Adalet Bakanlığı tarafından 2013-2020 arası Adli İstatistikler “Hizmete Özel” yayımlanmış.
Adalet Bakanı “Sunuş” yazısında; “Geleceğin doğru olarak şekillenmesi, ihtiyaca uygun iyi bir plânlamanın yapılması, ulusal ve uluslararası gelişme hedeflerinin belirlenmesi, geçmişin sağlıklı bir şekilde analizi ve değerlendirilmesi ile mümkündür. Bu doğrultuda istatistikî veriler, geçmişi daha iyi anlamanın, bugünü daha objektif ve doğru kavramanın, geleceği plânlamanın en önemli sayısal anahtarlarıdır.” demiş. Doğrudur yazılanlar!
Adalet Bakanına göre “güncellik, tutarlılık ve güvenirlilik” ilkeleri ışığında değerlendiren istatistikler sayesinde “belirsizlikleri yok etmek” mümkündür. Sorunların çözülmesinde ve eylem planlarının oluşturulmasında istatistik “yeni yargı politikaları ve eylem planlarının oluşturulmasında” etkindir. Kanaati böyle ise birilerinin istatistikleri okuması gerekmez mi?
Bütün bu yazılanlara inanmamızı bekliyorlar!
Güvenilmeyen yargının tutarlı olması beklenmez.
Yargı teşkilâtımızın 2013-2020 yıllarına ilişkin yargılama faaliyetini ortaya koyan “Adli İstatistikler 2020” adlı kitaptaki veriler övünülecek bir yargı sistemini göstermiyor.
Tutarlılık ve güvenirlilik ilkelerini nasıl okuduğunuz bilinmez ama istatistiklere can veren yargı sisteminin kendisi galiba ölü taklidi yapıyor…
İstatistiklerin sonuna doğru Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurulara ait sayılar var…
Anayasa Mahkemesi’ne 2020 yılında bireysel başvuru dosyalarından 42.787 başvuru, geçen yıldan devretmiş. Yıl içinde ayrıca 40.402 bireysel başvuru yapılmış. Böylece Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru dosyası 83.198 rakamına ulaşmış. Anayasa Mahkemesi 45.414 bireysel başvuru dosyasını karara bağlamış ve 37.775 dosya 2021 yılına devretmiş.
Bu başvurulardan 1219 dosyada en az bir hak ihlaline, 113 dosyada hakkın ihlal edilmediğine ve 264 başvuru hakkında ise hak ihlali talebini reddine karar verilmiş.
Adil Yargılanma Hakkının ihlali ile ilgili bireysel başvurular 2020 yılında 27.076 sayısına ulaşmış ve başvuru sayıları bakımından %67 gibi bir orana sahip, birinci sırada… Sırayı Mülkiyet hakkı, Ayrımcılık, Özel ve Aile Hayatına Saygı hakkı takip ediyor. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkındaki başvuru sayısı 4078, beşinci sırada ve 2020 yılı bakımından %10,1 artış oranına sahip. İfade özürlüğü hakkının ihlali dosya sayısı ise 1150 rakamı ile 6'ıncı sırada ve başvurularda artış %2,8 oranında…
Sadece adil yargılanma hakkının ihlali istatistiksel bir değer taşıyorsa eğer; Anayasa Mahkemesi’nde birinci sırada yer alan hak ihlali ise; temel insan haklarının ihlalinde çok büyük sorun var demektir.
Yıllardır böyle bir durum yaşanıyorsa yargıya güven yok demektir.
İstatistikleri kim yarattı? Neye yarar?
“Sunuş” yazısında yazıldığı gibi “adli istatistikler; çok sayıda dış etkene bağlı değişimlerin ve buna bağlı olarak gelişen suç niteliği taşıyan fiillerin, Cumhuriyet savcılıklarına ve mahkemelere olan yansımasının sayısal bir ifadesinin yanında, adalet sistemine yansıyan diğer başvuru ve davaların niteliği ve niceliği hakkında bilgileri içermekte ve yargı sisteminin işleyişinde ayna görevini üstlenmektedir.”
Yargı sisteminin aynasındaki suret; çöküştür. Aynada gözükenler; harap olmuş saraylardır.
Kim yaptı? Enkazı kimler ve nasıl kaldıracak?
Aynayı tutan kim, çöküşün sorumluları ve gerçeğin suretini yansıtan kimlerdir?
Aynaya bakın!
24 Eylül 2021’de Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi tarafından finanse edilen “Anayasa Mahkemesi'nin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi” projesinin açılışı ve “Türkiye’de Bireysel Başvurunun Dokuzuncu Yıl dönümü” kapsamında yapılan konferansta yer alan “gündemdeki sorunlar” bile yargının içinde bulunduğu hali gösteriyor.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını yerine getirelim mi yerine getirmeyelim mi?
Anayasa ve kanunlar varsa böyle bir tartışma olmaz. Hukuk adalet ve insan hakları üretir. Egemenlerin siyasi güçlerini sınırlandırır, gücün aracı değildir.
Anayasa Mahkemesi Başkanı konuşmasında AYM’ye bir ay içinde yapılan başvuru sayısının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 47 ülkeden yapılan başvuru sayısından daha fazla olduğunu belirtti. İstatistikleri vardır ve adalete bakanlar mutlaka okumalıdırlar.
AYM Başkanı “Bireysel başvuru kurumunun nihai amacı, bireysel başvuru sonucu verilen kararların etkili bir şekilde uygulanması suretiyle yeni ihlallerin önlenmesidir. Bataklık metaforunu kullanacak olursak bireysel başvurunun hedefi tek tek sivrisinekleri yok etmek değil onları üreten bataklığı kurutmaktır.” dedi.
Bireysel başvuru hakkı bütün çarelerin tüketildiği anda, son bir hak arama yolu olarak ortaya çıktığına göre (öyle söylemiş Adalet Bakanı) hak ihlalleri sona emelidir. Ama biz yurttaşlar bataklıktaki sivrisineklerle uğraşmaya devam ediyoruz ve hala Anayasaya aykırılıklar ve hak ihlallerinin ortasında yaşayıp duruyoruz… Hak arama hakkımızla eğlenenler utanmalıdır.
Kaç sivrisineği defettik, sayıyoruz. Hangi hak ihlalini ortadan kaldırdık biliyoruz ama aynısıyla karşılaşıyoruz. Artık yeniden başka birinin hakkı ihlal edilmez diyoruz, aynısının tıpkısı karşımıza çıkıyor. İstatistikleri bilmeyenler sayı saymasını bile bilmiyor.
Bataklıktaki sivrisineklerle biz uğraşıyoruz ama sellerle beslenen bataklıkları kim kurutacak?
Adalet Bakanı herkesin Anayasa Mahkemesi kararlarına uymasının hukuk devletinin gereği olduğunu ve ihlal kararlarının önlenmesi için AYM kararlarının uygulanmasının şart olduğunu ifade etmiş.
O halde uygulayın! Uygulamayanlar kimlerse bilelim!
Yargıda güncellik ve tutarlılık ve “güvenirlilik” olduğu kanaatinde misiniz?
Yargıya kimse güvenmiyor. Güvenirlilik ölçüsünü yitirmiş bir yargı sisteminde “tutarlılık” zaten yoktur. Güncellik, siyasal iktidarın çıkarlarına uygunluk ve değişkenlik asla değildir.
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını bile yerine getirmeyen yargının ruhuna okunan duaların laiklik ilkesiyle tutarlı olduğunu kimse savunmasın!
Yargıyı nasıl bilirdiniz?
Hep beraber iyi bilirdik deyin; adet böyledir ve üç defa tekrarlayın lütfen!
Sonra hakkınızı helal edin!
Bu yazı ilk olarak Bianet'te yayımlanmıştır