Hükümetin Koronavirüs salgınının cezaevlerinde yayılmasını önlemek gerekçesiyle fiilen af etkisi doğuracak infaz düzenlemesi Meclis’ten geçti.
Düzenleme, yasaların objektifliği ve Anayasa’ya uygunluğu ilkelerine göre değil iktidarın siyasi tercihine göre yapıldı.
Sayıları 90 bini bulan adi suçlardan hüküm giymiş olanlar düzenlemeden yararlanarak topluma karışacaklar.
Ancak henüz hüküm giymemiş hatta iddianamesi hazırlanmamış, yargılaması başlamamış tutuklular bu düzenlemeden yararlanmayacak. Gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler, özetle "düşünce suçluları" cezaevinde kalmaya devam edecekler. Hüküm giymeden, tutuklu olarak fiilen olmayan cezaları infaz edilecek.
Örneğin gazeteciler Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç serbest kalmayacak ama hırsızlar, dolandırıcılar, organize suç örgütü mensupları, kadına şiddet uygulayanlar, yaralayanlar, dolandırıcılar, banka soyguncuları, devleti dolandıranlar, vatandaşı dolandıranlar serbest kalacak.
Yapılan düzenleme adalete hizmet eden bir düzenleme değildir.
İktidarın takıntılı olduğu konulardan biri de kız çocuklarının tecavüz failiyle evlenmesi, böylece tecavüz failinin cezadan ve cezaevinden kurtulması…
Koronavirüs salgını nedeniyle yapılan infaz düzenlemesi çalışmaları sırasında bu konu yeniden ısıtılarak gündeme sokuldu. Çıkan infaz yasası içinde yer almadı ama Meclis’te dolaşıma girdi ve nabız yoklandı.
Anlaşılıyor ki iktidarın geçtiğimiz dönemde getirdiği ama hem Meclis’te hem kamuoyunda oluşan sert tepki nedeniyle geri çekmek zorunda olduğu yasa teklifi tümüyle rafa kaldırılmış değil.
Teklif özetle şöyle diyor:
1. Suçun işlendiği tarihte failin başka biriyle evli olmaması.
2. Mağdurun şikâyetinin olmaması.
3. Suçun işlendiği tarihte mağdurun 14 yaşına girmiş olması.
4. Mağdur ile fail arasında 15 yaştan fazla fark bulunmaması.
Bu koşullar varsa, mağdur ile fail belli bir tarihe kadar evlenmişlerse, tecavüz suçlusu cezaevinden, cezadan, soruşturmadan kurtuluyor.
"Mağdurun şikâyetinin olmaması" hükmü, teklif Meclis’e ilk getirildiğinde "küçüğün rızası" kavramıyla iktidar tarafından izah edilmeye çalışılmıştı.
13-14 yaşında bir çocuğun nasıl rızası olur?
Adı üzerinde çocuk…
13-14 yaşında bir kız çocuğu kendisine tecavüz edenden nasıl şikâyetçi olmaz...
Bu yaşta bir çocuk nasıl tecavüze ve kendisine tecavüz edenle evlenmeye rıza gösterebilir?
Son yıllarda din adamı kisvesi altında sürekli kız çocukları ve kadın bedeni üzerine fetva verilmesi, dinle ilgisi olmayan, çıkar şebekesi, dolandırıcı çeteler gibi çalışan merdiven altı tarikatların türediği bir ortamda Türkiye’nin bu tür bir yasal düzenlemeye gitmesi ne hukukta ne de vicdanda yer bulabilir.
Bu teklifin meclis’e geldiği 2106 yılında bugün İyi Parti Genel Başkanı olan Meral Akşener, bu girişimde bulunanlara çok etkili bir yanıt vermişti.
Şöyle demişti:
"Müftüler çıkıyor kadın bedeni üzerinden fetva veriyor! Kardeşim; haram lokma üzerinden niye fetva vermiyorsun sen? 6 yaşında kız çocuğu öyle mi olur, böyle mi olur? Annesiyle öyle mi olur böyle mi olur? Bu korkunç bir şey..."
Akşener’in dediği gibi böyle bir düzenleme girişiminde bulunmak bile korkunç bir şey…