Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bütçe görüşmesinde performansı çok yüksek bir konuşma yaptı.
Kılıçdaroğlu'nun bütçe konuşması son dönemde yaptığı en iyi, en etkili konuşmaydı. AK Parti milletvekillerinin, insicamını bozmalarına izin vermedi. "Aday ol" , "aday ol" şeklinde laf atan AK Parti milletvekillerine "benim aday olup olmayacağımı size kim söyledi" karşılığını verdi.
Kılıçdaroğlu'nun bu yanıtı iktidar partileri sözcüleri tarafından "cumhurbaşkanlığına aday olacak" şeklinde yorumlandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "zillet ittifakının adayı belli oldu" derken, AK Parti sözcüleri, "Millet İttifakı'nın adayı belli oldu," "Kılıçdaroğlu adaylığını açıkladı" yorumları yaptılar.
Kanımca bu yorumlar, aceleci, erken yorumlardır. Kılıçdaroğlu, bütçe konuşmasını adaylığını açıklamak üzere kurgulamamıştı. Kendisine laf atanları etkili bir yanıtla susturmak için bu cümleyi kurdu. Elbette Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adayı olması en doğal hakkıdır. Böyle bir karar verirse bunu CHP'liler de Millet İttifakı'nın ortağı diğer partiler de saygıyla karşılayacaklardır. Ancak, bugün itibariyle Kılıçdaroğlu'nun böyle bir kararı yok.
Cumhurbaşkanlığı konusunda Millet İttifakı önce ilkeleri belirleyecek. İlk turda tek aday mı çıkarılacak, yoksa her parti kendi adayını mı gösterecek, bu daha belli değil. Diğer taraftan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı olan, parlamenter sisteme dönüşü savunan ve bu nedenle de parti genel başkanlarının cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiğini düşünen Kılıçdaroğlu'nun bu düşüncesinde şimdilik bir değişiklik yok. Bu gerekçelerle Kılıçdaroğlu'nun aylığını açıkladığı yönündeki yorumlar gerçeğe oturmuyor.
Laf atanlara o anda verdiği yanıt nedeniyle cumhurbaşkanlığı adaylığının özellikle iktidar çevrelerince gündemleştirilmesi, Kılıçdaroğlu'nun konuşmasındaki çok önemli eleştiri ve vaadleri gölgede bıraktı. Bu biraz da iktidar cephesinin işine geldi.
Kılıçdaroğlu'nun dünkü konuşması, aynı gün Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın, 3 katrilyon lira tuttuğunu söylediği 40 dosyayı açıklaması ve savcılığa sevk etmesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 15 milyon tutarında, belediyeyi zarara uğratan bir dosyayı savcılığa vermesi, CHP'nin iktidara karşı bir atağa kalktığını gösteriyor. CHP, iktidarın yönelttiği suçlamalar ve soruşturmalar nedeniyle kaldığı savunma durumundan çıkıp, iktidara karşı atağa geçmiş görünüyor.
Dün savunma yapan değil hesap sorun bir CHP izledik.
CHP lideri, konuşmasında halka dokunan, kolay anlaşılır ve iktidarı çok sıkı sorgulayan vurgulamalar yaptı. İktidarın hazine kaynaklarını, vatandaşa, işçiye, memura, emekliye, esnafa değil, ihalelerin çoğunu alan 5 şirkete akıttığını belirtti. Ve iktidara geldiklerinde bu 5 şirkete verilen altyapı yatırımlarını kamulaştıracaklarını söyledi. Kılıçdaroğlu'nun bu sözleri, bence laf atanlara verdiği adaylık yanıtından çok daha önemliydi.
Köprülerden, otoyollardan, havalimanlarından geçenlerin de geçmeyenlerinde hazine garantisi nedeniyle bu 5 şirkete para ödediklerini vurguladı. Bunu Deli Dumrul benzetmesiyle anlattı. Köprüden geçenden 1 lira geçmeyenden 2 lira alan Deli Dumrul gibi iktidarın da köprüden geçmeyenden, havaalanını kullanmayandan para alıp 5 şirkete ödemesini eleştirdi ve iktidarlarında bu uygulamaya son vereceklerini duyurdu.
Kılıçdaroğlu'nun hedefinde bu şirketlere verilen ihalelerin dolara bağlanması ve yetkili mahkeme olarak Londra mahkemelerinin belirlenmesi de vardı. İhaleyi dolarla veren, hazine garantisini dolarla ödeyen, Türk mahkemeleri varken Londra mahkemeleri yetkili kılan bir iktidarın milli olamayacağını çok sık vurguladı.
Kılıçdaroğlu, doları baskı altında tutmak için Merkez Bankası'nın sattığı 128 milyar doların kimlere satıldığının, Merkez Bankası'nın rezervlerinin eksi 47 milyar dolara düşmesinin de hebasını sordu. Tank Palet Fabrikası'nın işletmesinin Katar ortağı olan şirkete 25 yıllığına kiralanmasını sorguladı ve "Tank nerede?" diye sordu.
Çöpten yiyecek toplayarak çocuklarını doyurmaya çalışan insanlardan, kağıt toplayıcılarından söz etti ve iktidarlarında bunlara son vereceklerini, insanların bu duruma düşmeyeceğini söyledi. Sağlık çalışanlarına bir maaş ikramiye verilmesini önerdi. Çiftçinin devletten alacaklarının ödenmesini istedi. Salgın nedeniyle zor duruma düşen, kepenk kapatan esnafa karşılıksız kaynak aktarılmasını istedi.
CHP dün sadece iktidarı eleştirmek, hazine kaynaklarını sorgulamakla kalmadı, aynı zamanda CHP'li belediyelerin salgınla mücadeledeki başarısı, dayanışma ekonomisi örnekleriyle yaratılan istihdam ve yardımlaşma, belediyelerde uygulanan asgari ücretin yüksekliği, sosyal hizmetlerin yaygınlaştırılması gibi çalışmalarından da önemli örnekler verdi.
İktidara geldiğinde önceki iktidardan hesap soracak, ekonomi politikasını, dolayısıyla kaynakların kullanılmasında tercihleri değiştirecek, sosyal devleti, ekonomik ve sosyal dayanışmayı güçlendirecek, asgari ücreti yükseltip vergi dışında bırakacak, gelir dağılımındaki uçurumu ortadan kaldıracak, bu amaçla Genel Merkez'den ve belediyelerden atağa kalkmış bir CHP vardı.