Dün BloombergHT’de sonra Haber Global TV’de "bayramda telefonlar neden kesikti" konusunda görüş bildirdik. Bu konuşmalar sırasında, sunucuların "endişeli" olduğunu görüyoruz. O kadar ki, cevapları bir daha tekrarlatıyorlar.
Sorular; "bir daha sorun yaşar mıyız?" ya da "yeniden deprem olursa ne yaparız" noktalarında yoğunlaşıyor. Çünkü -hele bu salgında- ne gördük? Sürdürülebilirlik için iletişim, "yeter ve gerek şart" halinde.
Salgında, insanlar evden çıkamadı ve ancak haberleşme hatları sayesinde sesli, mesajlı ya da görüntülü bir şekilde yakınları, iş arkadaşları ya da diğer insanlarla iletişim kurabildiler. Bazı insanlar için tek sürdürülebilirlik olanağı bu iletişim hatları oldu.
Bu nedenle aradan 1 hafta geçmesine rağmen, (perşembe de bir sıkıntı oldu), bu konuyu detaylı yazmak gerektiğini düşündük.
Öncelikle bayramın birinci günü ne olduğunu belirtelim[1]; GSM şebekesi kaynaklı bir sorun oldu. Sabah 11.00'de başlayan sorunun, 13.00 civarı biraz düzelse de, neredeyse 18.00'e kadar sürdüğü konusunda şikayetler vardı.
Bu sorun, sosyal medyada epeyce tartışılınca 3 operatörün ayrı ayrı "bizden kaynaklı değil" açıklamaları ile karşılaştık. Bu kullanıcıları daha çok kızdırdı doğal olarak ve "herhalde kabahatli olan vatandaş, baksanıza kimse üstlenmiyor" dediler.
En azından bu sektörün düzenleyicisi olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'ndan (BTK) açıklama gelmeliydi. Çünkü haberleşme hürriyeti anayasal bir hak ve devletin bu firmaları düzenlemesinin temel nedeni de, tüketicinin "ucuz", "kaliteli" ve "kesintisiz" haberleşmeye sahip olma hakkı. Ama bize, BTK bu görevini pek farkında değil gibi gözüküyor uzun zamandır.
Bu arada Twitter’da ismimizi de etiketleyerek soranlar oldu. Biz de konuyu araştırdık. 3 operatöre de sorduk. Diğer operatörlerden cevap olarak, Turkcell’e giden hatlarda arıza olduğu bilgisini aldık. Bu bilgiyi üretici firmalar da doğruladı. Turkcell’e gönderdiğimiz sorularda, arızanın 2 olaydan hangisi olduğu soruluyordu; yani yoğun trafik ya da arıza. Turkcell’e sorularımız şu şekildeydi:
1. Her bayramda telefon görüşmeleri çoğalıyor. Ama şimdiye kadar bayram trafiğinin karşılanmasında sorun yaşanmıyordu. Acaba ne oldu da bu bayramda sorun yaşandı?
- Call setup success rate sorunu mudur? Yani sizin planladığınız ya da yatırım yaptığınız miktarın üzerinde arama mı oldu?
- Session Border Controller sisteminde mi sorun yaşandı?
2. Sorunu nasıl çözdünüz? Bir daha yaşanabilir mi? Özellikle deprem türü bir afet açısından korkulması gereken bir durum var mıdır?
Turkcell konuyla ilgili açıklamayı, soruları gönderdiğimiz birinci günde yapmadı, bugüne kadar hâlâ halka açık bir açıklama yapmadı. Ne olup, bittiğini ancak diğer noktalardan alabiliyoruz. BTK’nın bir araştırma başlattığını duyuyoruz ama sonucu açıklarlar mı acaba? Normal şartlar altında açıklamalı, çünkü onların maaşlarını telefonlarla konuşarak biz ödüyoruz.
Ama genellikle böyle bir sorun olduğunda, aradan bir süre geçtikten sonra ilgili firmaya ceza kesiyorlar ve neden kestiklerini web sayfalarına yazıyorlar ama aylar sonra. Biz olayı çoktan unutmuş oluyoruz.
Bu bayramda herkes evlerde olduğu için olsa gerek, önceki bayramların iki katına varan bir artış olduğu bilgisi aldık. Ama bayramdaki arıza ile depremdeki arıza arasında fark vardı.
Depremde ana telekom şebekesi kullanılamaz hale geldi. Bunun nedeni, aşırı yüklenme (fazla telefon görüşme sayısı) idi. O zaman da yazdık. Bu sayı hiçbir zaman da karşılayacak düzeyde olamaz. Çünkü telefon operatörler depreme göre yatırım yapmazlar. Yapmalarını da isteyemeyiz. Bu aynen, "İstanbulda 20 milyon kişi var, 20 milyon aynı anda sinemaya gidebilecek sayıda sinema yapmalıyız" demeye benzer. Nasıl, her gün herkes sinemaya gitmez ise ve sinemalar belli yatırım planları ile yapılırsa, telekom firmaları için de durum aynıdır. Ama önemli olan internet hatlarının güçlendirilmesi dedik. Çünkü kurtarıcı internet ve fiber.
Bayramda olan ise GSM şebekesinin bir parçasında (Turkcell parçası olduğu raporlanıyor) sıkıntı yaşanmasıydı. Bu sıkıntının, karşılanamayacak boyutta trafik mi, ya da bir sistemde arıza mı, ya da başka bir şey mi olduğunu Turkcell cevaplamadığı için bilemiyoruz. Açıklarlarsa sıkıntı nerede hep birlikte öğreniriz.
Perşembe günü de bir sıkıntı yaşandı. Bu sefer şöyle bir açıklama var:
"Arama artışının sebebi, 01 Haziran 2020, pazartesi itibariyle başlayacak olan normalleşme süreci sonucu işletmelerin (lokanta, cafe vs) hazırlık için kısa süre (15 ilde hafta sonu sokağa çıkma yasağı var ve sadece cuma günü müsait) olmasından dolayı, hazırlık ve tedarikleri için yoğun bir trafik yaratmaları."
Tabi bu sıkıntının nedeninin "yoğunluk" olarak tanımlanması, deprem olayındaki ne benziyor. Üstelik deprem olayındaki kadar çok arama olmamasına rağmen, bu sıkıntının oluşması da soru işaretleri yaratıyor.
Koronavirüs salgınıyla herkes endişe içinde. Haberleşme ise çok önemli. Çünkü sürdürülebilirlik yani eve bir şeyler almak (e-ticaret), yakınlarımız ya da arkadaşlarımızla haberleşmek, evden çalışabilmek, çocuklarımızın eğitimi, ödeme almak-yapmak ve hatta sağlık konularında başka bir olanak yok şu anda. Bu nedenle kısa bir özet yapalım. Türkiye’deki temel 3 altyapıdan bahsedelim:
1. Ana telekom şebekesi: Bu Türk Telekom’un 2026 yılına kadar yönetme imtiyazını elinde bulundurduğu ve 1850'lerden bu yana gelen, ağırlığı bakır olan şebekedir. Bunun üzerinde evlerden sesli görüşme yapılabilir. Bakır ses iletir, veri iletmez. Ancak bir anda tüm şebeke (dünyada) değiştirilemeyeceği için, bakır şebekeler fibere dönüşene kadar DSL denilen bir ara teknoloji ile bakır şebekeler sesle (uçlardaki modemlerle dönüştürülerek) veri iletir hale gelmişlerdir. Ama tahmin ettiğiniz ya da bildiğiniz üzere hız sınırlıdır.
2. Fiber Şebeke: Bu internete yönelik şebekedir. Altyapı firmaları kendi fiber şebekelerini kurar ve ana şebekeye bağlanırlar. Fiber sesi de çok iyi iletir.
3. GSM Şebekesi: Mobil operatörlerin ana telekom şebekesini de kullandıkları ve baz istasyonları ile oluşturdukları şebekedir.
Bunun dışında, şu anda Türksat’ın yönettiği Kablo Şebekesi ya da uydu ile haberleşme ve başka sistemler de var. Ama temelde 3 şebekeden bahsedebiliriz.
Şimdi tekrar basitleştirerek bakalım; depremde cevap vermeyen 1 nolu şebekeydi, bayramda sıkıntı yaşanan ise 3 nolu şebeke oldu.
Bu arada 2 nolu şebekedeki sıkıntıyı (eksik yatırımı) yıllardır dile getiriyoruz. Yazılarımızı okuyanlar biliyor. Bu 2 nolu şebeke aynı zamanda 1 nolu şebekenin yerine geçecek olan ve 3 nolu şebekeyi ise destekleyen şebekedir. Yani depremde ya da bayramda bizi rahata ulaştıracak olan. İlaveten içinde bulunduğumuz salgında e-ticaret, evden çalışma, video konferans, uzaktan eğitim, online bankacılık vs. vs. için kullandığımız altyapı bu oldu. (Bu konuda neler oldu bir sonraki bölümde anlatacağız).
Bu arada Türk Telekom’un yeni yönetimi yukarıda 1 nolu olarak bahsettiğimiz (ve de 2 de işin içinde) şebekede bazı iyileştirmeler yapıyor. Bunu da aktaralım:
Yukarıdaki 1 nolu şebekeyi 2 parçada özetleyelim:
1. Bir kısmı transmisyon olarak adlandırılan ve şebekenin temeli olan bölümdür. Bu bölümü bir süredir Türk Telekom güncelliyor. Zaman zaman haberlere çıkan fiber döşemeleri de bu alanda oluyor. Sokaklara giden 10 GB’lik hatların 100’e çıktığını filan görüyoruz ki, bu olumlu bir gelişme.
2. İkinci kısım ise uçlardır yani telekom literatüründe FTTH (Fiber To The Home) olarak adlandırılan "Evlere Giden Fiber" dir. Burada ne kadar eksiklik olduğunu, yıllardır fiber talep edip, alamayan kullanıcılar biliyor. Biz de zaten 388 bin km diyerek (ki üstelik bunun 192 bin km’si zaten transmisyon, uçlar -evlere giden- ancak 196 bin km) bunu kastediyoruz.
Dünyada internetle birlikte bakır şebekenin fibere dönüşü söz konusu. Fibere dönüşüm para-emek-zaman çerçevesinde yapıldı. Bu çerçevede FTTB (yani sokaktaki telekom dolabına kadar) ve FTTH (yani eve kadar) döşemeler yapılıyor. Türkiye’de fiberler ancak FTTB olarak getiriliyor. Eve kadar gelen fiber az.
Ulaştırma Bakanlığı ve BTK’nın eksik yaptığı ya da bir türlü yapmadığı bir konu bu. Ulusal telekom stratejisi hiç olmadı. Telekom adeta evlatlık verilmiş gibi. İçindeki paralar alınıyor ama ihmal ediliyor.
Depremde ya da bayramda sıkıntı yaşadığımızda, karşımızda kimseyi bulamıyoruz. Oysa yukarıda da yazdık. Haberleşme hürriyeti anayasal bir haktır (madde 22). Devlet vatandaşı için vardır.
Devlet haberleşme sektörüne, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na bağlı bir düzenleyici kurumla (BTK) müdahil olmaktadır.
2000 yılında kurulan BTK’nın görevi telekomünikasyon sektörünün (pazarının) düzenlenmesidir. Ne için? Amaç; tüketicinin iyi, ucuz, kaliteli bir haberleşme hizmeti almasıdır.
Bu amaçla, devlet (politikacılar) tarafından etkilenmesin (bunun literatürde adı Regulatory Capture) diye, parasını devletten değil, sektörün gelirlerinden yani bizim telefon, internet aboneliklerimizden alır.
Ancak bugüne kadar BTK’nın yaptıklarına bakarsak (kurulalı 20 sene oldu), ortada başarılı bir haberleşme hizmeti bulunmuyor. Duraklayan ya da gitgide küçülen (dolar bazında ciroları ve borsa da değerleri) bir telekom sektörü görüyoruz.
Kullanıcılar memnun değil. Bırakın fiber hat alamamayı, internet alamayan yerler var. Telefon hatları zaman zaman ya da önemli bir olayda (deprem, salgın) kesilebiliyor. Buna karşılık kimse çıkıp ne olup, bittiğinin hesabını vermiyor.
Ya da abone olmak bir dert, bırakmak başka bir dert. Koronavirüs salgınında 65 yaş için yasak var. Ama aboneliğinizi bırakmak isteseniz, şahsen gitmek zorundasınız. Oysa sektörün doğası online ama siz online abonelik iptali yapamıyorsunuz. Ne yaman çelişki?
O zaman, BTK 6 milyar TL’yi telekom firmalarının cirosundan alıp, bizim için, vatandaş için ne yapıyor?
Bayram günü konuşamadığımızda, bunun nedenini, sorumlusunu açıklamıyorsa, ne yapıyor?
Bence artık bu 6 milyar TL’yi bıraksın, kendi masrafı için 300 milyon alsın (sanırım 500 kadar elemanı var) gerisini telekom firmalarının fiber altyapı yapması için zorunlu kılsın. Bunu bir sonraki bölümde yeniden anlatacağız.
Bir sonraki bölümde de yazacağım aynı konuyu ama burada da tekrarlıyorum ki, iyi anlaşılsın.
Yukarıdaki "bayram" ve "perşembe" günü sıkıntıları, "yatırım eksikliği" sorunu olduğunu da düşündürüyor. Çünkü telekom firmaları hep yedekli çalışırlar, (yani o hat arızalıysa, bu hattan, o cihaz arızalıysa bu cihazdan şeklinde) ama tüm dünyada telekom sektörünün ayrı bir sıkıntısı var. O da OTT (Over the Top) denilen firmalar (Telkoder Türkçesini İTH yani İnternet Tabanlı Hizmetler diye verdi) .
İTH yani Google, Twitter, Facebook, Netflix vs. vs. Bunlar kendilerinin yatırım yapmadığı internet şebekelerini dolduruyorlar. Onlar doldurdukça, telekom firmalarının yatırım yapmaları gerekiyor. Neredeyse 10 yıldır dövüş var bu konuda. Bir tarafta "İnternet Özgürlüğü" diyen bu firmalar, diğer yanda bu hatları kullanan firmalardan para almak için çeşitli yol ve yöntemler düşünen telekom firmaları var.
Çünkü para kazananlar, telekom firmaları değil, İTH firmalar.
Tabi bizim ülkedeki telekom firmalarının dinamiklerine bakarsak, konuşmalardan ayrı ve % 200'e varan vergi, cihazlardan alınan ayrı % 83 [2] vergi yanında, telekom firmalarının cirolarından 6 milyar TL katkı payı alan BTK var. Yanısıra telekom firmaları 3G ya da 4.5G lisans ücretlerinde astronomik rakamlar ödediler (Avrupa'da 3G yüksek ama 4G daha düşüktü).
Şimdi dönüp; kardeşim bu telekom firmalarının sorunu, benim değil diyorsanız, matematik bilmiyorsunuz. Bunların hepsi sizin cebinizden çıkıyor. Üstelik aldığınız hizmeti bir restorandan alsanız, "bir daha gitmem hem pahalı hem de kalitesiz (hızı düşük)" diyebilirdiniz ama tekel olduğu için diyemiyorsunuz bile.
İsviçre'de örneğin 8,6 milyon nüfusa karşı şimdi baktım 2018 rakamlarıyla sadece bir tek telekom firmasının yani Swisscom şirketinin 3 milyondan fazla ULTRAFAST bağlantısı var (yani 80 Mbit-1 Gb arası) [3]. Bizde ise abonelerin % 16'sının bağlantısı 25 MB üstü. Gerisi 25 MB altı. Zaten bunu çeşitli istatistiklerde görüyoruz. Türkiye internet hızında 180 ülke arasında 100'lü sıralarda.
Peki kim, ne diyecek?
Bir sonraki yazımda size "Salgında İnternet Hatları Nasıl Çalıştı?" konusunu anlatacağım. Burada anlattıklarımdan bazılarını orada da tekrarlayacağım. Çünkü telekom sektöründe kullanıcı (tüketici) haklarını istemenin zamanı çoktan geldi, geçiyor…
Güncelleme: 1 Haziran "AÇIKLAMA: Sayın Füsun Nebil, 31 Mayıs 2020 tarihinde web sitenizde yayınlanan habere konu olan (https://turk-internet.com/telefonlar-neden-kesiliyor-hep-kesilecek-mi/) söz konusu bağlantı kesilmeleri ile ilgili Ericsson tarafından basına herhangi bir açıklama yapılmadığını tarafınıza bildirmek isteriz. Saygılarımızla, Ericsson Türkiye." Gazetecilerin; kimden bilgi ve haber aldığı belli olmaz. Kaynak gizlidir. Açıklamaya yorumumuz ise şu şekilde: Biz isim vermemiştik ama teknik olarak kolayca açığa çıkarılabilecek bir konuydu. Bu gizlilik, bazı şeylerin kamuoyuna eksik aksettirildiğini daha fazla düşündürüyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, telekom operatörleri ile yaptığı toplantıda; bir daha benzeri bir sıkıntının yaşanmayacağı sözünü aldı. Bu sözü takip edebilmek için "sıkıntının kaynağı" kamuoyuna yalın ve doğru bir şekilde açıklanamaz mıydı? |
[1] Bayramın 1.Gününde Telefonlar Neden Çöktü?
[2] Cep Telefonlarından Alınan Vergi Yetmedi, % 1 Daha Geldi