Kasvetli korona tutsaklığından uzaklaşıp zihinlerimizi uzayın derinliklerinde bir yolculuğa çıkarabilirsek, evren zamanı ölçeğinde kendi yaşam süremizin çakan bir şimşek süresi kadar bile olmadığı gerçeğini yakalayabilir miyiz?
Zayıf olasılık, ama denemeye değer.
Yanıtını aradığımız ama bir türlü bulamadığımız öncelikli iki sorumuz var: Biz kimiz ve biz neredeyiz?
Dilerseniz ikincisine odaklanalım; kısa vadeli akılların bizlere dayattığı küçük dünyalardan biraz uzaklaşarak uzayın büyüleyici görselliği ve tanımsız derinliği içinde yerimizi bulmaya çalışalım!
Bizler, Başak (Virgo) Süper Galaksi Kümesi'nin içinde yer alan bir yerel kümede konuşlanmış Samanyolu (Milky Way) Galaksi'si içinde bulunan minik bir yıldız sisteminin 3. gezegeni üzerinde bulunuyoruz. Bu bizim evrendeki adresimiz.
Bizim galaksimiz Samanyolu, 12 milyar yaşında, 100.000 ışık yılı çapa sahip ve sarmal yapıda bir gök ada, 300 milyar dolayında yıldız barındırıyor. Işık yılı burada bir zaman ölçeği değil, uzaklığı temsil ediyor, ışığın uzayda bir yılda aldığı yol (1 ışık yılı= 9,4 trilyon km).
Galaksiler, uzayın sonsuz büyüklüğü içine serpilmiş adalar gibidir. Galaksi, diğer bir deyişle gökada, özünde kütlesel çekim etkisiyle bir arada bulunan ve güçlü bir merkezin etrafında dönen yüz milyarlarca yıldızdan oluşan yıldızlar topluluğuna verilen isim. Genellikle 3.000 ile 300.000 ışık yılı arasındaki bir çapa sahiptirler ve birbirlerinden milyonlarca ışık yılı uzaklıklarda konumlanırlar.
Galaksiler arası uzay boşluğu ise aslında boş değil, az yoğunluklu gaz ve tozlarla dolu.
Bizim galaksimizin merkezinde yaklaşık 4 milyon Güneş kütlesine sahip bir karadelik bulunuyor. Bu karadeliğin çekim etkisi öylesine güçlü ki tüm galaksi onun etrafında dönmekte.
Galaksi kümesi dediğimiz şey ise yine kütle çekimi ile bir arada bulunan galaksi gruplarına verilen isim. 1000 üzerinde galaksiye sahip olanlar "süper galaksi kümesi" olarak adlandırılıyor. Başak süper galaksi kümesi bunlardan biri.
Samanyolu, Başak Süper Galaksi Kümesinin içindeki bir yerel kümenin üyesi. Bu yerel küme 35 dolayında galaksinin bir araya gelmesi ile oluşmuş, 10 milyon ışık yılı çapında küçük bir küme.
Bu yerel kümedeki galaksilerinden en büyüğü ise Andromeda, o da Samanyolu gibi sarmal yapıda ancak Samanyolu’ndan kütle olarak daha büyük, neredeyse iki katı.
Yerel kümenin kütleçekim merkezi Samanyolu ile Andromeda arasında bir yerde bulunuyor, bu iki galaksi arasındaki mesafe ise 2,5 milyon ışık yılı.
Ve dahası var, bu komşu iki galaksi, Samanyolu ve Andromeda, saatte yaklaşık 400.000 km hızla birbirlerine doğru koşuyorlar. Bu Dünya ile Ay arasındaki mesafeyi bir saatte koşmak gibi bir şey.
Yani çarpışma kaçınılmaz.
Galaksileri ve galaksi kümelerini bir arada tutan şeyin karanlık madde olduğunu biliyoruz, çünkü görünür maddenin çekim gücü onları bir arada tutmaya yetmiyor.
Öte yandan gizemli bir yapı olan karanlık enerji ise evrenin genişlemesinden sorumlu. Bu genişleme etkisi ile galaksiler birbirinden hızla uzaklaşırlar.
Ancak galaksileri bir arada tutan kütlesel çekim, karanlık enerjiden daha güçlü olursa galaksiler birbirlerine doğru hareket ederler ve süreç çarpışma ile son bulur. Çarpışma milyarlarca yıl sürer, biri diğerini yutar ve sonunda tek ve daha büyük bir galaksi olarak evrende varlıklarını sürdürürler.
Samanyolu ve Andromeda buna benzer bir geleceği paylaşacaklar. Görünen o ki, karanlık enerji aralarındaki kütlesel çekimi yenebilecek güce sahip değil.
Hubble Uzay Teleskopu ile yapılan gözlemlerden Andromeda'nın yanlamasına hareket ettiği biliniyor, dolayısıyla Andromeda'nın bu yanlamasına hareketi çarpışmanın niteliğini ve sürecini belirleyebilecek önemli bir özellik.
Öte yandan her iki galaksinin merkezlerinde süper dev karadelikler bulunuyor. Samanyolu 4 milyon Güneş kütlesinde, Andromeda ise 100 milyon Güneş kütlesinde karadeliklere sahipler.
Bu çarpışma bir anlamda iki karadeliğin çarpışması demek; büyük olan küçüğü yutacak ve sonunda birleşip tek bir karadeliğe dönüşürken iki büyük geminin bir okyanusta çarpışmasında olduğu gibi uzayda kütle dalgaları oluşturacaklar.
Bu çarpışma Samanyolu'nun sonu demek, çünkü Andromeda, yerel küme içindeki en büyük galaksi, merkezindeki kara delik ise çok büyük.
Hayır, çarpışma olasılıkları çok az.
Andromeda yaklaşık 1 trilyon, Samanyolu da yaklaşık 300 milyar yıldıza sahip, ancak yıldızların aralarındaki mesafe çok büyük, dolayısıyla yıldızların birbiri ile çarpışma olasılığının çok düşük olduğu belirtiliyor.
Bu, İstanbul ve Hatay illerinde bulunan ve savrulan iki tenis topunun çarpışması gibi bir şey.
Hubble'dan alınan veriler ile oluşturulan bilgisayar simülasyonlarında yıldız kümeleri dağılarak önce şekilsiz bir yapı oluşuyor, sonrasında bu yeni ve şekilsiz oluşum evrende sıkça görülen tek ve dev eliptik bir galaksiye dönüşüyor.
Bu çarpışmanın 4 milyar yıl içinde olacağı ve 2 milyar yıl süreceği hesaplanıyor.
Bu süreçte, yerel kümede üçüncü büyük galaksi olan ve M33 adıyla da bilinen Triangulum Galaksisi'nin de bu çarpışmaya katılma olasılığı söz konusu ancak bu katılımın daha sonra gerçekleşeceği öngörülüyor.
Simülasyona göre çarpışma sürecinde Samanyolu'nun sarmal kolları kopuyor ve Güneş Sistemi dağılıp gezegenler etrafa saçılıyor. Bu süreçte Güneş'in savrularak pozisyonunun bozulacağı ama gezegenler için tehlikenin az olacağı, yeni oluşan dev galaksinin içinde hep birlikte ya da ayrı olarak konumlanabilecekleri öngörülüyor. Bu arada yeni oluşan birleşik dev karadelik tarafından yutulmak da olasılık dahilinde.
Çarpışmanın 4 milyar yıl sonra olacağı ve 2 milyar yıl süreceği göz önüne alınırsa bizler çok daha öncesinden Güneş Sistemi'ni terketmiş olacağız, daha doğrusu terketmiş olmalıyız.
Çünkü iki galaksi çarpışmasından daha önce, Güneş'in yakıtının azalmaya başlayacağı, kademeli olarak genişleyerek Dünya'yı içine alacağı, dolayısıyla yeryüzündeki su varlığının ve yaşamın yok olacağı biliniyor.
Yeni adresimiz ya Güneş Sistemi'ndeki uzak gezegenlerden birinin bir uydusu, ya da Güneş Sistemi dışında bir başka karasal gezegendir, eğer gidebilme şansımız olmuşsa tabi!
Hala Dünya'yı terketmemiş isek, artık bizim için olası son Dünya ile aynı kaderi paylaşmak olacaktır.
Bu arada "milyar yıl" bizlere çok büyük görünebilir, ancak evren zamanı içinde bunun fazla bir önemi yok.
Başta da söylediğimiz gibi, biz ölümlülerin yaşam süresi evren zamanı ölçeğinde çakan bir şimşeğinkinden daha fazla değil.
Ancak bizler onun içine anlamlı-anlamsız neler sığdırmıyoruz ki, bu da bizim üstün becerilerimizin bir göstergesi olmalı, değil mi!
Kaynakça