Merhabalar, ben Cengiz Koçak. Profesyonel B.A.S.E Jumper ve Wingsuit Flyer’ım. Serbest paraşüt ilk olarak uçaklardan yapılan paraşütle atlamayı tanımlar. Serbest paraşütçü olmak için Uluslararası Hava Sporları Federasyonu’nun (FAI) belirlediği standartları uygulayan kurumlardan eğitim almanız gerekiyor. Türkiye’de bu eğitimi şu anda veren bir kurum benim anlayışıma göre maalesef yok. Türk Hava Kurumu vardı ancak onlar da artık bu çalışmayı bana sorarsanız, sadece yapıyormuş gibi yapıyorlar. Eğitim dünyada birçok yerde bulunan Dropzone denen noktalarda yapılıyor. Sağlık durumu gibi belirli şartları sağlayıp biraz pahalı olan ücreti ödüyorsunuz. Teorik eğitimi, yer eğitimini aldıktan sonra rüzgar tüneline giriyorsunuz. Rüzgar tüneli bu sporu yapma noktasında en önemli belirleyici aslında. Her şey yolunda giderse eğitimin üçüncü günü gibi iki eğitmen nezaretinde uçaktan ilk atlayışınızı yapıyorsunuz. Toplamda 25 atlayışı tamamlayıp birkaç basit görevi de yerine getirdiğinizde FAI-A lisansını almaya hak kazanıyorsunuz.
Serbest paraşüt temelde serbest düşüş ve belirli bir irtifaya gelindiğinde de paraşütü açıp yere inmekten oluşur. Bir sporcu uçaktan atladığında 12 saniye boyunca hızlanarak optimum hıza ulaşır. Bu hız ortalama saniyede 53 metre, yani saatte 190-200 kilometre gibi bir sürattir. Ama vücut pozisyonunuzu değiştirip sürtünmeyi azaltırsanız, mesela dalarsanız, dik durursanız süratiniz 340-350 km/saat’e kadar çıkabilir. Serbest atlayışlarda paraşüt açma irtifası 750 metre civarıdır. Bu irtifanın bu kadar yüksek olmasının nedeni güvenliktir. Eğer ana paraşütünüz açılmazsa bu paraşütü üzerinizden atan cut away sistemi devreye girer ve ana paraşütünüz sizden ayrılırken yedek paraşütünüzü açar. Bu sayede sorunsuz atlayışınızı tamamlarsınız.
Eğer atlayış sırasında bayılma gibi bir nedenle paraşütünüzü açmazsanız üzerinizdeki Otomatik Açma Aleti yere 300 metre kala devreye girerek yedek paraşütünüzü açar. Bu sistemlerin varlığı sayesinde artık uçaktan atlayıp yere çakılmanın mümkün olmadığından bile söz etmek mümkün. Ama elbette yere iniş esnasında hala baygınsanız indiğiniz yer ve pozisyonunuzdan kaynaklı risklere maruz kalabilirsiniz.
Uçaktan değil de uçurumdan, binadan, antenden atlamak söz konusu olduğunda ise onun adı B.A.S.E jump oluyor. Burada B harfi binayı, A anteni, S köprü, E de uçurumu temsil eder. B.A.S.E Jump az önce anlattıklarımdan farklı bir spor. Ama serbest atlayış, bu işin mutfağıdır. İki atlayış tipi arasındaki farklardan biri serbest atlayışta olan 750 metrede paraşütü açma kuralının B.A.S.E jump’ta olmamasıdır. Kendi rakamlarım üzerinden konuşursam minimum 31 metreden sonsuz yüksekliğe kadar atlayış yapmak mümkündür. Bir diğer fark, yedek paraşüt olmaması, daha doğrusu sadece çok güvenli bir yedek paraşüt ile bu atlayışın yapılmasıdır. Otomatik açma aleti de yine B.A.S.E jump atlayışlarında yoktur. Yani bir anlamda B.A.S.E Jump serbest atlayışın karanlık yüzüdür. Eskiden B.A.S.E jump için bir eğitim, okul vs. yoktu. Artık Avrupa’da ve ABD’de workshop gibi kurslar düzenleniyor. Ancak bana sorarsanız B.A.S.E Jump öğrenmenin en iyi yolu tecrübeli ve sizi tanıyan bir arkadaşınızın size mentorluk yapmasıdır. Tabii en önemli fark da uçan bir cisimden atlayış yapmakla sabit bir noktadan atlayış yapmak arasındaki farktır. Atlayışların başlangıç anındaki bu fark çok ciddi değişkenler içeriyor. Uçaktan yapılan atlayışta uçağın hızından dolayı çok ciddi bir rüzgârın içinde kendinizi buluyorsunuz ve doğru konumlanmanız çok daha kolay. B.A.S.E jump’ın başlangıç anında yapacağınız en ufak hata ise sizi düzeltebilecek hava akımından mahrum olduğunuz için riskli olabiliyor.
Eğer bu noktalardan wingsuitle atlarsanız bunun adı Wingsuit B.A.S.E Jump olur. Özetlersek Uçaktan paraşütle atlarsanız skydiving, uçaktan wingsuitle atlarsanız wingsuit skydiving, binadan, antenden, köprüden, uçurumdan wingsuitle atlarsanız da wingsuit B.A.S.E jump olur.
Ülkemizde aslında benim doğduğum yıllarda, ya da ilk gençliğimde serbest atlayış az çok bilinen bir spordu. Türk Hava Kurumu ülkenin birçok noktasında gösteri atlayışları yapıyordu. Benim de B.A.S.E jumpla değil de serbest atlayışla tanışmam şu şekilde oldu. Bir 19 Mayıs günü babam beni 19 Mayıs törenlerine götürmüştü. Gösteriler sırasında gördüğüm paraşütlerden çok etkilendim ve o gün paraşütçü olmaya karar verdim. O an benim için çok değerlidir ve hayatım boyunca izlerini taşıdığım bir andır aynı zamanda. Uzun zamandır ülkemizde bu şekilde kutlanmayan bayramların kim bilir kaç bin, kaç milyon çocuğun hayatını değiştirdiğini de göz önüne alırsak aslında ülkemize, geleceğimize, çocuklarımıza ne kadar kötülük yaptığımızın da farkına varmamızı sağlayan etkenlerden de biridir aynı zamanda. Beni üzen de bir şeydir elbette. Söylemeden geçmek istemem.
Wingsuit’e yarasa kanat denmesi çok doğru bir tanım değil. Yarasa uçan bir canlı. Wingsuit ise uçan değil süzülen bir şey. Haliyle wingsuitin esinlenildiği alan yarasalar değil uçan sincaplar. Türkçeleştireceksek bunun adı uçan sincaplık aslında. Ben de kendimi uçan sincap olarak tanımlıyorum. Bu spor yapılırken insanlar ciddi tehlikelerle karşılaştığı için en ekstrem spor dallarında biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu sporu çok tehlikeli yapan şey sporun doğasındaki tehlikeden çok, ne yaptığını bilmeyen tehlikeli sporcuların yapması durumunda kolaylıkla büyük tehlikelere açık olması. Haliyle aslında tehlike sporda değil, sporcuda.
Nasıl yapılır sorusuna gelirsek, wingsuit skydiver olacaksanız öncelikle uçaktan atlamayı öğreneceksiniz. En az 100 civarı atlayış yapıp tecrübe kazanacaksınız. Sonra kendinize küçük, yani düşük performanslı bir wingsuit alacaksınız. Wingsuit 14 farklı noktadan ölçüm alınarak kişiye özgü olarak siparişle yapılıyor bu arada. Wingsuitiniz hazır olduğunda yine bir koçtan eğitim alıp uçaktan atlayışlara başlıyorsunuz. Çok sayıda atlayış yapıp tecrübeniz arttıkça süitinizi büyütmeye başlarsınız. Bu size ulaşabileceğiniz mesafeyi arttırma, yapacağınız akrobatik hareketleri çeşitlendirmek gibi imkânlar sağlar. Wingsüitte, mesafe, hız, süzülme ve akrobasi tipi uçuşlar yapılabilir.
Uçaktan yaptığınız atlayışlarda yeterli tecrübe kazandıktan, wingsüitinizi büyüttükten vs. sonra B.A.S.E jumpa geçebilirsiniz. Elbette yine bunun eğitimini alarak işe başlıyorsunuz. Uçaktan 1000 atlayış yapmış olmanız bile doğrudan B.A.S.E jump yapabileceğiniz anlamına gelmez. Yine eğitimini almanız gerekir. B.A.S.E jumpın özellikle ilk beş saniyesi her şeyi değiştirir. Çünkü sürat yok. Ekipmanda da ufak değişiklikler oluyor B.A.S.E jumpa geçtiğinizde. İlk çıkış anını yeterince çalışıp atladıktan sonra ilk beş saniye sonrası hızınızı alırsınız ve artık uçaktan atladığınızda yaptığınız aynı uçuşu yaparsınız. Ama bunda yere çok daha yakınsınızdır. Yer yer yakınından uçtuğunuz kayaya 50 cm’e kadar yaklaştığınız olur. Tabii bunlar tecrübeyle yavaş yavaş gelişir. 20 atlayış yapıp kayaya yakın geçmeye çalışırsanız anlamsız ve yönetememe ihtimaliniz olan bir risk almış olabilirsiniz. O ekstrem atlayışları yapan insanlar yüzlerce atlayışı olan, ayrıca bizzat o kayanın üstünden belki 50 defa geçmiş insanlardır. 100-200 metre mesafeden uçmaya başlarlar, yükseklik gitgide azalarak o efsane uçuşlara ulaşırlar. Bunu hızlı yapmaya çalışırsanız geçmiş olsun. Bu aynı zamanda bir sabır sporudur, ısrar sporudur bir anlamda.
Wingsüitle atlarken ben de farklı bir tecrübe yaşıyorum. Hayatı bambaşka bir yerden görüyorum. Ve daha önemlisi var olduğumu hissediyorum. Daha hardcore, daha ekstrem atlayışlarda ise yeni bir hayata doğduğumu söyleyebilirim.
Evet, wingsüitle vadi boyunca uçuşlar da yapılıyor. Ama o gördüğünüz vadi boyunca uçuşlarda video biraz yanıltıcı olabiliyor. Orada size eğimin çok az olduğu, adeta düz bir zeminde geçtiği intibaı verilen uçuş aslında görece çok daha dik eğimli bir vadide geçiyor. Bu derece dik eğimlerde vadiye yakın uçmak için ekstra çaba sarfediyorsunuz aksine. Yoksa bıraksanız süit sizi alıp zeminden uzaklaştıracak zaten. Bir de daha önce de söylediğim gibi o çok yakın geçişleri yapan sporcular çok sayıda atlayış yapıp hattı tanıdıktan sonra ancak bu uçuşları gerçekleştirebiliyorlar. O hattı tanıdıkça hatta yaklaşmaya, tanıdıkça yaratıcı hareketler yapmaya başlarsınız. Dolayısıyla faklı farklı noktalarda atlayışlar yaparak çok yüksek performanslı görüntüler elde edemeyebilirsiniz. Yani işin özü aynı hattan çok çok çok sayıda atlayış yapmaktır. Başarılı ve etkileyici bir atlayış yapmanın süreci budur. Yoksa hattın videolarını izlemek çoğu zaman pek bir şey ifade etmeyebilir. Örneğin, yanından geçeceğiniz ağacı videoda görmek, 50 metre yukarıdan görmek ve 2 metre üstünden uçmak bambaşka şeylerdir. O ağacın üstünden her geçiş hafızanıza görsel olarak kazınır ve tedbirlerinizi alarak daha güvenle yaklaşmanızı sağlar.
Öncelikle Norveç’teki dünya rekorundan bahsedeyim. O atlayış bir uçurumdan yapılan en yüksek katılımlı atlayış dünyada şimdiye kadar yapılmış olan. 69 kişi aynı anda atladık ve bu B.A.S.E jump sporunda bir dünya rekoru olarak kayıtlara girdi. Ondan önceki rekor 28 kişiydi. Bizim amacımız da 100 kişiydi aslında. 100 kişi davet edilmişti. Ancak 31 kişi hava bozuk, atlayış olmayabilir düşüncesiyle tırmanıştan vazgeçtiler. Biz havanın açacağına inandık ve bu rekoru kırdık. Tabii bu tip atlayışlar davet usulü katılabildiğiniz organizasyonlar. Çünkü yeterli tecrübeye sahip değilseniz kendinizinki gibi başkalarının hayatlarını da riske edebilirsiniz. O rekordan 1 sene sonra Rusya’da bir başka rekor denemesi vardı. Orada da 27 kişilik bir köprüden çoklu atlayış rekoru hedeflendi. Oraya da davet edildim ben. Hatta takım arkadaşım Ferdi Toy’la beraber gittik. Why Not takımı olarak bu rekora dahil olduk. Şu an dünyada her iki rekorda da olan tek sporcu benim.
19 Mayıs günü yaptığım atlayış benim için Mustafa Kemal ATATÜRK’e bir vefa borcudur. 19 Mayıs’a, Samsun’a, o ilk adıma, tütün iskelesine, bütün bunlara benim duyduğum saygıyı sunma, anlatma biçimimdir. Çam sakızı çoban armağanı derler ya onun gibi. Herkesin bunu anlatma biçimi farklı olabilir. Zaten aslolan ne yaptığın değil nasıl yaptığındır. O Atatürk heykeli orada yıllardır duruyor ve ben onu ilk gördüğüm andan beri orada atlayışa dair bir şey yapabileceğimi biliyordum. Bir yıl önce kararını verdik, denemesini yaptık ama hava çok kötüydü bu kadar yaklaşamadık. Bu sefer de 10 gün boyunca havayı bekledik. En son, yarım saat kadar bir güzel hava yakaladık ve atlayışı yaptık. Ferdi beni uçurdu. Çok da güzel tepkiler aldık açıkçası. Bana çocukluğumda 19 Mayıs törenlerinde paraşütçü olma ilhamını veren o sürece de kendi teşekkürümü etmiş oldum. Artvin atlayış açısından rüzgârlarından dolayı çok sürdürülebilir bir coğrafyaya sahip değil. Ama Ferdi’nin yamaç paraşütü konusundaki üstün yeteneği, benim kendime olan inancım ve bu projeyi hayata geçirmek için duyduğum büyük aşkla küçük riskleri göze alıp projeyi gerçekleştirdik. Hatta atlayış sırasında başlangıç noktamın hatalı olduğunu anladım ve uçarken radikal manevralarla bu hatayı telafi edebildim. Bu da kendime olan güvenimi biraz daha arttırdı.
Babadağ’a gelirsek orası dünyadaki en önemli 3 yamaç paraşütü uçuş alanlarından biri. O bölgede bu işle uğraşanlar Kapadokya’daki kadar sistemli olmasa da ciddi güzel çalışmalar yapıyor. Umuyorum ki Babadağ dünya yamaç paraşütü sporuna daha da nitelikli bir yer olarak dahil olacak. Bunun gerçekleşmesi için yapılan çalışmalar, yatırımlar var. Bu işle uğraşan Kenan Bey sağ olsun ara ara bize sponsorluk da yapıyor. Babadağ’ın Kenan Bey’in vizyonuyla çok güzel yerlere geleceğine inanıyorum.
Galata Kulesi de nasıl ki Mustafa Kemal ATATÜRK Samsun’a çıkarak cumhuriyetin temellerini atmışsa, bize yepyeni ufuklar açmışsa ki ben Afganistan’da, Bosna Hersek’te görev yapmış, ABD Astsubay akademisini bitirmiş, İngiltere Kraliyet Akademisi’nde okumuş eski bir asker, dünyanın geldiği yeri yerinde gözlemlemiş biri olarak 19 Mayıs’ta atılan o adımın önemini de tam olarak kavrayan, o adımın atılamadığı ülkelerin ne halde olduklarını da gören biri olarak söylüyorum bunu. Galata Kulesi de tarihte Hezarfen Ahmet Çelebi ile benzer bir olaya sahne olduğu Evliya Çelebi tarafından rivayet edilen bir yer. Tabii bu olay gerçekten olmuş mudur bilemiyorum. Kişisel olarak olmadığını düşünsem de önemli olan olup olmaması değil zaten. Ben paraşütle atlayan, ama aynı zamanda okumaya, öğrenmeye, neşeli bilgiye inanan, bilgiyi seven biriyim. Galata Kulesi’nden yüzyıllar önce yapıldığı rivayet edilen atlayış konusuna bu gözle baktığımda da şunu görüyorum. Hezarfen Ahmet Çelebi anlamına baktığımızda bin bilimli Ahmet Efendi anlamına geliyor. Bir bilim adamı yani. Onun Galata Kulesini görüp herkesten farklı olarak oradan uçulabileceğini düşünmüş olması bile yeterli aslında, uçmuş olması şart değil. Benim de Galata Kulesi’ni gördüğümde ilk aklıma gelen Hezarfen Ahmet Çelebi’nin uçuşuna dair söylenceydi. Ben de oradan atlamak istediğimi anladım. Benim oradan yaptığım atlayış da dünyada o kadar alçak bir noktadan yapılan ve ulusal - uluslararası birçok televizyon kanalında canlı yayınlanan tek atlayıştır. Bu toprakların bir çocuğu olarak, bana bu ilhamı veren Hezarfen Ahmet Çelebi’ye bir teşekkürümdür.
Bütün dünya aslında benim için bir oyun alanı. Dünyanın herhangi bir bölgesinde atlamadığım her yer benim ilgimi çeker. Dünya bana memleket, her coğrafyada görebilirsiniz. Bunun dışında hayal olarak değil ama hedef olarak spesifik bir yer de var. Moğolistan’ın Ulan Batur şehrinde Cengiz Han heykeli var. Atının kafasının yüksekliği 35 metre. O atın kafasının üstünden atlamayı çok istiyorum. Atlamadan önce de bir selfie çekip ben, Cengiz yani, arkamda da Cengiz Han olan bir fotoğrafla o atlayışı taçlandırmak isterim. Bir de son günlerde aklıma gelen çok güzel bir projem var ama onu nasıl hayata geçireceğimi biraz daha düşünmem gerek.
Bu tarz sporlara başlamak için maalesef ülkemizde bir yol yok. 2000 yılına kadar Türk Hava Kurumu nitelikli serbest paraşüt eğitimleri veriyordu. Ancak şu anda hem çok pahalı, hem çok uzun zaman harcamanız gerekiyor, hem de iyi bir eğitim için gerekli olan rüzgar tüneli yok. Daha doğrusu özel kuvvetlerde var ama sivillere açık değil. Rüzgar tüneli de içine girip 1 saat çalıştığınızda size uçaktan yaptığınız 100 atlayış kadar tecrübe edinmenizi en güvenli haliyle sağlayan yapı. Öğrenmesi en zor, en çok çalışma gerektiren de serbest düşmeyi öğrenmek olduğundan rüzgar tünelinin önemi çok büyük. Türk Hava Kurumu’nun bambaşka dertleri var. Para kazanmak gibi bir amaçları var. Bir yandan da kurban derilerini topluyorlar neden olduğunu anlamadığım bir şekilde. Eskiden toplamaları anlamlıydı, çünkü çocuklarımıza ücretsiz eğitim veriyorlardı, artık böyle bir amaçları da yok. Durum böyle olunca da kimse bu sporu öğrenemiyor. Arkamdan gelen kimse yok. Takım arkadaşım Ferdi Toy var ama o da inanılmaz zor şartlarda geliyor, savaşarak geliyor. Bu savaşı verebilecek çok kişi yok Türkiye’de. Haliyle yol da yok. Eğer çok parası varsa Avrupa’da, ABD’de 15 günlük bir eğitimde 25 atlayışı tamamlayıp, rüzgar tünelinde çalışıp FAI-A lisanslarını alarak güzel bir başlangıç yapabilirler. B.A.S.E Jumper olmak için tavsiyem ise: Olmasınlar. Bu konuda çok yol göstermek istemiyorum. Bu herkesin kendi sorumluluğu. B.A.S.E jump da aslında güvenli bir spor ama güvenlik yine sporcunun kendisinde bitiyor. Serbest paraşütte ise sporcu saçmalasa bile yaptığı hataları giderebilecek sistemler mevcut. B.A.S.E jumpta ise böyle sistemler ve bir sigorta olmadığı için insanlara bu sporu yapmalarını tavsiye etmiyorum. İlla yapacaklarsa da kendilerini çok iyi dinlesinler, çok iyi tartsınlar çünkü sadece iyi bir video çekmek için bu spora başlayıp ölen insanlar var. Uçaktan yapılan serbest paraşüt olsun, wingsüit olsun bunlar çok güzel sporlar, size çok şey katarlar, zenginleştirirler ama wingsüit B.A.S.E jump bence çok kişisel bir tercih. Ben neden yapıyorum derseniz, benim geçmişte kazandığım çok derin bir tecrübem var. Onun üzerine aklımı, mantığımı ve öğrenme merakımı koyuyorum. Her gün de öğrendiğim ve bildiğim her şeyi tekrar tekrar sorgulayarak yapıyorum. Havacılık konusunda bir şey yapmak isteyenlerin bir diğer yapabileceği de Yamaç paraşütü. Bu konuda eğitim veren çok yer var. Tavsiyem eğitmenlerini iyi seçsinler çünkü hepsinin aynı şekilde eğittiğini ben söyleyemiyorum. Dolayısıyla eğitmen çok önemli. İyi araştırsınlar diyebilirim.