*Zorlu PSM, bu hafta 8 & 9 Mart tarihlerinde müzik, yaratıcılık ve teknolojiyi buluşturan; yılın en çok beklenen festivali Sónar Istanbul’a ev sahipliği yapacak.
Sonar, 25 yılı geride bırakmış ve yarattığı yenilikçi festival formatıyla sadece elektronik müzik dünyasında değil, yaratıcı endüstriler ve teknoloji alanında da ön plana çıkmış bir marka. Böyle değerli bir markanın tüm dünyadaki dört edisyonundan birine 3. kez Zorlu PSM’de ev sahipliği yapmak İstanbul için çok önemli. İki yıldır biletlerin tükenmesi ve bu sene de yoğun ilginin aynı şekilde devam etmesi, şehrin de Sonar Istanbul’a verdiği değeri gösteriyor. Şehrin festival takviminde kendi yerine olan Sonar İstanbul, güvenli bir ortamda en iyi ses ve en iyi ışık sistemiyle dünya standartında benzersiz bir deneyim sunuyor. Bu yıl 21’i yabancı, 9’u yerli sahneden toplamda 30 sanatçı performans sergileyecek. Bunun yanı sıra 9 farklı görsel işitsel şov izleyeceğiz ki festival, bu alanda Sonar’ın en geniş içeriğine sahip edisyonu diyebiliriz. Tüm bunların yanı sıra Digilogue’un desteğiyle hazırlanan yeni nesil müzik aletlerinden, DJ atölyelerine; yaratıcı endüstriler ve dijital araçlar üzerine eğitim programlarından atölyelere; girişimcilerin yeni projelerini gösterebilecekleri standlardan alanında uzman sanatçıların sunumlarına; müzisyen konuşmalarından interaktif enstalasyonlara uzanan renkli bir +D programımız. Buradaki tüm etkinlere her yaştan teknoloji ve sanatsever, internet adresimiz üzerinden kayıt olarak katılabilir. Sonar Istanbul’un bu seneki müzik programının şimdiye kadar hazırladığımız en kuvvetli ve en sıra dışı içerik olduğunu söyleyebilirim. Toplam 14 farklı ülkeden sanatçı ağırlayacağız. Bu da çeşitlilik açısından önemli bir gösterge. Ayrıca bu sene ilk kez Ben Frost ile daha önce Zorlu PSM’de uygulamadığımız bir formatta, 360 derece bir canlı performansa imza atacağız. Ben Frost, cuma akşamı SonarClub sahnesinin ortasına kurulacak platformdan 8 farklı ses kanalını eş zamanlı kontrol ederek etrafında toplanan dinleyicilere benzersiz bir deneyim yaşatacak. Kesinlikle kaçırılmaması gereken bir performans olarak görüyorum. Sonar Istanbul, her sahnesi, her alanı, her içeriği kürate edilmiş görsel ve işitsel bir şölen. Hep birlikte tanıdı çıkarmak için sabırsızlanıyorum.
*Kundura Sinema, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü seçkisinde, yönetmen Ridley Scott’un 1991 yapımı Thelma & Louise filmi ile iki arkadaşın Kaliforniya sokaklarındaki kaçış macerasını izleyici ile buluşturuyor. Geçtiğimiz yıl Berlinale Panorama bölümünde bir sonraki filmiyle yer alan yönetmen Yang Mingming’nin 2012 yapımı, yakın dönem Bağımsız Çin Sineması başarılı örneklerinden olan Kadın Yönetmenler’inde ise film okulundan yeni mezun olmuş arkadaşların hikayesi anlatılıyor.
Kundura Sinema Kadınlar Gününe özel film seçkisini, Female Directors ve Thelma&Louise ile sunuyor. Yang Mingming’in kurmaca belgesel formunda ele aldığı “Kadın Yönetmenler”, iş hayatında ve özel hayatlarında karşılaştıkları diyaloglarla karşımıza çıkacak iki genç kadın yönetmenin, kameranın varlığını unutarak bizleri gündelik hayatlarına dahil ettikleri hikayeyi anlatıyor. Hırs ve kıskançlığı da hikayelerine davet eden iki kadın, kendi hikayeleri içinde kayboldukça, yaşadıkları şehir Pekin’in klostrofobik çehresini de gözler önüne sermeyi başarıyorlar.
Feminist bir güzelleme olarak akıllara kazınan, kendi benliklerini bulma yolunda, binbir türlü maceraya atılan bir diğer iki kadının hayatını ise Thelma&Louise’de seyredeceğiz. Aynı zamanda yol filmi tadında olan ve kız kardeşlik olgusu çerçevesinde şekillenen Thelma&Louise, iki kadının hayata tutunma çabaları ve duygusal kırılmalarını eğlenceli ama dramatik bir dille perdeye yansıtıyor.
Bağımsız Çin sinemasından bir örneğin Ridley Scott’ın yönettiği baş yapıtla beraber sunulması, kadın olgusuna bakış açısının ne kadar zamansız ve farklı coğrafyalardan bağımsız olduğunu bize hatırlatıyor.
*İstanbul Modern Sinema’nın Michael Haneke ile başlayan, Krzysztof Kieślowski, Chantal Akerman ve François Ozon’la devam eden retrospektif serisinin beşincisi Agnès Varda’ya odaklanıyor. Varda’nın bugüne kadar yapılmış en geniş kapsamlı toplu gösterimi olan Agnès Hakkında Her Şey programı 7 Mart’tan itibaren sinemaseverleri bekliyor.
“Agnes Hakkında Her Şey” programı halen hayatta olan ve Fransız Yeni Dalga akımının öncülerinden, üretken, yaratıcı ve sıradışı bir yönetmenin bugüne kadar Türkiye’de yapılmış en geniş kapsamlı toplu gösterimi olması açısından önemli.
İstanbul Modern Sinema’da bugüne dek yapılan tüm “Hakkında Her Şey” programlarında ağırladığımız yönetmenlerde olduğu gibi, Türkiye’de gösterilmesi mümkün ve ulaşılabilir olan tüm filmlere yer veriyoruz.
5 yıldır yaptığımız bu program dizisindeki her bir retrospektif şimdiye kadar Türkiye’de gerçekleşenlerin en kapsamlı toplu gösterim olma geleneğine sahip.
Bir müze sineması olarak halen işler halde tuttuğumuz 35 mm projeksiyon makinamız sayesinde de yine yönetmenin 3 kısa filminin bir araya gelmesinden oluşan Sinevardafoto da program kapsamında yalnızca İstanbul Modern Sinema’da izlenebilecek.
Agnes Varda, 1954 yılından günümüze kadar hiç durmadan sinema üretmiş, ürettiği işlerde de sanatın birçok farklı dalından (fotoğraf, resim, yerleştirme gibi) özgün ve disiplinlerarası işlere imza atmış bir deha. İnanılmaz çeşitlilikte ve zenginlikte bir filmografiye, sürekli kendini yenileyen bir enerjiye ve yaratıcılığa sahip. Kendini yaratıcı-tanık olarak tanımlayan ve filmlerinde kurmaca ile belgesel, öznel ile nesnel arasındaki sınırları kaldıyor.
Ayrıca günümüzün yaşayan en önemli feminist yönetmenlerinden biri olan Varda, kendisini “imge toplayıcı” olarak da tanımlıyor. Bu bakışını her daim çalışan ve üretenlere yönelterek, sokaktaki sıradan insanları gözlemliyor. Bunlar da Varda sinemasının temel unsurlarındandır. Agnes Varda, gerçek insanları tanımak ister, hayatlarını merak eder ve izleyicileriyle de paylaşır; hakiki bir hümanizm, hakiki bir ilgi ve hakiki bir duyarlılıkla.