Suriye sınırında görevli birliklere komuta eden 5 generalin emeklilik talebinde bulunmaları dikkatlerin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) çevrilmesine neden oldu.
Suriye sınırında sıcak bir dönemden geçilirken, Fırat’ın doğusuna harekât planları yapılırken, İdlib’te Rusya ve Suriye hava kuvvetleri TSK konvoyuna saldırıp, 9 numaralı gözlem noktasını kuşatırken, 5 savaşçı generalin emeklilik talebinde bulunması dikkat çekici. Özellikle de bu generallerden birinin İdlib dahil önemli bir bölgeden sorumlu 6. Tümen’in Komutanı Ahmet Ercan Çorbacı, diğerinin yardımcısı Ertuğrul Sağlam olması bu dikkati daha da artırdı.
Çorbacı ve Sağlam’ın emeklilik taleplerinin, Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan 6. Tümen Komutanlığı’na atanmasıyla ilgili olup olmadığı sorusu da gündeme atılınca, ilk yanıt general Çorbacı’dan geldi.
Çorbacı Sözcü’den Saygı Öztürk’e, “Göreve karşı tepki olmaz. Sonuçta biz askeriz. Bu görevlerde kendimizi ispatlamışızdır. Sanki terörle mücadeleden kaçıyormuşuz gibi bir izlenim vermek istiyorlar” dedi. Böylece emeklilik talebinin sınır ve savaş ortamıyla ilgili olmadığını vurgulamış oldu. Ki zaten bu iki komutanın da teğmenlikten itibaren meslek hayatlarının terörle mücadelede, dağlarda geçtiği biliniyor.
Emeklilik taleplerinin altında, görev veya görev yeri değil son Yüksek Askeri Şura (YAŞ) ve atama kararlarının kıdem ve liyakat geleneğine uygun olmadığı düşüncesinin yattığı dillendiriliyor.
Zaten Suriye sınırındaki birlikler içinde görev yapan özel kuvvetlere bağlı birlikler varken, Özel Kuvvetler Komutanlığı görevinden, sınırda tümen komutanlığına atanmanın bir ihtiyaç olmadığı ifade ediliyor. Keza, emeklilik talep eden diğer bazı generallerin, Harp Okulu’ndan mezuniyet olarak kendisinden kıdemsiz komutanların altında görev yapmaları gerekeceği için, bunun yaratacağı rahatsızlık da bir başka gerekçe olarak kulislere yansıtılıyor.
Sonuç olarak bu generallerin emeklilik talepleri elbette önemli ancak TSK’da herkesin bir yedeği olduğu ve görev açıdan bir boşluk veya aksama olmayacağı da biliniyor.
Son YAŞ kararlarındaki terfiler, komutan atamaları, yer değiştirme kararları ve nihayet cephede aktif görevdeki 5 generalin emeklilik talep etmeleri “TSK’da yapı değişiyor mu” sorusunu gündeme getirdi.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra TSK’yı ilgilendiren bir dizi karar alınmıştı. En önemlilerinden biri YAŞ’ın üye yapısının değiştirilmesiydi. Eskiden Başbakan’nın başkanlığında komutanlar dahil 15 orgeneral ve oramiralin üye olduğu YAŞ’ın yapısı değişti. Şimdi Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanıyla, asker sayısı 4’e inmiş, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı’yla birlikte Adalet, Milli Savunma, Hazine ve Maliye ile Milli Eğitim Bakanı’nın katılımıyla sivil sayısı 7’ye çıkmış durumda.
Son YAŞ toplantısından sonra TSK’daki orgeneral ve oramiral sayısının 15’ten 7’ye düşmesi, ileride yapılacak yapılanmanın işareti olarak yorumlanıyor. Süresi dolan orgeneraller emekli olurken, kıdemi uygun olan korgenerallerden hiçbirinin orgeneralliğe terfi ettirilmemesi, yeni yapılanmada orgeneral sayısı daha da azaltılacak mı, sorusuna yol açtı.
Orgeneral sayısının önümüzdeki yıllarda 3-4 ile sınırlandırılması, ordu karargahlarının kaldırılması veya sadece planlama-harekât merkezine dönüştürülmesinin ihtimal dahilinde olduğu belirtiliyor. Keza, ordu komutanlıklarına korgenerallerin atanması bu ihtimali güçlendiren bir gelişme olarak görülüyor.
TSK’nın; komuta kademe sayısı ve bürokrasisi azaltılmış, daha hızlı karar alabilen ve hareket edebilen kolordulara dayandırılması, 1990’larda bir iki sınır tümeni hariç tümenlerin lağvedilerek tugayların çoğaltılmasının bir sonucu olarak, kolorduların tugaylardan oluşan bir yapıya kavuşturulması da ihtimaller arasında sıralanıyor.
Bu yönde fikir jimnastiği yapıldığına ilişkin haberler yoğunlaşmış durumda. TSK’nın, ABD modeli bir yapılanmayla, aktif birliklerin doğrudan kuvvet komutanlıklarına veya yine ABD gibi yeni oluşturulacak kuvvet merkezlerinin komutanlıklarına bağlanabileceği olasılığı da dillendiriliyor.
Askeri çevrelerde bu olasılıklar üzerinde tartışmalar yapılırken, TSK’da, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kurmay subaylık konusunda da sıkıntılar yaşandığına ilişkin vurgular yapılıyor.
FETÖ’nün kurmay subay yetiştirme mekanizmasını ele geçirmesi nedeniyle, kurmay subaylarının çoğunluğunun TSK’yla ilişiği kesildi. Bu nedenle birçok terfi, sınıf subayları arasından yapıldı. Ancak, harekât-planlama alanında kurmay subay ihtiyacının devam ettiği ve bu ihtiyacın yeniden kurmay subay yetiştirilerek karşılanması gerektiği üzerinde duruluyor.
Tabii en çok üzerinde durulan, TSK yapısının, terfi ve komutan atamalarının geleneksel hale gelmiş liyakat ve kıdem esasından uzaklaştırılıp, sadakat esasına yaslanmasının çok yanlış olacağı…