Sosyal medyanın değil de otoritelerimizin çocuk gelişimini olumsuz etkilediği kesin...
Radikal’de çıkan bir habere göre TBMM’de şöyle başlıklı bir Araştırma Komisyonu kurulmuş: “Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler ile İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu”. Gazi Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Nöropsikiyatri Merkezi'nden Prof. Dr. Hayrunnisa Bolay “Bilgi ve iletişim çağında zihin dönüşümü” konulu sunum yapmış ve “Bilişsel testlere göre, 11 yaş çocuğunun 15 yıl önceki yaşıtlarına göre 2 yıl geride olduklarının tespit edildiğini” belirtmiş. Haberin başka bir yerinde ekrandan okuma sırasında yaklaşık 30 kişiden 6'sının düzenli bir sırayla okuma yaptığını, geriye kalanların ise atlayarak okuduğunu, resim, renk, kalın harf gibi yerlere bakarak gezindiğinin fark edildiğini söyledi.” Bir haberden metodolojik ayrıntılar beklemiyorum ama sunuşçu araştırmayla ilgili başka bir takım sayılar verseydi bu ayrıntılı haberde onları da görebilirdik gibi geliyor, bu durumda elimizde 30 kişiyle yapılmış bir test var ve buradan sonuçla sunuş yapan kişi bu ülkenin yeni nesilleriyle ilgili kararların kurgulanmasında yer alabilecek bir ortamda yeni medyanın getirdiği potansiyeli yok sayıp, onun ne kadar zararlı olduğuna dair sonuçlar çıkarıyor. Bu arada bu tip bilişsel testlerin toplumsal genellemeler yapmada ne kadar yeterli olabileceğini, ya da olası metodolojik sorunları hiç tartışmıyorum bile....
Sunumun başka bir yerinde ise “çoklu-görev” (heralde “multitasking” kaydediliyor)’in olumsuz etkileri vurgulanıyor. Araba kullanırken cep telefonu ile konuşmanın yol açtığı kazaların oranının alkollü sürmeden bile daha fazla olduğu, internetten “sürekli” oyun oynayan çocuk örnekleri gibi negatif örneklerle doldurulan sunum otoritelerin zaten yaşadığı ahlaki panik havasını pekiştiriyor. Prof. Bolay’ın çözüm önerisi ise anlamlı: “Çocuklarına televizyon, gazete ve internet gibi araçları yasakladığını ifade eden Bolay, örneğin onlarla bisiklete bindiğini ve sanal uğraşlardan olabildiğince çocuklarını alıkoyduğunu kaydetti.”
Bu satırları okurken aklıma Prof. Henry Jenkins’in MacArthur Foundation için hazırladığı eğitim raporu geliyor ve yeni bir medyaya karşı alınan tavırların bu kadar farklılık göstermesi beni şaşkınlığa uğratıyor (aslında retorik bir şaşkınlık bu, yoksa asıl aksi olsaydı herhalde daha çok şaşırırdım). Prof. Jenkins paradigmatik bir değişiklik yaşanırken oluşan yeni medya düzeninde çocuk ve gençlerin varoluş hallerini ve buna yönelik stratejileri tartışıyor. Bizim buralarda ise akıntıya karşı kürek çekme durumları var. Yeni medya düzeninde büyüyen çocuklardan nasıl daha verimli sonuçlar alırız diye düşünülürken burada yeni medya düzeninin dışında tutulan çocuklar başka ülkelerdeki akranlarının aksine kaçınılması mümkün olmayan yeni medya düzenine daha geç geçiş yapmış olacaklar. Allahtan ki Türkiye’de çocuklar ve gençler büyüklerini o kadar dinlemiyor ve yasaklamalara rağmen internetle çok yönlü etkileşimlerini sürdürüyorlar. Ipsos KMG araştırma şirketi de çocukların internetle olan ilişkilerine dair daha nesnel bulgulara ulaştı. Bu satırları yazarken konuyla ilgili bir Twitter hashtag’inden paylaşımlar yapılıyordu...
* Otoriteler derken, Türkiye siber aleminin denetim altına alınma çabaları devam ediyor. Internet haber sitelerine basın kanunu uygulaması yine gündemde. Alternatif Bilişim Derneği’nin bu konuyla ilgili açıklaması burada. Haber siteleriyle ilgili bir takım düzenlemeler yapılmasında aslında bir sorun yok gibi ama açıklamada da görüleceği kanun önerileri yeni medyanın gücünü daha verimli kullanmayı değil getirdiği özgürlükleri kısıtlamayı amaçlıyor.
* SMG Network’ü bir süredir Bluefin Labs işbirliği ile yürütülen ECHO yaklaşımını, oradan aldığımız know-how ve kendi bünyemizdeki çalışmalar doğrultusunda Türkiye’ye uygun bir modele dönüştürdü ve TV’de izlenen bir programın yarattığı etkinin sosyal medyadaki yansımalarını ölçmeyi denedi. İlk sonuçlar burada.
* Simto Alev blogunda Aylin Aslım’a geçtiğimiz günlerde yapılan “Twittter linci”ni anlatıyor.
* Ülkenizde dikey e-ticaret sitelerinin sayısı hızla artıyor. Bunlardan birine örnek de sabun satışına odaklı The Sabun. Siteyi kuran İpek ve Serdar’a başarılar dilerim.