Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ve iki ülke heyetleri arasında yapılan uzun görüşmeler sonrasında açıklanan Soçi Mutakabatı ile Suriye sorunu yeni bir aşamaya gelmiş oldu.
Soçi’de varılan uzlaşma hem sahaya hem de siyasete yansıyacak önemli hükümler taşıyor.
Bu hükümleri ve etkilerini ele almadan önce, süreçten Türkiye, Rusya, Suriye ve İran’ın güçlenerek, ABD ve PKK-YPG’nin ise zayıflayarak çıktığı söylenebilir.
ABD ile varılan mutabakat gibi Soçi mutabakatı da Türkiye’nin gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekâtı’nın bir sonucudur. Barış Pınarı, hem sahada askeri pozisyonları hem de siyasetteki dengeleri değiştirmiştir.
ABD ile varılan uzlaşma ile YPG’nin 120 kilometre uzunlukta 30 kilometre derinlikteki güvenli bölgeden çıkarılması kararı alınmış ve uygulamaya geçilmişti. Şimdi Soçi mutabakatıyla YPG’nin, 440 kilometrelik sınırın operasyon bölgesi dışarıda kalan kısımlarından da Rusya ve Suriye askerleri marifetiyle çıkarılması kararlaştırıldı.
Böylece 440 kilometrelik sınırın 120 kilometresini kontrolü altına alan Türkiye, kalan kısımlardan PKK-YPG’nin Rusya tarafından çıkarılmasıyla 440 kilometre uzunlukta 30 kilometre derinlikte güvenli bölgeyi sağlamış olacaktır.
Rusya ve Suriye bu alandan YPG’yi çıkarıp bölgeyi kontrol altına alacakları için Barış Pınarı Harekâtı genişletilmeyecektir.
Dolayısıyla 440 kilometrelik sınırda 30 kilometrelik derinlikte Ankara’nın hedeflediği güvenli bölgenin kontrolü, Türkiye, Rusya ve Suriye tarafından sağlanacaktır.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye Barış Pınarı başlarken ilân ettiği güvenli bölgeyi 120 kilometre dışında da Rusya ve Suriye güvenlik güçleriyle birlikte kurmuş olacaktır.
Askeri açıdan bir önemli sonuç da Münbiç ve Tel Rıfat’tan da YPG’lilerin silahlarıyla birlikte olsa da çıkarılacak olmasıdır.
Türkiye, Soçi mutabakatının tanıdığı 150 saat içinde YPG’lerin toplum olarak 440 kilometrelik uzunluk ve 30 kilometrelik derinlikteki güvenli bölgeden çıkmasıyla askeri hedefine ulaşmış olacaktır.
Barış Pınarı Harekâtı’nın, Türkiye açısından önemli siyasi sonuçlarının başında, PKK-YPG’nin Türkiye sınırında Cezire, Kobani, Afrin kantonlarının birleştirilmesiyle oluşacak Rojava devletçiği projesi çökmüş olmasıdır.
İkinci önemli sonuç ise Türkiye’nin Astana süreci ve Cenevre’de kurulacak masaya daha güçlü oturacağıdır. Nitekim Soçi mutabakatında, Suriye’de ayrılıkçı her türlü hareketin gündemden çıkarılması kararı, PKK-YPG’nin siyasi amacına ulaşmasını çok daha zora sokacaktır.
Bu aşamadan sonra Suriye’nin PKK-YPG sorunu ile genel olarak Kürt sorunu Rusya’nın patronajına girmiş olacaktır.
Soçi mutabakatının siyasi sonuçlarından biri de Barış Pınarı ile dengesini kaybeden ABD’nin Suriye’de üstünlüğü Rusya’ya kaptırdığıdır.
ABD’nin Suriye ve Irak’tan çekilme kararı Trump’ın yeniden seçilmek için mecbur kaldığı kararlardır. Ancak, Suriye’den çekilme kararı ile ABD’de Kongre’den sert tepki gören Trump’ın, Soçi mutabakatıyla Rusya ve Türkiye’nin daha güçlenmesi nedeniyle daha sert tepki görmesi de muhtemeldir.
Soçi’de varılan uzlaşma Rusya ve Türkiye’yi belirleyici güç haline getirmiş, ABD ise gücünü büyük ölçüde yitirmiştir.
Bu sonuç, göreceği tepki nedeniyle Trump’ın yeniden Türkiye’ye tehdit etmesi ve yaptırımları gündeme getirmesi olasılığını da barındırmaktadır.
Küresel güçler açısından bakıldığında ise Suriye satrancını Rusya kazanmış, ABD kaybetmiştir.