi lazım. Yani ben hayatımda kimseyle mahkemelik olmadım öyle...
İstifanız kabul edildi mi?
İstifa tek taraflı bir şeydir.
Peki, memuriyet değil bu tabii ama...
İnceleyemezler, incelerlerse hepsini mahkemeye veririm.
İlgili çevrelerde 'bari izin versin başkaları yapsın' diye düşünülüyor; sözgelimi Maliye Müsteşarı ile görüşüldüğüne ve yardım istendiğine, kendisinin de projeyi istediğine, fakat izniniz olmadığı için bu fırsatın değerlendirilemediğine dair bir duyumum var, bu durum süreci tıkamıyor mu? Neden izin vermiyorsunuz?
Benden böyle bir şey istenmedi, ben kurulda incelenemez dedim.
Öyleyse bu mesleki, şahsi bir karardı öyle mi?
E tabii, o kurula çıkarsa reddedilecek, bunu engellemek için... Yoksa Yüksek Kurul, GEV, Beşiktaş Belediyesi ve Kültür Bakanlığında, her birinde en az birer nüshası var raporun, istenirse temin edilebilir, bana gelmiş böyle bir talep yoktur. Maliye Bakanlığı isterse, onlara da bir kopyasını vermek boynumun borcudur. Ben kurulda incelenemez dedim.
Bu durumda proje için almış olduğunuz ödemeyi iade mi edeceksiniz?
Yo, o avanstı... Benim sözleşmem var, daha da alacağım var. Dört parçadır benim bütün sözleşmelerim; ben 70 yaşına geldim, o kadar bina yaptım; benim de kendime göre şartlarım var. Ben, bana yüzde 25 peşin bir ödemede bulunmadan düşünmem bile.
Ama biz restitüsyon projesini onaylattığımız zaman da bir ikinci dilimi alacaktık, onaylattık, birşey demedim ben. Restorasyon da olsaydı alacaktık. Benim daha alacağım var. Benim bu iş olmazsa iade falan, hiç öyle bir sözleşmem yoktur.
İstifanız İnan Bey'i kırdı mı?
Hayır, niye kırsın? Çünkü İnan bey de bunun bütün etaplarının içinde. İnan Bey ile biz, çok eskiden tanışıyoruz biz onunla, yani otuzlu yaşlarda. Koç Holding ve kendi özel şeyleri de dahil herhalde 45'e yakın yapı yaptık. Sedat Hakkı (Eldem) Bey vefat ettikten sonra Koç Holding bize, üç beş kişiye, birer tane yapı ısmarladı. Onların hepsi birer yapı yaptı gitti, ben hala yapıyorum. İnan bey ile dostluğumuz, yani daha geçen hafta Antalya'daydık. Fotoğraflarını göndermiş. 40 tane 45 tane yapı yaptıktan sonra bir insanla, dost kalmak, bence başlı başına bir hünerdir. Bir yapıda millet birbirine girip kavga ediyor... Antalya'da o gördüğünüz enstitüde beş tane yapı var, bu tarafta da beş tane yapı var, iki tane ona ev yaptım, bir de Sevgi'ye ev yapmıştım, iki tane Ford binası yaptım Antalya'da, AKS'ı yaptık, Karsan Fabrikasını yaptık 98'de, hala tesviye ederiz. Yani demek ki, o da isterdi herhalde “ya bir farklı biriyle yapalım”... Bunu (projeyi) yaptık, verdik, gık demeden onayladılar.
Siz sözleştiğinizde bu proje betonarme yapılacak diye konuşuldu mu Sinan Bey?
Yok canım olur mu? Girmem öyle bir şeye, söyleyeyim, kimseyle öyle bir konuşmaya girmem. Bütün bunlar unutulur, yirmi sene sonra otuz sene sonra, biz öldükten elli sene sonra, ne İnan Bey'i -finansör olarak hatırlarlar da- ne bu konuşmaları kimse hatırlamaz. Kim yaptı denir.
Eğer uzlaşılırsa, projeye tekrar dönme ihimaliniz var mı?
(Duraksıyor) Siz bunu bir yazı haline getireceksiniz değil mi?
Tabii...
Bu yazıyı bana vereceksiniz, ben istediğim gibi düzelteceğim, sonra sizin adınızla yayınlayacağız.
Öyle bir şey yapamayız.
Benden bunu istiyorsunuz. Benden aynı şeyi istiyorsunuz.
Belma Kurtel: Yani olabilir mi böyle birşey demek istiyor.(teklifin şaşkınlığıyla espriyi anlamakta gecikiyorum...Sinan Genim devam ediyor)
İmzayı sen at, projeyi bizim tarif ettiğimiz gibi yap. Böyle bir şey olabilir mi? Olabilir mi böyle birşey, böyle birşey düşünülebilir mi? Şimdi benim demin size söylediğim teklifi yaptılar; 'sen çiz, bizim söylediğimiz gibi çiz, imzanı at'. Ben bunu 23 yaşımdayken mezun olduğum zaman yapmıyordum.
O veya bu şekilde, eğer uzlaşılsa döner misiniz?
Nasıl uzlaşacaksınız? Sizin takımla uzlaşmak mümkün değil. Bakın benim söylediğim şu; sevmediğim, yapmadığım, yapmayacağım, inanmadığım bir projeyi sırf problem çıkmasın diye yapmam. Sizin takımınızla hiç bir şey olmaz. Belma Hanım benim büro şefim; böyle bir sorunumuz var, hani devam edilse mesela; düşünün, büro bu işi yapmak istemiyor!
Dense ki bu binanın böyle yapılacağına ikna olduk...
Kim?
Kurul veya o zamanki kurul... siz projeye geri dönmek ister misiniz?
Yani bilmiyorum, bugüne kadar yarım bırakıp, başlayıp da bitirmediğimiz bir şey var mı?
Peki bu bina neden 3 yıldır bitemedi, sorun sizce nedir?
Sorun üç beş tane ahlaksız. “Vayy biz niye yapmıyoruz da o yapıyor!” Daha önce de bunlar Galatasaray Postanesi için soyunmuştu, yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. İnan Bey benden rica etti. Ayrıca da böyle bir şey yapan herkese biz yardım ederiz. Patrikhaneden rica ettiler, Mudanya'daki Kumyaka (Başmelekler) Kilisesi'ni yapıyoruz.
Ama şu var bakın, şu avan projeyi kurula şikayet etmemiş olsalardı, bakanlığı karıştırmasalardı mahkemeye veririm falan diye, bugün uygulama bitmiş biz binayı kullanıyor olurduk.
(Belma Kurtel'den Avan projeyi vermesini istiyor) Bana o küçük kahverengi kitapçığı da versene Belma, 660 sayılı kitapçığı getir. Bakın bütün bu projeler (proje ciltleri gösteriyor)...
Belma Kurtel: Raporunu mu, kararı mı
O kararı... versene... Bunun kararını okutacağım size. Şu:
Avan proje nedir basitçe ?
Projeler, avan proje, kati proje, uygulama olarak birkaç çeşittir... Eğer bir düzeltme, bir değişiklik yapmak gerekiyorsa başta avan proje çalışıp, sonra uygulama projesine geçilir. Bu da öyle bir yapı çünkü neden? Birkaç tane değişikliğimiz var bakın, buna daha sonra eklenmiş şu hacimler, merdiven haline getirilmiş. Halbuki gelecek merdivenler burada; orjinal merdivenler... Şimdi böyle köklü değişiklikler yaptık biz burada, yani o merdivenleri iptal ettik buraya aldık (asıl yerine), şimdi görüyorsunuz orada bu hacimler betonarmeye çevrilmiş, kötü kötü tuvaletler konmuş, biz buraya dört tane yangın merdiveni koyduk.
İlk avan projedeki sorun neydi?
Şimdi onlardan bir tanesi (ismi kayıt dışı tutuyorum) bir dilekçe veriyor, diyor ki: “Oraya bir avan proje onaylanmıştır, avan proje onaylanması projeler içinde yoktur”...
Buyurun, bu halen geçerli, cehaletini görün bu insanların da ondan sonra uyup uymayacağınıza bakın.
Bizim uygulama projemizin bu onaylanandan noktası fazlaysa, ben bütün bu sözlerimi geri alacağım. Bu neyse onu çizdik, burada ileri götürdük işleri, çünkü kanalları var, klima kanalları vesaire var.
Tıkanıklığı çözmek için kurul “aslına uygun projelendirilsin fakat yapım sürecinde çıkacak sorunlarda esneriz”demiş. Doğru mudur ve mümkün müdür?
Olur mu ya, mümkün mü böyle bir şey? Ruhsat alınmış projeyi usul dışı imal etmek suç teşkil eder. Ondan sonra suç duyurusunda bulunacaklar hakkımızda yani... Yani “dediğini yap ama bizden geçmesin”. Peki bunu niye onayladılar (Kabataş Lisesi restorasyonu) bakın burada bütün betonarmeler gözüküyor, bakın, duvarlarda... Raporu da var kocaman...
GSÜ rölövesine dönüyor...
Bakın... Ne değiştirdik burada, -değiştirmemiz gerekir çünkü- tesisat çapları yeterli değil, çünkü bakın gözükmesin diye şunların arasından ısıtıyoruz ve üflüyoruz, tavanların şurasından da üflüyoruz. Burada ne radyatör var, ne klima cihazı var, hepsi yukarıda.
Şimdi bunun sığınağı var, biz oraya bir proje verdik, üç-beş tane düzeltme istiyoruz diyorlar değil mi? Dedim ki, Belma Hanım da gelir, yapın siz değişikliği... Eğer o değişikliği yapacak kadar adamınız yoksa bizim buradan çocuklar gelsin yapsınlar. Ama ben yapamam. Benim uymak mecburiyetinde olduğum kurallar var... Sığınağı olacak, yangın merdiveni olacak, ısıtılacak, soğutulacak.
Evet bir de bu merdiven ve sığınak konusu var, içeriye yapılmasın isteniyor. Olamıyor mu?
Şu konferans salonu biliyorsunuz, bunun çatısını kapattık, üstünü, şöyle bir teras bırakılacak; üstünde bir terası var onun, ama dışarıdan belli olmuyor; onun bile farkında değil bunu onaylayanlar, zannediyorlar ki değiştirdiklerimiz ön cephede iki tane, iki tane burada dört tane yangın merdiveni...
Bu yangın merdivenleri kurul ile anlaşmazlıklardan birisi değil mi?
Ama bakın burada itfaiye onayı var, kurula gitmeden önce itfaiyeden geçiyor. Peki itfaiye kuralına bağlı olmadan itfaiyeye götürüp bunu nasıl tasdik et diyeceğiz?
Evet fakat kurulun istediği yangın merdiveni olmaması değil, merdivenlerin dışarıya alınmasıydı değil mi? Bu neden olamıyor?
Hayır, ben dışarı alarak kimseye elletmem. Yani bunu dışarı almak demek... Gecekondu gibi dışına yap diyorlar... Kabataş'ın merdivenleri gösterildi misal olarak... Ben gecekondu yapmam, mimariyi içinde hallederim. Siz bunun farkında mısınız, bakın buradaki orjinal kapıları, hepsi... bunu burada görmezsiniz.
Bir de son aşamada merdivenlerin içeride olmasının kabul edildiği, kurulun bunu onaylayacağı söyleniyor?
Bana böyle bir haber gelmedi. Proje onlardaydı. Böyle dedikodu gibi olmaz, o zaman söyleselerdi, karara yazsalardı.
Bir de sığınak içeride istenmiyor, bunun önündeki engel nedir?
Evet bahçede bir yere yapın diyorlar, neresi var bunun bahçesinde böyle bir sığınak yapacak? Ayrıca burada su depoları yapıyoruz, yangın pompaları olacak, burada nerede yer var? Dışarı yapmaya kalkarsan 60cm ila 1m kalınlığında duvar yapman gerekiyor; nükleer sığınak diyoruz, serpinti sığınağı bu. Bakın, yangın merdiveninden geliyoruz, önünde bir tampon alandan geçip buraya varıyoruz. Serpinti sığınağı budur. Bunun da kendine göre kuralları var... Bakın içinde bir erkek bir kadın bir de engelli tuvaleti var, bir de mutfak dışarıda. Sığınak dediğin dört köşeli bir şey değil. Bunun içinde cebri havalandırmaları var bakın, elektrik odası var... Kullanma suyu deposu, yangın suyu deposu, büün bunların pompaları, şunları bunları...
Süresiz olarak sığınılacak bir yaşama alanından söz ediliyor tabii ,bahçe dar, fakat sığınak yapılmasın şeklinde bir öneri de var, bu mümkün müdür?
Hayır, elde bir yönetmelik var! Ha, buraya sığınır mı sığınmaz mı, sığınmazsa arşiv yapar, kendi bilir, ama biz bunu yapmaya mecburuz. Bunu da, mümkün olduğu kadar rahatsızlık vermesin diye, şu ortaya koyduk yani... Bu bizim keyfimize kalmış birşey değil. TC'nin yapı yapmayla ilgili kuralları bunlar. Bunun dışında yapamaz mısın? Ha, kaçak yapı yaparsın ama bu bir devlet yapısıdır.
Kabataş Lisesi'nde de var mı sığınak?
Hayır, fakat orada durum farklı, orası tadilat görüyor, önceden olmadığı için yapılmıyor. Eğer yarın bir sorun olur da sorarlarsa hesabını yapacak kişi verir.
Otel olur mu diye düşündüren şey de sığınak konusundaki bu anlaşmazlık mı?
İlgisi yok, okul bu, yönetmelik.
Tabii bu durumda sığınak için duvarları yıkmak gerekiyor öyle mi?
Başka türlü altına nasıl ineceksin, içerideki bütün duvarları boşaltmadan?
Projede orta hollere bakan tüm duvarların mevcut halde gösterilmesi ve sadece güncel teknolojiyle güçlendirilmesi isteniyor, duvarlar yıkılınca bu da olamıyor öyle mi?
Nasıl olur tuğla güncel teknolojiyle, söylemesi kolay, ben de söyleyebilirim.
Tuğla duvar çelik konstrüksiyon ile güçlendirilemez mi?
Çelik konstrüksiyon olmaz, böyle bir sahtekarlık var, çeliğin çalışması, ısıyla genleşmesi, veya soğuması farklıdır, kagir malzemenin farklıdır.
Siz ne öneriyorsunuz?
Bizim yaptığımız şu; Pera Müzesi'nde, Galatasaray'da, İstanbul Araştırmaları Enstitüsünde, buradaki kilisede; içini 20-25cm çerçeve yapıyoruz, dış duvarı içerdeki duvardan temizliyoruz… Araya, dış duvarın içine yapıştırıcılarla kalıp koyuyoruz, böylelikle dış duvar geliyor betonarme perdemize yapışıyor, artık kendi kendini taşıyor. Binayı taşımasıyla hiç bir ilgisi yok.
Fakat bu durumda orjinal kalem işlerinden feragat emek gerekiyor?
Bakın, şu köşe (deniz cephesi Kabataş'a bakan köşe), 75cm çökmüş durumda... Şimdi buna yeni yük yüklüyoruz... Dolayısıyla şöyle birşeyler yapmak mecburiyetindeyiz (rölöveden gösteriyor); şurada mevcut duvar var, bizim yaptığımız betonarmeyle onun altını takviye ediyoruz ve altına kazıklar çakarak onu taşıtıyoruz. Mecburiyetindeyiz yani, işte statiği, bakın. Yani mimari değil ki bu, bu bir resim değil ki!
Uygulama evresinde geleneksel yöntemler ve özgün malzeme yetersiz ise betonarme olarak perdelenmesi uygun görülmüş aslında?
Ne demek uygulama evresi, ne demek bu? Bu işte projeye bakarsın, karar verirsin, gidersin. Uygulama evresinde diye böyle saçma birşey olabilir mi ya? Tekrar git gel, inşaatı durdur, maliyetleri hesap edeme, böyle birşey olabilir mi?
Genim zemin etüdünü gösteriyor...
Şimdi bizim bir zemin etüdümüz var. Bir iş yalnız mimari değildir. Bir sürü, 18 tane uymak zorunda olduğumuz yönetmelik var. Bakın, mevcut yapı... Altı heterojen molozlu yapay dolgu. Ne kadar? Yaklaşık 7-8 metre. Onun altında alüvyon var. Nerede? 15-16 metrede. Bu enine kesiti. Bu boyuna kesite bakın; burada bir moloz yığını, altı dolgu çünkü, tabii kaya bakın nerelerde? Biz buna uymak durumundayız.
Ver kitapları Belma... Hepsini ver de şöyle kısa kısa geçelim...
Sonra Teknik Üniversite'nin bir raporu var...
Orjinal fonksiyonu dışında bir eğitim kurumu olarak kullanılması yük taşıması anlamında mı önemli?
E okul! Bakın ne diyor zaten: “...betonarme uygulanmasının statik açıdan zorunlu bir çözüm olduğu...” Bu işlere daha önce de mülaki oldunuz mu, konuştunuz mu yani?
Kurul tutanakları ve bir takım belgelerden haberdarım.
Biz onlara bir rapor yazdık, bakın bu gördüğünüz bir rapordur. (Koca bir cilt gösteriyor) Ben bunu kitap diye bastırsam herhalde müşterisi çıkar. Başka da bir şey yapmama lüzum yok, bunu versem yeter...
Hollere bakan duvarlarda camekan da yine betonarme açmazına mı takılıyor?
Hayır, aptalca birşey... Biz de o hataya düştük. Bundan evvelki kurul başkanı da benim öğrencimdi, “bunlar eyvan” dedi, kara tarafında eyvan olmaz... Biz de halt ettik, restitüsyon projesini öyle verdik, sonra değiştiririz dedik... Sonra o gitti bunlar geldi, eyvan burası dediler. Oğlum kara yönünde eyvan olmaz, eyvan dediğin şey sedirli oturumdur, denize bakan tarafta olur... ve bunun eski projelerini bulduk... Bakın, 1943, görüyor musunuz hiç eyvan meyvan yok.
Belma Kurtel: Merdivenler de orada zaten...
Dedik ki bunlar eyvan değil, biz de yanlış yapmışız, yanlış verdik, yeni bir restitüsyon projesi verdik.
Peki özgün döşemenin uygun bir mahalde, eskiye referans olarak görsel anlatımla sergilenmesi neden mümkün olamıyor?
Ne demek bu, ne anlıyorsunuz Allahınızı severseniz? Nasıl ahşap döşeyebilirsin? Hepsi betonarme, üstüne çelik kaplanmış, üstüne beton dökülmüş bugün. Siz öyle kullandınız.
Belma hanım: Zaten çelik döşemeler taşımadığı için çelik takviyeler yapılmıştı... O süslü dediğiniz tavanın ortasından, bir kısmı beonarmeye çevrilmişti.
Bakın, bütün döşemeler şöyle, ahşaplar yanınca bunlar çıkıyor ortaya.
Üst kat yatakhane ahşaptı, onu hatırlarım.
Hayır üstü ahşap, altı çelik. Yanınca çıktı, gidin bakın, gezin binayı.
Yani yine beton üzerine orjinal malzeme kullanılacak, eskisi gibi, öyle mi?
E tabi işte!
Önceki durumu da malzeme bu ise buna neden karşı çıkılsın?
Anlasam! Bakın Eren hanım, 16 tane rapor, sekiz adet fotoğraf albümü, 14 adet proje ve diğerleri de restitüsyon projesi, üçüncü aşama, duvar testi muvar testi, ne etti 19, 22, 16 daha 38 tane şuna benzer çalışma var. İncelendi mi bunlar detayıyla? Ya da inceleyen kişiler bunu söylemiyorlar bakın, zamanında bunun çatısını İnan bey ile Suna Hanım finanse etmek istiyor, diyorlar ki o zaman bunu çelik çatı yapalım. Bu takım, “Yook illa ahşap olacak!”... Eğer o çelik çatı olsaydı böyle bir yangın olmayacaktı.
Sinan Bey bir de şu üç beş kalem işi... Aslında camiadaki asıl hassasiyeti yaratan sizin bu kalem işlerini küçümser söyleminiz.. Bir taraf der ki onlar çok eski değil, daha sonra yapıldı, öyle mi?
Tabii...
Ama bir kesim, 80 öncesi okulda okumuş kesim de der ki, orta katın Kabataş'a bakan etüd odasında, yani her akşam kullandıkları derslikte de kalem işleri vardı, 80 öncesi oda bezeliydi...
Tavan planını versene... Bakın, şu da onun mimarlık ve sanat tarihi raporu. Oradaki holün tavanında şu vardı.
Bu tavan yenilenecek ve bezemeler aynen tatbik edilecek miydi?
Tabii olacaktı. Niye bu kadar çaba sarf ettik biz? (Bir kitapçık daha açıyor) Bakın, bunlar da duvarda dediğiniz kalem işleri. Yani, ayrıca kalem işi değildir bunlar; bunlar stampa ile yapılır, sonra kenarına şu kırmızıları koyarlar (konturları fırça ile çizilmiş) Hepsi var, görüyor musunuz? Bakın nereye kadar, üstündeki bakın, pantone numaralarına kadar var ve nerede olduğu...
Stampa olanlar da dahil, duvar ve tavanlardaki tüm bu kalem işleri eksiksiz olarak yansıtılacak mıydı?
Tabii, bizim Marmaranın bölümlerinde, bu işleri yapan arkadaşlarla ... Bakın şunlar (kalem işlerini göstererek)... Elimizde yeterli bilgi belge yok diyen insan bir başka kararla diyor ki “kurumumuz arşivinden bakın” diyor. Şunlar da tespitlerimiz.
Belma Kurtel: 820 tane, bunları da hep eski restorasyonları yapan ustalardan bulup aldık.
Bu orada değil, yok. Eski ustalardan gelen aldığımız fotoğraflar. Kalem işlerine gerek var mı rölöveye? (Rölöve geliyor) Bu rölövede bütün kalem işi süslemeler var bakın, çizince bunlar adam gibi gözüküyor. Yoksa bunlar yerinde işte bakın şu halde (rölövede tramlanmış hasarlı bölümleri işaret ediyor), sıvası kopmuş... Peki şurada bu var, bunu tek başına yapacağız da burayı nasıl onaracağız? Hepsi, onun(rölövenin) detayında bütün hepsi var bizde; bakın, üstü tahrip olmuş... Kalem işi, kalem işi... Başka birşey diyemedikleri için kalem işi diyorlar.
Kalem işleri dediğimiz zaman çatıyı konuşmak gerekiyor aslında, çatı neden kapatılamadı bugüne kadar?
Bu bina 22 Ocak'ta yandı, 25'inde kurul karar aldı. Ben kurul üyeliği de yaptığım, kurul başkanlığı da yaptım, yüksek kurul da yaptım... Üstelik de ben bu kurulun eski başkanıyım, bakın ne diyor:
Peki bu neden yapılmadı?
Bu gayet ahlaksızcadır. Çünkü üç gün sonra Ethem (Tolga) Hoca'ya o şikayetlerde bulunanlar hemen 4.5 milyon çıkarırız dediler.
Peki rektör sorumluluğunda değil mi binanın koruma alına alınması. Kapatılmaması Ethem Tolga'yı da hukuken bağlamıyor muydu?
Hayır canım, yani niye bağlasın? Ekonomik bir şey, bir defa para yok, rektör bütçeye koyacak , YÖK kabul ederse ancak onu ödeyecek. Ertuğrul (Karsak) hoca da öyle yaptı.
4.5 milyon bildiğim kadarıyla camiadan toplanmış olan bağış değil mi?
Hayır, 4.5 milyon lirayla biz çatıyı yapalım diye teklif getirdiler.
Kimler getirdi bu teklifi.
Camianın içindeki adamlar.
Kimdir 'bu insanlar'? Konuya iştirakleri ne sebepledir?
Daha önce kurul üyeliği yapmış insanlar(İsimlerin kayıt dışı kalmasını istiyor).
Belma Kurtel: Ama hemen o para toplanmadı ki iki gün sonra... Para yoktu...
Evet, o kadar toplanmadı... Begüm (K. Hesapcıoğlu) onu çok daha iyi biliyor. Üç günde onlar çıkmaz, herkes şokundaydı zaten.
Belki bu miktarın toplanabileceği öngörüldü ve size o taahhüt edildi...
Bir kere enteresandır, üç gün sonra, iki gün sonra böyle bir karar alınması.
Neden?
Yani 22'si gecesi yanıyor, 23, 24, ne raportör tetkiki gelmiş, ne kimse olay yerine gelmiş, oraya bakmış... Nasıl yanmış, neyi koruyacağız? Bakın, ben buna şiddetle karşıyım. Sonra biz bunun için bir rölöve yaptık...
Üst örtüyü de biz bu şekilde çizdik. Ahlaksızlığın şeyi... Bakın şu, şöyle bir üst örtü gerekiyor bunun için. İnanılmaz bir şey bir kere çünkü bu 130m'ye 30m.
4.5 milyon lira için siz bu projeyi mi önerdiniz?
Hayır biz bunu önermedik, dedik ki bunun maliyeti bu kadar, biz buna yukarıdan müdahale edeceğiz, biz buna müdahale edeceğimiz için yazıktır, günahtır, böyle bir paranın... Bakın nasıl çizim, yani bu şey değil yani, büyük bir emek bu... Hesapları kitapları yapılmış; var burada, teklifler de var. Yazıktır günahtır biz bunun bir an evvel inşaatına başlayalım, 4.5 milyon lirayı sokağa atıyoruz, bunu sokup ne yapacağız, içeride korunacak bir şey yok, çünkü bu duvarlar bitmiş zaten, yangın geçirmiş...
Burada bir de (duvarların) deniz suyuna maruz kalmış olması konusu var.
Yıkandığı için bunun yağmur suyuyla şey de olması lazım, tuzu dökmesi lazım...
Hepimiz bu teknik detaylara vakıf değiliz; şöyle bir şey söyleniyor; deniz suyuyla söndürüldüğü için o bina zaten çürür demişsiniz... Doğru mudur bu?
Doğrudur tabii... O kalem işleri var ya, gidip bakmanızı isterim..
Zaten çürüyecekse binanın kapatılması neden gerekliydi?
Hiç tamamen... Üç beş kişi nasiplenecek. Bir de işte kalem işi... Kalem işlerinin sıvaları, hepsi duvardan kabarmış. Peki, biz öyle bırakacağız o sıvalar dökülecek içeride, öyle mi kalacak o binanın içinde? Kalabilir mi? Oradaki duvar dökülüyor. Ha, lokanta filan olur, üstüne cam konur, ama burası okul, bu kadar insan var, iyi ısınacak... Şimdi ben bir şey soracağım.
Buyurun.
Diyorlar ki; o sizin yazınızda da, aslına uygun olarak yapacağız değil mi? O zaman kaloriferle ısıtmayacağız?
Şimdi...
Bir dakika, “o şekilde değil” dediğiniz zaman size göre aslına uygunla bana göre aslına uygun arasında bir fark olmaması gerekir. Elektrik koymayacağız o zaman. Çünkü bunun aslına uygununun elektriği yok. Isıtmayacağız da... Mangalla ısınırlar arık... İnternet filan da koymayacağız... Peki burada engelli öğrenciler var? Asansör de mi koymayacağız?
Tabii elektrik, ısınma tesisatı,her şey uygunca geçirilecek şekilde...
E peki nasıl yapacağız, ne yapacağız burada klimalar var, ısıtmalar var? Bana diyor ki biri “radyatörler koy”. Ben radyatör koymam, gördüğünüz binalarda hem ısıtma var hem soğutma var, ne klima gördünüz ne boru, hepsi bir şekilde halledilmiş. Biz de hallettik. Uymak mecburiyetinde olduğumuz, verdiğimiz bakın şu kadar yönetmelik var, proje var. Bir projenin hazırlanmasında uyulması gereken yönetmelik ve Türk standartları. 17 tane uymak zorunda olduğumuz kural var. Ha uymayın, uymuyorsanız benim imzamla değil!
Demin, biraz önceye dönüp şu konuyu kapatalım mı? Okulun çatısı neden kapatılmadı? Siz 4.5 milyon tutar bu dediniz, projelendirdiniz de bunu..
Hayır, onlar teklif verdiler 4.5, biz de hesap ettik, şurada var mı, biz iki tane proje verdik.
Peki neden kapatılamadı?
Ben bunu kurula da götürdüm...
Tamam.
Kurula da götürdüm... “Lüzumu yok” dediler.
Lüzumu yok dediler?
Şimdi diyorlar ki hayır biz bunu görmedik. Eren Hanım kusura bakmayın yani, şey olmak lazım kurulda bunu sunup da görmemek için. Bakın burada 486 ton çelik, yazık günahtır ya... (Kapağa bakıyor) Tarihi yok... Belma, biz bunlara tarih atmıyoruz sonra sıkıntı oluyor, asabımız bozuluyor.
Belma Kurtel: Tarih Mart 2014 ama...
2014 biliyorum ama, ben de atmıyorum, imza atarken atsam... Bakın:
“Bu yapının onarımını ve üniversiteye açılmasını GEV üstlenmiş olup bu maliyetlerin bağış şeklinde karşılanması planlanmıştır. Kısıtlı bir bütçeyle 2015-2016 ders yılına yetiştirilmesi düşünülen yapımızın hem maliyet hem...”
Ver onu Belma... Bakın... Şurada Kabataş Lisesi'ne mesafemiz bakın ne kadar... Bu böyle inanılmaz bir çelik (çatı örtüsünü kastediyor), bakın iki sıra ayak burada iki sıra burada. Burada da yabancı diller okulu var. bunun içine geliyoruz. Peki nasıl çalışacağız biz bunun etrafında, nasıl alet müdahale edecek? Üstü de kapalı, ne yapılacak buna? Kapandı...
Sonuçta siz de kapanması taraftarı değilsiniz öyle mi?
Değilim tabii canım, çalışacak yer kalmıyor ki, baksanıza! Hani şurada rektörlüğe biraz mesafe var, burada bir çalışacak yer var, burada zaten setler, bahçeler... Çizdik gösterdik, dedik ki ya bak Kabataş lisesine burada mesafemiz zaten 3m 3,5m, biz nasıl çalışacağız bunun içinde? Şunun (yapının) etrafında dolaşmak lazım çalışmak için...
O halde kapatılmaması kararı aslında hem kurulun lüzumu görmediği, hem de sizin tercih ettiğiniz bir durumdu?
Ha şimdi öyle demiyor kurul ama. Biz istiyoruz diyor. Çünkü yani, iyiniyetle bir şey yapmayacaksınız.
Bununla ilgili bir de çatı çalışmaya uygun örtülecekti, çalışılacak yerler açık bırakılacaktı deniyor, olamaz mıydı?
Olur mu canım öyle şey, örtülecekse örtülür. Çalışmaya uygun örtmek ne demek?
Peki Sinan bey, bu aşamada öncelikle binanın sağlığını gözeterek, sizce çözüm nedir?
Çözüm, geçen sene Mart ayında onayladıkları avan projeye uygun olarak hazırlamamızı istedikleri ve hazırladığımız, 2014 Haziran ayında verdiğimiz uygulama projelerini onaylamalarıdır. Hassasiyett göserdiğini düşünen Galatasaraylılar Kabataş Yurt binasının onaylanan projesine baksınlar, Galatasaray restorasyonundaki sorun hassasiyetten midir yoksa karıştıranların çabaları sonucu mu bu hale gelmiştir.
Kendisi konuşmuyor fakat, bu sürecin bu şekilde tıkanması ve bu sessizlik İnan Kıraç'a da zarar vermiyor mu Sinan bey?
Bakın ben bugüne kadar düzenlediğim herhangi bir projede, projeyi ileri götürecek herhangi bir fikir geldiğinde bunu seve seve, sevine sevine yapmışımdır, aptal adam geriye götürecek şeyler ister. reddetmemin sebebi budur; bizim projeyi ilkelleştiren, geriye götüren teklifler olmasıdır. Biz geleceğe cevap veren projeler yapmak isteriz, geriye giden değil...
Biliyorsunuz, İnan bey, Tepebaşı'ndaki şu proje için kitap yazdı; 'Suna Kıraç Kültür Merkezi Niye Olmadı'... Belki bunu da kitaplaştırır bir gün, sessziliği ondandır. Ama ben, elim kalem de tutuyor, bu süreci kitaplaştıracağım... Yani bu durum İnan Bey'i çok üzdü, fiziken de, yoruldu, ben bunu görebiliyorum... Bakın Galatasaray için ne yapılıyorsa vakıf sayesindedir. Vakıf elini çekse, Galatasaray camiası İnan Bey'i kaybederse, ortada Galatasaray filan kalmaz.
Sinan Genim söyleşisini burada sonlandırıyoruz.
Yukarıda da belirtiğim üzere bir sonraki söyleşinin TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı, Sami Yılmaztürk ile olacak.
Kendisi ile gelinen aşamadaki açmazları konuşacağım ve odanın öngördüğü makul çözümü danışacağım:
Mevcut durumda aslına uygun restorasyon nereye kadar mümkündür?
Hukuki açmazlar nelerdir.
GSÜ binasının modernizasyonu doğru mudur?
Sinan Genim'in diğer İstanbul projelerine bakışları nedir?
Cevap ve yorumlarını gelecek yazımda okuyabilirsiniz.