VanMoof S3 modelinin yeni reklam filminin televizyonlarda gösterimi, Fransa'daki reklamcılık sektörünün özdenetim kuruluşu Autorité de Régulation Professionnelle de la Publicité (ARPP) tarafından yasaklandı. Yasak kararında belirtilen sebep, filmin "kaygı iklimi" yaratmasıydı. VanMoof'un 45 saniyelik yeni reklam filmi, görkemli bir spor otomobilin reklam filmi gibi başlıyor. Yakınlaşan görüntüde aracın üzerine düşen yansımaları fark ediyoruz. Çevreyi kirleten bacalar, kaotik trafik sıkışıklıkları, trafik kazaları, ürkütücü kalabalık insan yığınları görüyoruz. Ardından otomobil sıvılaşmaya, belki de petrol haline geri dönmeye başlıyor ve VanMoof S3 ortaya çıkıyor. Yasağın ardından VanMoof kendi web sitesindeki blog yazısının başlığında şöyle dedi: Gerçekler acıtır!
ARPP'nin bu kararı neden aldığı, içtihatlarına uygun olup olmadığı belli ki Fransa'da tartışılacak ama bizim konumuz değil. Burada dikkat çekmek istediğim yasağın kesinlikle VanMoof'un kalabalıklar tarafından daha çok tanınmasına ve hatta markaya duyulan ilginin, beğeninin ve sadakatin kısa sürede daha yükselmesine sebep olacağı gerçeği. Çünkü çevre, iklim krizi ve eski alışkanlıklarımıza karşı yeni tercihler, her geçen gün daha fazla insanın gündemine yerleşiyor.
Daha dün "İstanbul'dan Uludağ görünüyor", "Boğaz'a yunuslar geldi" diye seviniyorduk. Hava kirliliğinde 2019'un aynı dönem verilerine göre daha iyi durumda olduğumuza dair haberler okuyorduk. Sokağa çıkma yasakları, zorunlu olmadıkça evde kalma çağrıları, gezegenin her yanından güzel haberlerle karşılanıyordu. İnsan evde oturdukça, dünya tüm gayretiyle kendini iyileştirmeye çalışıyordu. Oysa gerçek tam karşımızda tüm çıplaklığıyla hâlâ duruyordu: Dünya nüfusunun yüzde 92'si Dünya Sağlık Örgütü'nün hava kalitesi limitlerinin üzerinde kirli hava soluyor ve bu her yıl milyonlarca insanın ölümüne sebep oluyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hava kalitesi ölçüm istasyonları verilerine göre, İstanbul'da 1 Haziran'da havadaki azotdioksit (NO2) oranı, Mart, Nisan ve Mayıs ayıyla kıyaslandığında yüzde 38 arttı. İnsanlar sokağa çıkıp araçlarına bindiklerinde ortaya çıkan sonuç bu. Asıl kirlilik kaynağı tesislerde süreç zaten aynen devam ediyordu. Şimdi her fırsatta ifade ediliyor ki COVID-19'la paralel yeni bir kirlilik riski daha söz konusu: Maske, eldiven gibi enfekte atıklar ile artan su ve plastik kullanımı. Sosyal medyada maskeye takılmış onlarca yaban hayvanı videosu izlemek mümkün. Peki üç aylık bir emisyon düşüşüne tüm gücüyle yanıt veren gezegenimizin sesini duymamak mümkün mü?
Dünya çapında yapılan bir araştırma*, Y ev Z kuşağının yüzde 80'inden fazlasının "iklim değişikliği vardır" ve "sebebi insandır" diyerek bilimin peşinden yürüdüğünü gösteriyor. Kısacık eve kapanma süresince değişen rakamlardan başka bir kanıta ihtiyacımız var mı sanki?
İklim eylemcisi Greta Thunberg katıldığı bir radyo programında dünya liderlerinin kendisiyle fotoğraf çektirip Instagram'da paylaşmayı sevdiklerini söylerken kendini övmeye çalışmıyordu. Tam tersine, yalnız olmadığını; iklim konusunun herkesin gündeminde olduğunu ve eğer beğenilmek, oy almak ve hatta seçim kazanmak istiyorsanız iklim konusunda bilimin yanında durmanız gerektiğinin altını çiziyordu. Çünkü insanlar, özellikle de gençler, böylesine bir salgını deneyimlerken insan hayatının değerinin, birilerinin kazanacağı milyonlardan daha fazla olduğunu yaşayarak öğreniyor.
Maksim Gorki; "Geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemezsiniz" demiş. Gidemeyiz. "Geçmişin arabası"nda gezegenin kaynaklarını sonsuzmuş gibi tüketmek var, kontrolsüz bir tutkuyla büyüme hırsı ve satın almakla geleceği sanılan mutluluk rüyası… "Geçmişin arabaları" bizi daha iyi bir dünyaya götürmeyecek. Geleceğin yetişkinlerinin beklentilerini karşılamanın çok gerisinde, belki de yarı yolda bırakacak. COVID-19 mağduru tüm dünyanın, hepimizin, aynı geleceğin rüyasını görmemiz ne güzel olurdu. Ortak hayallere inanmak için minicik bir kıvılcım yetiyor bazen. Kim bilir; o güzel gelecek belki de elektrikli bisikletle yapılacak bir yolculuğun peşinden gelir.
*2020 Deloitte Y Kuşağı Araştırması