Ağzınızda vatan-millet, din-ahlak sözleri, arabanızda Türk bayrağı ve plakanın hemen üzerine yazılmış bir slogan, iş yerinizde gerekli tüm yetkililerin fotoğrafı varsa yaşanması çok kolay bir ülke burası. Biraz karından konuşacak, biraz dilinizi yutacaksınız. Biraz öyleymiş gibi, umursuyor gibi davranacak, birkaç kişiye de terörist yaftası vuracaksınız. Sizden iyisi yok.
Elbette getirdikleri parayla, itibarla, makbul olmakla sınırlı değil. Bir de gerekçelere sığınarak yaşama hakkınız var. Kadına sarkıntılık mı ettiniz; o da öyle giyinmeseydi. Birisini mi öldürdünüz; zaten teröristti. Devleti mi soydunuz; sizden öncekiler sanki çok iyiydi. Bir kazaya mı neden oldunuz; bunlar öylesine yanlış sorular ki…
'Doğruların' tamamını yaparak çok kolay yaşayabileceğiniz ülkenin kötü taraflarından biri; her güzelliğin arkasından bir kötülük, her iyi haberin arkasından bir felaket, her olumlu gelişmenin arkasından bir “yok artık” gelmesi. Yargıtay’ın emsal olarak uygulanması halinde kadınlara büyük bir özgürlük alanı sağlayacak olan kararı birkaç gün önce T24’teki haberde yer aldı. Yargıtay, halk otobüsüne gece 23.00’te binen kadına tecavüz eden şoför İbrahim Tuncay’a verilen 34 yıl 8 aylık hapis cezasını onadı. Üstelik Tuncay, duruşmalar boyunca kadının çifte vatandaş kendisinin Türk olmasından, gece 23.00’te dışarı çıkan bir kadının başına nelerin gelebileceğinden, kadının kendisini ilişkiye zorladığından ama regl olduğu için bir Türk’ün bu durumda ilişkiye giremeyeceğinden söz etmişti. Buna karşılık savcılık, herkesin istediği saatte istediği yerde olmasının devletin güvencesinde olduğunu belirten bir görüş sunmuş, mahkeme de bu görüşü kabul ederek Tuncay’a ceza vermişti. Eski belediye başkanlarının bile alkol alan, mini etek giyen, flört eden bir kadının başına gelebilecekleri aynı mantıkla savunduğu bir ortamda mahkemenin kararı da Yargıtay’ın bunu onaması da mühimdi.
Ancak işler bununla sınırlı değil. Mağdurun avukatı Hüsniye Şimşek, kararı yetersiz buldu çünkü kadının boğazını bayıltana kadar sıkan Tuncay’a öldürmeye teşebbüs ya da yaralama suçundan ceza verilmedi. Üstelik gasp edilen imitasyon yüzüğün değeri 20 TL olduğu için bu suçtan ilk ceza üst sınırdan verilmemişti.
Olanların yanında bunlar da belki mühim değil. Zira yargı görevini yapsa, aslında bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Tuncay, zaten aramızda dolaşmıyor, halk otobüsünde şoförlük yapmıyor olacaktı. Zira bu suçtan önce Tuncay’ın tutuklanması gerekiyordu.
2012'de Etimesgut'ta yaşayan H.A. adlı erkek, savcılığa Tuncay hakkında suç duyurusunda bulundu. H.A., önceden tanıdığı Tuncay'ın kendisini bayıltarak tecavüz ettiğini, tecavüzü kayda aldığını ve hesabına para yatırmazsa görüntüleri yayacağını söylediğini aktardı. Açılan davada, Tuncay’ın hesabına para yatırıldığı ortaya çıktı. Ancak başka kanıt olmadığından dava beraatle bitti.
2015'te işlediği suç ise gizlenecek gibi değildi. Tuncay, 3 Mayıs 2015 günü, saat 15.30'da Kızılay'da, yani öğlen saatlerinde Ankara'nın en kalabalık bölgesinde Kumrular Sokak'taki bir kafeye girdi. Burada yemek yiyen bir kadını izlemeye başladı. Lavaboya indiğinde arkasından gitti ve tuvaletten çıkmakta olan kadını ağzından tutarak bir kabine soktu. Kadını tehdit ve darp eden Tuncay, saldırıda bulundu ve çıkıp gitti. Kamera kayıtları vb. deliller o kadar netti ki hemen yakalandı. Savcılık ise sadece basit cinsel saldırı ve alıkoyma suçundan dava açtı. Mahkeme, dava sonunda sadece alıkoymadan ceza verdi. 8 yıl üst sınırı olan cezayı da 6 yıl 8 aya indirdi. Ancak temyiz aşamasına kadar tutuklanmasına gerek görmedi.
Bu karar, 29 Kasım 2016'da verildi. Tuncay, halk otobüsünde cinsel saldırıda bulunmadan sadece 35 gün önce. Tutuklanmasa da olurdu zira Tuncay'ın aslında hükümlü olduğu dosyalardan cezaevine girmesi gerekiyordu. Suç kaydına göre, 2009'dan bu yana 4 kez ateşli silah taşıma, 6 kez kasten yaralama, 2 kez tehdit, 2 kez cinsel saldırı, bir kez kamu görevlisine hakaret suçlarından yargılanmıştı. 3 ayrı davada ceza almış, bir daha suç işlememesi kaydıyla cezaları ertelenmişti. Mahkeme, suçlu bulunca, daha önce ertelenen cezalarının infaz edilmesi için ilgili mahkemelere yazı gönderilmesini de kararlaştırdı. Bunu da 29 Kasım tarihli kararda açıkça belirtti. Peki gereği yapıldı mı? Kayıtlara göre; Hayır.
Tuncay, geçen 35 günlük sürede yazıların zamanında yazılmaması, mahkemelerin zamanında harekete geçmemesi nedeniyle cezaevine konulmadı. 35 gün sonra halk otobüsüne binen kadına saldırdı. Cezalarının infazı için zamanında harekete geçilmemesi ise o büyük trajediye yol açtı.
Hüsniye Şimşek, bu nedenle de karara itiraz ediyor. Tuncay, hak ettiği cezaları almadı. Şimşek, şunları söylüyor: “Önceki olaylar da onların yaşadıkları bu olayın aynısı. Saldırıyor, nefes almasını engellemeye çalışıyor. Sonra cinsel saldırıya geçiyor. Hepsinde aynı savunmayı yapıyor. Öylesine cesaret almış ki her seferinde mahkemeleri de ikna etmiş. Bu mağdurlardan bir tanesi erkek mesela. Gidiyor suç duyurusunda bulunuyor bir erkek. Savcı takipsizlik veriyor. Suç işlemeye meyilli bir insan ancak böyle cesaretlendirilebilir. Ve mağdurlar, bir olay yaşandığında ne yapacağını bilmiyor. Öncelikle mağdur, böyle bir olay yaşadığında ne yapacağını bilmiyor. Cinsel saldırı delillerini korumayı bilmiyor. İlk yaşadığı şey korku. Deliller toplanamıyor. Pek çok mağdur sağlık kurumlarından geri dönüyor. Emniyet güçleri, mağduru da olay yerine götürüyor. Bütün bu süreçler iyi işlemiyor.” Bu süreçler iyi işlemiyor. Ve her biri insan hayatı için önemli bu süreçler iyi işlemedikçe de adalet gelmiyor.