23 Nisan 1920, ülkemin bu savaş yorgunu topraklarda ilk filizlenip yeşerdiği ve çiçek açtığı gün, tam 100 yıl önce.
Bugün Koronavirüs tutsaklığı içinde, kalplerimizde açan kırmızı güllerle karşılıyoruz 100. yılımızı ve minnet duygularıyla anıyoruz kocaman yürekli yorgun savaşçılarımızı.
O güne gelene değin Yemen çöllerinden Trablusgarp'a; Kafkaslardan Balkanlara kadar her cephede kimlerle savaşılmadı ki!
Ama en unutulmaz olanı Çanakkale!
Avustralya'dan hıncahınç gemiye doldurularak 1915 yılı Çanakkalesinde karaya çıkarılan genç insanlar acaba nereye geldiklerini biliyorlar mıydı?
Çanakkale'de onları karşılayan bu toprakların genç evlatları, Avustralya'nın nerede olduğunu biliyorlar mıydı?
Avustralya, gezegenin öbür ucu. Güneş'in ilk doğduğu, yeni yıla ilk merhaba diyen insanların yaşadığı ve üzerinde bulunduğu kıta ile özdeşleşmiş bir ülke.
Antropologlar için inanılmaz bir araştırma alanı, kültürleri kısmen de olsa korunmuş yerel insanları ve farklı ülkelerden gelmiş vatandaşları ile entegre olmuş ve bugüne gelmiş bir kültürler mozaiği.
Avustralya algımız genel olarak bu bilgilerle sınırlıydı, William gelene kadar.
1999 yılında Avustralya'dan bir konuğumuz oldu. Lise son sınıf öğrencisi olan William, bir yıl boyunca bizim ailemize katıldı. Büyük depremi birlikte yaşadık, Avusturalya Büyükelçiliği ve ailesi deprem nedeniyle onu geri çağırdılarsa da o ısrarla, artçı depremler arasında ve o zor koşullarda bizimle kalmayı tercih etti. Nedenini ise daha sonra öğrenecektik.
Ardından bir yıllığına Callan geldi, yine Avustralya'dan.
Kültürel değişim programı ile gelen bu gençler bizimle iki yıl geçirdiler. Onların ailesi olduk, bizim yanımızda Türk okullarında lise son sınıf eğitimlerini tamamladılar.
Doğrusunu isterseniz Çanakkale, ya da Gelibolu'nun Avustralyalı bir genç için ne anlama geldiğini o zaman gördük, anladık.
Ve gördük ki Avustralya'nın bu genç insanları, yıllar önce yaşıtlarının gelip kaldığı bu coğrafyada geçmişlerini arıyorlardı.
Nisan ayı yaklaştıkça heyecanlarına tanık olduk; anladıkça ve tanıdıkça aynı duygulara ortak olduk.
25 Nisan Anzak Günü için Çanakkale'ye gidişleri, heyecanları, şafak ayazında açık telefonlardan Gelibolu'daki töreni Avustralya'daki ailelerine ve arkadaşlarına naklen dinletişleri inanılmazdı.
Onlar bunları yaşarken, yine onlarla birlikte bizler de kendi tarafımızdan yaşadık, savaşanlarımızla onurlandık, duygulandık ve bir müddet sonra onlarınki ve bizimki birbirine karıştı ve hepsi bizim-hepimizin oldu.
Ve "Waltzing Matilda"yı onlardan dinledim ilk kez ve ardından da "And the band played waltzing Matilda"yı.
"Waltzing Matilda" bir Avustralya halk türküsü. Doğa sevgisini ve kırlarda özgürce yaşamayı ve serserice dolaşmayı anlatıyor. Her etkinlikte çalınan bu halk türküsü, askeri bandoların da gözde parçası.
"And the band played waltzing Matilda" ise bu türkü ekseninde bestelenmiş savaş karşıtı bir başyapıt. Sade, yalın ve insanın içini sızlatan dizelerle Avustralyalı bir Çanakkale gazisinin gözünden Çanakkale savaşını anlatıyor. Ancak arka planda özgürlüğü ve özgürce yaşamı dile getiren, savaşın anlamsızlığını vurgulayan bir teması var. Eğer dinlemediyseniz sözleri ile birlikte özellikle June Tabor'un sesinden dinleyin, içinize işlediğini hissedeceksiniz.
"And the band played waltzing Matilda"da yurduna tekerlekli sandalye üzerinde dönen Avustralyalı asker, yıllar sonra verandasından tören yürüşündeki gazileri, kendi silah arkadaşlarını seyrederken şunları mırıldanır:
"Ve yaşlılar ağır ağır geçiyor, yaşlı kemikleri katı ve ağrılı, unutulmuş bir savaştan kalan yorgun yaşlı kahramanlar, ve gençler soruyor "Bu tören yürüyüşü neyin nesi?" diye ve ben de soruyorum aynı soruyu kendi kendime."
1. Dünya Savaşı'nın Türk ve Avustralya tarihi açısından en önemli bölümü şüphesiz "Çanakkale Savaşı"dır.
Ve her iki toplumunun başlangıç sembolüdür Çanakkale.
Bizim için önemlidir, çünkü bu savaş Modern Türkiye'nin kuruluş sürecini başlatır. Avustralya için de önemli, çünkü bu savaş Avustralya kültürler mozaiğinin çimentosu gibidir.
Bugün o uzak ülke insanları bu topraklarda kendi tarihini ararken, bu ülke o uzak topraklarda kendi kahramanları ile anılıyor; empati yaratarak birbirlerinin kayıplarına sahip çıkıyorlar.
25 Nisan 2015'in Çanakkalesi, acılarıyla yoğrulmuş iki ülkenin tarihlerinin kesiştiği, Kurtuluş Savaşımıza giden yolun açıldığı, yeni bir ülkenin hayalinin kurulduğu yer olarak zihinlerimizde hep var olacak.
Bu hayal, Çanakkale içinde vurulan ve gençliğini orada bu hayal için bırakan gencin yanık sesinde de hep var olacak.
Daha nice 100 yıllara güzel ülkem!
NOT: Bu yazının büyük bölümü, yazarın Işık Üniversitesi Rektörlüğü sırasında yapmış olduğu, Avustralya Başkonsolosluğu ve 5 üniversitenin ortak etkinliğinin bir parçası olarak gerçekleşen bir resim sergisi açılış konuşması metninden alınmıştır.
When I was a young man I carried my packAnd I lived the free life of a roverFrom the Murrays green basin to the dusty outbackI waltzed my Matilda all overThen in nineteen fifteen my country said SonIt’s time to stop rambling ’cause there’s work to be doneSo they gave me a tin hat and they gave me a gunAnd they sent me away to the warAnd the band played Waltzing MatildaAs we sailed away from the quayAnd amidst all the tears and the shouts and the cheersWe sailed off for Gallipoli
How well I remember that terrible dayWhen the blood stained the sand and the waterAnd how in that hell that they called Suvla BayWe were butchered like lambs at the slaughterJohnny Turk he was ready, he primed himself wellHe shot us with bullets, he rained us with shellsAnd in five minutes flat he’d blown us all to hellNearly blew us right back to AustraliaAnd the band played Waltzing MatildaAs we stopped to bury our slainWe buried ours and the Turks buried theirsAnd it started all over again
Now those who were living did their best to surviveIn that mad world of death, blood and fireAnd for seven long weeks I kept myself aliveWhile the corpsed around me piled higherThen a big Turkish shell knocked me arse over titAnd when I woke up in my hospital bedAnd saw what it had done, Christ I wished I was deadNever knew there were worse things than dyingFor no more I’ll go waltzing MatildaTo the green bushes so far and nearFor to hang tent and pegs, a man needs two legsNo more waltzing Matilda for me
So they collected the cripples, the wounded, the maimedAnd they shipped us back home to AustraliaThe legless, the armless, the blind, the insaneThose proud wounded heroes of SuvlaAnd as our ship pulled into Circular QuayI looked at the place where my legs used to beAnd thank Christ there was nobody waiting for meTo grieve and to mourn and to pityAnd the band played Waltzing MatildaAs they carried us down the gangwayBut nobody cheered, they just stood and staredThen turned all their faces away
And now every April I sit on my porchAnd I watch the parade pass before meI see my old comrades, how proudly they marchReliving the dreams of past gloryI see the old men, all twisted and tornThe forgotten heroes of a forgotten warAnd the young people ask me, “What are they marching for?”And I ask myself the same questionAnd the band plays Waltzing MatildaAnd the old men still answer the callBut year after year their numbers get fewerSome day no one will march there at all
Waltzing Matilda, Waltzing MatildaWho’ll go a waltzing Matilda with me