CHP Suriye konusunda uluslararası geniş katılımlı bir konferans düzenledi.
Beş panel olarak gerçekleşen konferansta Suriye sorunu çok yönlü olarak ele alındı. Suriye’de barışın sağlanmasına yönelik çözüm önerileri paylaşıldı. Yeni bilgiler ve analizler çok yararlı oldu.
Panele siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler, STK temsilcileri konuşmacı olarak katıldılar. Panelin yapıldığı salon tümüyle doluydu ve gün boyu sürmesine karşın ilgi hiç azalmadı.
Bu başarılı konferansı düzenleyen CHP Genel Başkan Yardımcıları Veli Ağbaba ve Ünal Çeviköz’ü kutlamak gerekir.
Ana muhalefet partisi olarak, Suriye gibi Türkiye ve bölge açısından çok önemli bir sorunun çözümüne katkı vermek sorumluluğunu gösteren CHP’yi ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da…
İki önemli eksik
Çok yararlandığım konferansı izlerken iki eksik olduğunu düşündüm. Birincisi konferansta iktidar partisi ve Dışişleri Bakanlığı’ndan, ikincisi Suriye Dışişleri Bakanlığı’ndan temsilci olmamasıydı. Oysa böyle bir konferansı Türk Dışişleri Bakanlığı hatta Bakan Mevlut Çavuşoğlu ve Suriye’den üst düzey bir katılımcı izlese ve görüşlerini paylaşsalardı çok yararlı olurdu.
Konferanstan sonra düzenleyicilere, iktidardan ilgili kişilere davetiye gönderilip gönderilmediğini sordum. Aldığım yanıt şu oldu:
“AK Parti dahil bütün siyasi partilere davetiye gönderildi. Ayrıca telefonla da davetiyelerin ulaşıp ulaşmadığı teyit edildi. Keza Suriye’den üst düzey katılımcılar olacaktı ancak Dışişleri vize vermediği için katılamadılar. Keza göçmen sorunu yaşayan tüm belediye başkanları da parti ayırımı gözetilmeksizin davet edildi.”
Keşke AK Parti ve Dışişleri Bakanlığı ve Suriye'den yetkililer de katılsaydı.
Yine de iktidarın ve Dışişleri Bakanlığı’nın bu konferanstan yararlanması gerektiğini düşünüyorum.
Böyle önemli bir konuda iktidar ve muhalefetin ortak çalışmalar yürütmesi çağdaş demokrasinin gereğidir.
Sırf CHP düzenliyor diye konferansı peşinen mahkûm etmek, orada ortaya çıkan bilgi ve önerilere sırtını dönmek çağdaş bir tutum değil.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu konferansta kısa ancak etkileyici bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu’nun konuşması basına yansıdığı için burada tekrarlamama gerek yok. Ancak sorunu çok iyi özetleyen bir cümlesini yinelemekte fayda var:
“Suriye’nin barışı ile Türkiye’nin huzuru iç içedir. Barışa ihtiyacımız var, dostluğa ihtiyacımız var."
Kılıçdaroğlu’nun bu cümlesi sorunu en iyi tanımlayan cümleydi.
Konferansta konuşmacıların ortak önerilerinden biri Türkiye’nin Beşar Esad yönetimiyle temas kurmasıydı.
Esad’ın politikaları, halkına çektirdikleri, kötü liderliğinin yarattığı sorunlar bilinmesine rağmen, sorunun çözüme ve ülkenin barışa ulaşmasına katkı verilebilmesi için Ankara’nın Şam’la temas ve hatta işbirliği yapmasının gerekli olduğu ortak görüştü.
Ortak bir diğer görüş ise İdlib’teki durumun Türkiye için büyük ölçekli yeni bir göç dalgasına yol açabileceğiydi.
Yeni göç dalgasının yanı sıra, İdlib’teki silahlı cihatçıların Türkiye’ye sızma olasılığı da konuşmacıların dikkat çektikleri diğer önemli bir konuydu. Bu nedenle Türkiye’nin sınır güvenliğini artırması ve böyle bir sorun karşısında uluslararası katılım ve yük dağılımıyla çözüm bulmak için şimdiden adım atması önerildi.
Türkiye’nin; “ABD ile güvenli bölge oluşturma ve bu bölgeye Türkiye’ye gelmiş olan Suriyelilerin yerleştirilmesi, bu amaçla, 30 kilometre derinliği ve sınır boyunca 480 kilometre uzunluğu olacak bu alana bahçeli evleri bulunan ilçe ve köyleri inşa etme” önerisi iki açıdan eleştirildi. Birincisi bu önerinin gerçekçi olmadığı, Suriye yönetimi ile bir anlaşma yapılmadan böyle bir projenin hayata geçirilemeyeceğiydi. İkinci eleştiri ise Türkiye’de bulunan ve dönecek Suriyelilerin Türkiye’nin belirleyeceği yerlere değil, eski yaşam yerlerine yani evlerine dönmek isteyecekleriydi. Türkiye’deki Suriyelilerin, zorla Fırat’ın doğusunda, Türkiye’nin saptayacağı yerlere yerleştirilmesinin, o bölgedeki demografik yapının değiştirilmesini hedeflediği eleştirisine yol açacağıydı.
Konferansta beni en çok etkileyen sunuşlardan biri Evrensel gazetesinden meslektaşımız Ercüment Akdeniz’in sunduğu görseller ve bilgilerdi.
Suriyeli çocuk işçilerin ne kadar ağır koşullarda çalıştırıldığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Çok iyi bir gazetecilik çalışmasıyla çok önemli bir sorunu anlatan Akdeniz, Suriyeli çocukların ve göçmen emeğinin nasıl sömürüldüğünü çarpıcı bir şekilde aktardı. Meslektaşımız Ercüment Akdeniz’i bu önemli sorunu gündeme getirdiği için kutlarım. İktidarın bu sunuşla mutlaka ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum.
CHP’nin Suriye Konferansı’nda ortaya konulan bilgi ve görüşlerin iktidar tarafından da partilerüstü bir anlayışla ele alınmasında çok büyük fayda var.