Teknoloji iki tarafı keskin bıçak gibidir: Bir tarafı ile yaşamımızı kolaylaştırırken diğer keskin tarafı ile bizleri yaşamsal risk altına sokabiliyor. Atom enerjisini düşünün; bir anda yüz binlerce insanın yaşamına mâl olurken diğer yandan enerjiden sağlığa insanın hizmetinde, dahası sağlık teknolojileri neredeyse tümüyle ona bağımlı.
Günümüzde bilgisayarlar ve internet artık vazgeçilemezlerimizden; internet ve bilişim teknolojileri bilgiye anında ulaşmamızı sağlıyor. Dünyanın her yerinde ve her yeri ile anında iletişim kurabilmekteyiz; alışveriş yapabilmekte, eğitim alabilmekte, uzaktan çalışabilmekte ve finansal işlemler gerçekleştirebilmekteyiz.
Süreç henüz tamamlanmadı, bilgisayar tabanlı bu teknolojiler sürekli gelişme halinde ve nerede duracağı yönünde bir gösterge de yok. Özellikle internet ve bilişim teknolojilerinin sunduğu bu sonsuz olanakların yanı sıra özellikle sosyal ağlar yoluyla ciddi tehditler de söz konusu.
Sosyal ağlar, bireylerin herkese açık bir profil oluşturmasına izin veren, bir dizi etkileşim ve ilişkiler kurmasını sağlayan sosyal yapılar olup genellikle fotoğraf ve bilgi paylaşımı amaçlı bir arayüze sahip Facebook, Twitter, Skype, LinkedIn, YouTube gibi web siteleri aracılığıyla iletişim kurulabilen sanal topluluklardır.
Çağımız teknolojisinin devrimsel bir uygulaması olan bu ağlar, internetin hızla büyümesi ve gelişmesiyle yaygınlaşmış ve beraberinde yasa dışı eylemler gerçekleştirmek için interneti bir araç olarak kullananların sayısı da o oranda artmıştır.
Dolandırıcılık gibi kriminal suçlar bir yana bu ağlar aracılığıyla zorbalık, ırkçılık, intiharlar, internet bağımlılığı ve sosyal izolasyon gibi tehditlerle karşı karşıyayız.
İnternet elimizde çok güçlü bir araç, ancak doğru kullanılmazsa bizleri çok riskli durumlara da sokabiliyor. Bunun örneklerini her gün yaşamaktayız.
Siber sözcüğü İngilizce "cyber" den türetilmiş, Türkçede bilgisayar bağlantılı sözcükleri tanımlamakta kullanılıyor: Siber uzay, siber teknoloji gibi.
"Siber uzay" dediğimizde bilgisayar türü birbirine bağlı olan cihaz teknolojisini kastediyoruz. Bu cihazlar, kullanıcıları ile birlikte internet ve benzeri ağlar içinde bir sanal gerçeklik ortamı yaratıyorlar. Siber uzay yerine aynı anlamda olarak "siber ortam" da kullanılmakta.
Siber tehditler arasında bireylerin birbiri üzerine uyguladığı sindirme ve korkutma amaçlı saldırgan davranışlar "Siber zorbalık" olarak adlandırılıyor ve bu zorbalık sosyal ağlar aracılığıyla hem bireyleri hem de toplumun yapısını sarsacak boyutlara ulaşmış durumda. Bu tür davranışlar saldırıya maruz kalanların kendilerini yalnız, mutsuz, korkmuş ve güvensiz hissetmelerine yol açıyor.
Dahası bu saldırıların örgütlü yapılması konunun diğer korkutucu boyutu. Özellikle genç nüfus üzerinde etkisi çok daha korkutucu olabiliyor; özgüven kaybı, depresyon, kendini soyutlanmaya çalışma ve hatta okuldan kopma noktasına kadar uzayan bir süreç söz konusu. Saldırılar sistematik, sürekli, ısrarlı ve yoğun olması halinde zorbalık korkunç sonuçlara yol açabilmekte. Çocuklar ve ergenler arasındaki taciz, kabadayılık, sosyal izolasyon ve amaçlı farklı sindirme türleri sanal ortamda farklı biçimlerde ortaya çıkabiliyor.
Benzer şekilde bu zorbalıklardan kadınlar da büyük ölçüde nasibini alıyor.
Siber tehditler içinde kendine yer bulan zorbalıklardan bir diğeri de "siber ırkçılık"; internetin sunduğu anonimlikten yararlanarak ırkçılık içeren saldırılar da sıklıkla ve yaygın olarak kendine yer bulmakta, hatta anonimlik bu saldırıları kolaylaştırmaktadır.
Sosyal ağlar bir anlamda düşmanlığı tetikleyen, grupları karşı karşıya getiren bir platforma dönüşmüş bulunuyor.
İnternet kaynaklı tehditler içinde bireyi kendi içine çeken ve onu paralize eden bir başka risk ise "internet bağımlılığı".
İnternet bağımlılığı bir hastalık olmaktan çok başka bağımlılıklara kapı açan bir durum olarak tanımlanıyor; alışveriş takıntısı, kumar oynama, pornografi, nedensiz ve uzun süreli bilgisayar kullanımı gibi.
İnternet bağımlılığının bir rahatsızlık olup olmadığı henüz tartışma konusu ancak sonuçları oldukça tahrip edici.
İnternet kullanıcılarının yüzde 5 - 10'unda İnternet bağımlılığı görülmekte; bazı ülkelerde ve özellikle gençler arasında bu oranlar çok daha yüksek. Vakalarda kullanıcıların kişilik bozukluğu gösterdiği, zaman ve gerçeklik algısı yitimi görüldüğü belirtiliyor. Bu kişilerde ilgi eksikliği, sosyal beceri bozukluğu ve diğer zihinsel sağlık sorunlarının görüldüğü de belirtiliyor.
İnternet bağımlılığı sınırı, İnternet kullanımının kişinin kendi denetiminden çıktığı nokta olarak kabul görmekte.
Çin, Güney Kore ve Tayvan gibi birçok Asya ülkesi, özellikle genç kuşakta internet bağımlılığına en sık rastlanan ülkeler olarak gösteriliyor. Güney Koreli gençlerin yaklaşık yüzde 30'unun internet bağımlısı olma riski taşıdığını, Çinli yetişkinlerin yüzde 14'ünde internet bağımlılığı tanısı ile uyumlu belirtiler olduğu belirtilmiş, ancak bu yöndeki araştırmalar yetersiz ve yapılanlar da tam olarak olanı yansıtmıyor.
Uzun süreli internet kullanımının ve sanal dünyanın beyni uyuşturduğu belirtiliyor. Özellikle internet yokluğu da çok travmatik.
Uzmanlara göre interneti çok fazla kullananlar, internet yokluğunda psikolojik anlamda ciddi çöküş yaşayabiliyorlar. Zihinsel yapılarında bozulmalar oluşuyor, bu da gerçeklik algısına yansıyor. Hatta vücut üzerinde fiziksel etkisi de bulunuyor; kalp atışları ve kan akış hızının değişebildiği belirtiliyor.
İnternet bağımlılığı, yeni bir bağımlılık şekli ve bilim dünyasının gündeminde.
İnsanlık tarihi boyunca her teknolojik değişimin, insan ve toplum yaşamında ciddi sıçramalar yarattığı ve beraberinde fiziksel değişimlere, toplumsal geçişlere ve kültürel evrilmelere neden olduğunu biliyoruz.
Internet, geçmiş teknolojilerin insan ve toplum yaşamında yarattığı tüm etkileşimlerin çok üstünde ve çok daha önemli bir güce sahip ve çok yeni bir teknoloji.
Ancak bizleri nereye götürüyor olduğu da henüz bilinmeyen bir teknoloji: Belki de en büyük zayıflığımız bu yeni teknolojiye olan aşırı bağımlılığımız!
https://www.wired.com/story/is-the-internet-conscious-if-it-were-how-would-we-know/
https://www.bbc.com/future/article/20121121-will-the-net-become-conscious