Bir ay kadar önce Trendyol'a Rekabet Kurumu'ndan atanan soruşturma dairesi başkanından bahsetmiştik[1]. Sektörün denetleyicisi pozisyonundan kalkıp, sektördeki bir firmaya kamudan sorumlu yönetici olarak geçişin hem etik, hem de 2531 sayılı kanuna uygun olup olmadığını sorgulamıştık[2].
Aklın yolu bir; birçok başka yazar da (Sözcü'de Aydın Ayaydın yorumu ile, Korkusuz'da Memduh Bayraktaroğlu, Yeniçağ'da Orhan Uğurluoğlu, Cumhuriyet'te Jale Özgentürk, Dünya'da Vahap Munyar, T24'de Mehmet Y. Yılmaz) benzer yorumlar yaptılar.
Ama değişen bir şey olmadı. Bahsettiğimiz yetkili Trendyol'a transfer oldu.
Aradan geçen sürede, Rekabet Kurumu Başkanı Birol Lüle ve Trendyol'un başına şubat ayında atanan (aynı zamanda Londra'daki Dome Group isimli bir danışmanlık firmasının yöneticisi olan) Çağlayan Çetin ile görüştüm. Konunun farklı boyutlarını tartıştık.
Bu arada Alibaba.com Trendyol'a bir 350 milyon dolar daha yatırım yaptı ve Rekabet Kurumu'na transfer olan yöneticinin geçen yıl bizzat "e-Pazarlar Mercek Altında" başlığı ile duyurduğu 3 ve 6 kişilik grubun hazırladığını söylediği e-Ticaret sektör raporu yayınlandı [4].
İncelenen platformlar, Amazon, Hepsiburada, Gittigidiyor, N11, Trendyol gibi üzerinde çeşitli tüccarların mal sattıkları yerler.
2. Denetim ve Uygulama Dairesi Başkanı Hatice Yavuz geçen yıl, ekip başkanlığını yaptığı raporla ilgili olarak şöyle demiş [3];
"Özellikle pandemi döneminde internet üzerinden alışveriş eğilimi arttı. Yeterli bilinirliliği olmayan küçük işletmelerin daha fazla müşteriye erişmesi açısından pazaryerleri çok önemli. Satıcı tarafındaki bu rekabet, tüketiciye ürün ve fiyat çeşitliliği şeklinde fayda sağlıyor.
Bu kazanımların uzun dönemde korunması için Rekabet Kurumu olarak madalyonun diğer tarafını gözetmek de bize düşüyor.
İşte e-pazaryerlerinden beslenen tüm rekabetçi ve rekabet karşıtı etkileri anlayabilmek ve bunlara yönelik uygun politika belirleyebilmemiz için bu işletmeleri tanımamız ve bu alanda rekabeti işler kılan ve/ya aksatan unsurlar ne? Yeni kurallara, araçlara ihtiyacımız var mı ortaya koymamız gerekiyor."
Hatice Hanım'a "hangi rekabet ihlallerinin varlığını sorgulayacaksınız?" diye sorulduğunda ise şöyle demiş;
"Bu sorunun cevabı bakımından liste aslında çok uzun ama en çok taraftar toplayan ve bu anlamda kabul gören rekabet ihlali tartışmaları, platformların fiyatlama davranışı ile platform hizmeti ve eşanlı rollerinden (hem platform sahibi-hem satıcı) kaynaklı dışlayıcı ve/veya sömürücü uygulamalarda bulunabileceklerini konu alıyor.
Bu minvalde rekabet otoritelerinin önüne sıklıkla gelen rekabet sorunları en çok kayrılan müşteri, platform sahibinin aynı zamanda satıcı olduğu yerlerde diğer satıcıları liste dışı bırakma veya görünümlerini kısıtlama, ürün listelemede objektif davranmama, tüketicilerden ve tedarikçilerden temin edilen bilgileri kendi ürünlerine haksız avantaj sağlayacak şekilde kullanma, riski orantısız şekilde satıcılar üzerinde bırakma, satıcılara yüksek komisyon uygulama ve satıcıları ilave hizmeti kabule zorlama, algoritma ve veri kullanımının rekabeti kısıtlayıcı anlaşmaları kolaylaştırması gibi başlıklarda oluyor.
Bu sürecin sonucunda rekabet hukuku araçları ile müdahale etmemiz gereken alanlar tespit edilecek, ayrıca yeni rekabet ve ticaret düzenlemelerine ihtiyaç olup olmadığı ortaya çıkacak. Belirlediğimiz yol haritası, bu pazarların geleceğini tayin edecek, Rekabet Kurumu olarak bunun bilincindeyiz. Bu nedenle sağlam ve gerekçeli adımlar atmamız gerektiğine, bunu ise veri odaklı bir inceleme ile başarabileceğimize inanıyoruz."
Rekabet Kurumu bu raporla ilgili olarak 9 Temmuz'a kadar görüş topladığını da not ediyor.
Raporun yayınından 3 gün sonra Rekabet Kurumu eski başkanı Aydın Ayaydın, konuya dair düşüncelerini "Rekabet Kurumunun, e-ticarette faaliyet gösteren firmalarla ilgili yayımladığı sektör inceleme raporundaki bazı değerlendirmeler soru işaretleri yaratıyor" başlığı ile yayınladı [4]. Kurumun eski başkanının uyarıcı olduğunu düşündüğüm kıymetli görüşlerini burada tekrarlamayacağım, aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz[5].
Ancak özet olarak, raporu hazırladıktan sonra transfer olan Hatice Yavuz'un raporda isminin neden yer almadığını sorduktan sonra, sektörün giderek biri Amerikalı, diğeri Çinli 2 dev firma olan Amazon ve Alibaba.com'a doğru yönlendiğini yazıyor ve başka çeşitli iddia ve kuşkuları sorguluyor.
Aydın Ayaydın'ın belirttiklerine eklemelerim var. Öncelikle Alibaba.com konusuna ciddi bir sorun var. Buna yakından bakılması lazım. Bir sonraki yazıda bazı tüccarların (yani bu platformlar üzerinde mal satan kişilerin) ciddi iddialarına yer vereceğim.
Rapordaki tuhaflıklardan benim gözüme çarpan bir kaç tanesi de şöyle; raporun finansal verileri "ticari sır" kapsamında açıklanmamış. Bu doğru bir yaklaşım. Ama kaç kategoride satış yaptığı gibi detaylar açıklanmış. Bunların ticari sır kapsamına girmediği mi düşünülmüş?
Ayrıca tüketicinin cep telefonlarında hangi uygulama var şeklinde bir araştırma bilgisi de ilginç. Bu iktisadi bir analiz midir? Bu konuda bir anket çağrısı olduğunu görüyoruz[6]. Ama tüketici ve satıcılara yönelik bu anketin sonuçlarını sayfada göremedik. Daha doğrusu raporda verilen bazı grafiklerin altına kaynak olarak "Tüketici anketi" konulmuş. Ama 67 defa kaynak gösterilen bu anketin sonuçlarından çok daha önemlisi, bu araştırmanın katılımcı sayısı, methodu, katılımcı örneklemi yok.
Rekabet Kurumu sayfasında 20 gün kalan bu anketi acaba kim haberdar olup, doldurdu? Kaç kişi? Bunların özellikleri nelerdi? Nasıl değerlendirildi. Bir kullanıcı olarak benim haberim olmadı. Mesela bu anketin öznesi olan pazar yerleri kendi kullanıcılarını ya da çalışanlarını yönlendirmiş olabilir mi? Eğer method, örneklem ve katılımcı sayısını açıklarsa Rekabet Kurumu memnun olurum.
Dolayısıyla rapor tam da bu şirketlerin her birisinin "halka arz" ya da "yatırımcı" aradığı günümüzde, "yatırım şirketlerine mesaj" gibi gözükebilir. Bakıldığında bu bilgiler ise adeta birilerini öne çıkarıyor. Hatta sadece yatırımcıya değil, platformda satış yapan tüccarlara da mesaj veriyor sanki: "Bu daha popüler, gidin buna üye olun" gibi.
e-Pazaryeri komisyon oranlarından bahsetmek de benzer bir durum. Orada da bir yönlendirme var gibi.
Yani Rekabet Kurumu raporu, bana sanki rekabeti tesis etmek ve iktisadi analiz yapmak yerine, adeta rekabeti yönlendirmek için yazılmış izlenimi veriyor. Umarım yanılıyorumdur.
Rekabet Kurumu e-ticaret konusundaki şikâyetleri nasıl değerlendiriyor?
Diğer yandan Aydın Ayaydın'ın da sorduğu "Trendyol hakim durumdaysa neden soruşturma açılmıyor?" sorusunu ben de soracağım. Çünkü bir sonraki yazıda bahsedeceğim tüccarlar, kendilerine yapılan baskılardan ve Rekabet Kurumu'na yapılan şikâyetlerin karşılık bulmadığından bahsediyorlar.
Geçen yıl, soruşturmanın yeni başladığı günlerde yapılan röportajda Hatice Yavuz'un söylediklerini tekrarlayalım, diyor ki;
Yeterli bilinirliliği olmayan küçük işletmelerin daha fazla müşteriye erişmesi açısından pazaryerleri çok önemli. Satıcı tarafındaki bu rekabet, tüketiciye ürün ve fiyat çeşitliliği şeklinde fayda sağlıyor.
Bu kazanımların uzun dönemde korunması için Rekabet Kurumu olarak madalyonun diğer tarafını gözetmek de bize düşüyor.
Rekabet Kurumu acaba kendisine gelen şikâyetleri nasıl değerlendiriyor? İlk yazdığımız yazıda da bunu sorgulamıştık[1]. Rekabet Kurumu'ndan sorumlu mevkideki bir yetkilinin transferini tam da bu nedenle eleştirmiştik.
Türk e-Ticaret pazarının geleceğinin şekillendiği bir dönemde hepimizin pazaryerlerine dikkatle bakmamız ve özellikle tüketici ve satıcı şikâyetlerini anlamaya çalışmamız lazım. Yoksa bilişim sektöründe bugün olduğu gibi, neden satışımız büyümüyor, neden bilgisayarlar bu kadar pahalı diye hep birlikte ağlarız.
Eğer Rekabet Kurumu; "biz şikâyetlere baktık, ciddi bir sorun yoktu" diyorsa, bir sonraki yazımızda şikâyetleri yayınlıyor olacağız. Oradan bakabilirler, ciddi mi, değil mi?
Dolayısıyla Rekabet Kurumu'nu çok önemsiyoruz. Yaptıklarına da yakından bakıyoruz. Türk tüketicisi ve tüccarının ezilmeyeceği şekilde bir yaklaşım bekliyoruz. Rekabet Kurumunu "Google, Android, WhatsApp" soruşturmalarında destekledik. Yine aynı şekilde Türk tüketicisi ve tüccarları için olması gerekenleri yapmaları, asli görevleridir. Bunu yaparlarsa, destekleriz.
Ayrıca bizzat olayı soruşturmakla görevli bir yetkilinin -zaman aralığı vermeden- soruşturduğu firmalardan birisine geçmesinin de hem etik hem de kanuni gereklerinin yerine getirilmesini bekliyoruz.
Biz ise, tüketici olarak görevimizi yerine getirip, 364 sayfalık Rekabet Kurumu raporunu daha detaylı inceleyip, temmuz ayındaki son tarihe kadar düşüncelerimizi Rekabet Kurumu'na yazılı bildireceğiz.