Suriye’de 8 yıldır süren iç savaşın bugün geldiği aşamada iki projenin çöktüğünü görüyoruz.
Birincisi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesi ve yerine İslamcı bir yönetim kurulması projesiydi. İkincisi ise PKK-PYD-YPG’nin ABD desteğinde Suriye’nin kuzeyinde bir devletçik kurmasıydı.
Beşar Esad’ın devrilmesi ve yerine İslamcı bir yönetimin gelmesi projesini çökerten, Rusya’nın ve İran’ın Şam’a verdikleri destektir. 2015’in son aylarında Suriye iç savaşına askeri olarak müdahale eden Rusya Devlet Başkanı Putin, Suriye Devlet Başkanı Esad’ın devrilmesini önledi ve Şam rejimini ayakta tuttu.
Bugün Esad yeniden Fırat’ın doğusunda egemenlik inşa edebilecek güce ulaştı. ABD’nin çekilmesiyle Rusya, Suriye’de en etkili aktör haline geldi.
ABD’nin Irak’ı işgal edip Saddam’ı öldürmesinden sonra yine ABD’nin desteğiyle “Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD)” adıyla ortaya çıkan radikal İslamcılar, geçici olarak bazı Irak ve Suriye kentlerine işgal ettilerse de, bugün iki ülkede de yenilmiş durumdalar.
El Kaide’nin değişik kolları olarak değişik isimlerle ortaya çıkan radikal İslamcı gruplar arasında bir toprak kazanıp, devlet kuracak güçte varlık gösteren yok. El Kaide’den ayrıldığı açıklayan Suriye’deki El Nusra parçalanıp dönüştü. Nusra’ya bağlı bazı gruplar HTŞ’ye katıldı, bazıları Suriye Milli Ordusu adına alan ÖSO’ya katıldı, bir kısmı da dağıldı.
HTŞ ise İdlib’te varlık gösterse de Rusya ve Suriye güçleri tarafından kuşatılmış durumda. Türkiye de İdlib çevresinde gözetleme istasyonlarına sahip. Rusya ve Suriye’nin her an İdlib’e girip, HTŞ’yi oradan sürmesi mümkün. Onun yol açacağı cihatçı ve sivil halk göçü ise Türkiye’nin karşılaşacağı muhtemel sorunlardan biri olarak görünüyor.
Radikal İslamcıların bir devlet kurma projeleri sürecin sonunda çökmüş görünüyor. Aynı şekilde ılımlı İslamcılar’ın da Suriye’de yönetime gelmeleri projeleri de çöken projeler arasında. Mısır’da iktidara gelmeyi başaran Müslüman Kardeşler’in liderlerinden Mursi ise ABD destekli Sisi askeri darbesiyle iktidardan uzaklaştırıldı ve yargılama sürecinde hayatını kaybetti.
Bu süreçte Mısır’da Mursi’yi destekleyen Türkiye, darbeden sonra Sisi yönetimiyle ilişkisini kesti.
Türkiye’nin, Suriye iç savaşının başlangıç yıllarında Esad’a karşı bir tutum aldığı ve muhalefeti desteklediği biliniyor. Suriye muhalefetinin içinde Esad’ın baskısından kaçan asker-sivil-bürokrat kesimle birlikte, ılımlı İslam’a yakın duran Sünni kesimler ve cihatçı gruplar da zaman zaman birlikte zaman zaman ayrı ayrı yer aldılar.
Başlangıçta ABD de Esad’ın yıkılması için IŞİD’i (DEAŞ) destekledi. Ancak, Esad’ın devrilmesinden sonra yerine cihatçıların gelmesi olasılığını gördükten sonra Esad’ın mutlaka devrilmesi gerektiği görüşünü terk etti ve DEAŞ’la mücaadeleye yöneldi. Türkiye ise Esad’ın devrilmesi görüşünden vazgeçmedi. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla DEAŞ’la en ciddi mücadeleyi Türkiye verdi ancak Esad ve yönetimini tanımama politikasını sürdürdü. Bu süreçte mücadele önceliğini PKK-PYD-YPG’nin kuzeyde ABD desteğinde kurmaya yöneldiği devletçiliğe verdi.
Gelinen aşamada, başlangıçta Türkiye’nin desteklediği, Suriye’de ılımlı İslam yönetimi oluşturma projesinin, Rusya ve İran’ın etkili desteğiyle, geri dönmesi çok zor bir biçimde çöktüğü söylenebilir.
İç savaş sırasında Suriye’nin Fırat’ın doğusundan çekilerek bölgeyi PKK-PYD-YPG’ye bırakmasından sonra iki önemli süreç başladı.
Birincisi, terör örgütü PKK-YPG güçlerinin ABD’nin kara gücü olarak DEAŞ’la silahlı mücadeleye yönelmesiydi.
İkinci süreç ise PKK-PYD-YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırı boyunca Cezire, Kobani ve Afrin kantonları oluşturup, bu kantonların birleştirilmesiyle Batı Kürdistan (Rojava) devletçiliğini kurmaktı. Bu adım Abdullah Öcalan’ın ifadesiyle “Demokratik Suriye Federasyonu” için atılmış ilk adım olacaktı. PKK-PYD-YPG, ABD’nin desteğiyle bu yönde önemli bir mesafe kat etmişlerdi.
PKK’nın bu projesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), sırasıyla Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla fiilen çökmüş durumdadır. Türkiye’nin ABD ile yaptığı Ankara Mutabakatı ve Rusya ile yaptığı Soçi Muhtırası sonrasında PKK-PYD-YPG silahlı güçlerini bu bölgeden çekmek zorunda kaldılar. Dolayısıyla 8 yılın sonunda PKK’nın projesi de çöktü.
Bu sonuçlara bakıp Türkiye ve Suriye açısından sorunun bittiğini düşünmek yanılgı olur.
PKK-YPG, birleştirerek oluşturmak istediği kantonlardan silahlı güçlerini çekmeye mecbur kaldı. Bu durum ABD-PKK’nın oluşturmak istediği koridor projesini ortadan kaldırdı.
Ancak bu proje Türkiye’nin müdahalesi ile çökmüş olmakla birlikte PKK’nın amaçlarından vazgeçtiği söylenemez. Koşullara uyum sağlama konusunda ideoloji ve strateji değiştirme konusunda mahir olan PKK’nin şimdilik hedeflerini ertelediğini söylemek daha gerçekçi olur.
Rusya ve Suriye rejimine yanaşmak zorunda kalan PKK, bugünkü koşullarda Suriye için yapılacak yeni anayasada kendine yer açmaya çalışacaktır. Rusya Lideri Putin’in zaten böyle bir önerisi bulunuyor. ABD’nin bunu destekleyeceği açıktır.
Rusya’nın çizdiği çerçeve politikanın dışına çıkma şansı olmayan Esad da PKK’nın talep ettiği anayasal konumu kabullenmek zorunda kalacaktır.
Tek başına Türkiye’nin bu yönlü bir gelişmeyi önlemesi ise hiç kolay değildir.
Bu nedenle Suriye’de cihatçı bir devlet kurmak veya Suriye yönetimine ılımlı İslamcılar’ın gelmesi projelerinin çöktüğü, Rojava devletçiği projesi çöken terör örgütü PKK’nın ise hedeflerini ileri bir zamana ertelediği söylenebilir.