Turkcell, baz istasyonu ve altyapı işlerini yapan şirketi Global Tower'ı halka arz etmeye hazırlanıyor. Duyumlara göre, arzın nedeni, borçların ödenmesi ve nakit arayışı olarak veriliyor. Global Tower 2006 yılında yüzde 100 Turkcell iştiraki olarak kuruldu, 2007 başında operasyonel faaliyetlerine başladı ve 2010'da da ismini Global Tower olarak değiştirdi. Global Tower, kablosuz iletişim alanında faaliyet gösteren operatörlere, televizyon ve radyo yayıncılarına, sivil ve askeri haberleşme/izleme sistemleri kurum ve işletmecilerine kuleli saha, konteyner, varlık noktası (PoP) ve enerji nakil hattı tesislerinin kurulması, kiralanması ve bakımı konularında hizmet sağlıyor.
Global Tower borsaya açılırken, önemli bir kozu, servise nisan başında açılması beklenen 4G hizmetleri olacak. Bununla ilgili olarak önümüzdeki 3-5 yılda, Türkiye çapında yaklaşık 50.000'i büyük tip ve 50.000'i daha küçük (şirketler ve evler) için olmak üzere çok sayıda baz istasyonu kurulacak[1]. 4G daha küçük "hücre" yani "cell" kullandığı için şu andakinden çok daha fazla baz istasyonu olacak. Ancak bu baz istasyonlarının paylaşımlı mı, yoksa 2G ve 3G hizmetlerinde olduğu gibi, paylaşımsız mı olacağı sorusu ortada duruyor. 2G ve 3G çerçevesinde ülkemizdeki baz istasyonu sayısı 2013 yılında 84.000 olarak verilmişti[2]. Bu baz istasyonu sayısı 1/3 kadar olabilirdi. Ancak Turkcell baz istasyonu bazındaki avantajını diğer firmalara kullandırtmak istemedi.
Baz istasyonları konusu yıllardan bu yana Türkiye'deki önemli bir sorun oldu. Bir yandan baz istasyonlarının sağlığa etkileri konusunda endişe duyanlar vardı ama yine de GSM firmaları rekabet nedeniyle paylaşım yapmadıkları için aynı bölgeye hep 3 farklı baz istasyonu kuruldu. Her firmanın ayrı baz istasyonu kurmasının önemli bir nedeni rekabet oldu. Turkcell daha önce hizmete başlayan firma olduğu için --daha doğrusu Telsim ile aynı anda başladılar ama Çiller döneminde Telsim engellendiğinden geride kalmıştı-- baz istasyonları sayısını hızla arttırmış firmaydı ve bunu bir rekabet üstülüğü olarak değerlendirdi ve baz istasyonlarını --ücreti karşılığında-- paylaşımına ise hep uzak baktı. Çünkü bu baz istasyonları sayesinde, uzunca bir süre "kapsama alanı" konusunda daha avantajlı bir durumda oldu.
Bunu ilk olarak İtalyan'larla İş Bankasının ortaklığında kurulan ve sonra Aycell ile birleşerek Avea adını alan Aria konusunda gördük. Aria'nın rekor 2,5 milyar TL + KDV lisans parası öderken aldığı lisansta "baz istasyonu paylaşımı" da vardı. Ancak Turkcell ve Telsim BTK'dan gelen baskıya rağmen de buna uymadılar. O zamanki adıyla Telekomünikasyon Kurumu da sorunu çözemedi.
Vodafone Telsim'i satın alırken de aynı konu ortaya çıktı. Son olarak Rekabet Kurumu 2013 yılında Kule Hizmetleri firması konusunda 2013’de yeni bir soruşturma yapmıştı.
Ulak’ın şansı nedir?
Sonuç olarak, Türkiye'nin baz istasyonları ile ilgili aynı tür cihazlara 3 kere para verdi ve aynı yere 3 baz istasyonu kurulmak zorunda kaldı. Yani bir anlamda paralar carcur oldu.
Şimdilerde diğer operatörler de kapsama alanı yani baz istasyonu sayısı konusunda iyi durumdalar. Bu nedenle artık bu tartışmaları fazla duymuyoruz.
Ama baz istasyonu demişken, geçen yıl büyük tartışmalara neden olan Ulak konusunu da hatırlayalım. Ulak bildiğiniz gibi, Argela – Netaş – Aselsan tarafından üretilen yerli baz istasyonu.
Bir baz istasyonunun maliyetinin 20.000-30.000 $’lar civarında olduğunu düşünürseniz de, 50.000 baz istasyonunun ülkemize maliyetini milyar $ düzeyinde olduğunu görebilirsiniz. Ama piyasada yapılan konuşmalara bakılırsa, GSM firmaları Ulak almamak için bin dereden su getiriyorlar. Oysa bu yerli ürün sadece maliyet tasarruf değil, aynı zamanda ülkemiz için teknoloji ihracatının önünü açacak bir fırsattır.