Bir yanda bir türlü çözemediğimiz yaşam bilmecesi, öte yanda gizemini hâlâ anlayamadığımız evren hikâyemiz, sıkışıp kaldığımız bu gezegende gerçekliğimizi anlamlandırmak adına kendimize bir çıkış yolu arıyoruz.
Acaba ne yaptığımızı ya da ne istediğimizi gerçekten biliyor muyuz?
Rutinimizde geleceğe bakarken akıllarda iki deli soru var: Kendi yarattığımız akıllı makineler birgün bilinç kazanır ve insanın yerini alırlar mı, kontrolü ele geçirirlerse insan için tehdit oluştururlar mı?
Hemen söyleyelim: Evet, bir gün insanın yerini alacaklar, hatta almaya başladılar bile. İnsanlar iş yaşamında bazı alanları şimdiden onlara terketmiş durumda.
Bilinç kazanabilirler mi?
Belki ve niye olmasın, bizler de sonuçta onlar gibi bir atomlar toplamı değil miyiz?
Kontrolü ele geçirmeleri de çok mümkün, ama kontrolü büyük olasılıkla kendileri için değil, kimler onlara sahipse, o birileri için ele geçireceklerdir.
Yani bir gün robot efendilerimiz olmayabilir ama bu robot gücüne sahip efendiler mutlaka olacaktır. Bundan kaçış yok görünüyor.
Ancak gözden kaçırdığımız başka sorular da var: Acaba insan gelecekte onlar kadar zeki olabilecek mi?
Bu soruya doğrudan "hayır" diyebilirsiniz; eğer zekâ ile kastedilen matematik zekâsı ise. Biliyorsunuz, artık bu akıllı makinelerin yardımı olmadan veri analizi yapmak, matematik işlemler ve bilimsel araştırmalar yapmak neredeyse imkansız. Santraçta artık onları yenemiyoruz, Enigma gibi kodları neredeyse anında kırabiliyor, resim yapıyor hatta film senaryoları yazabiliyorlar.
Ancak yapay zekânın insanı geçemediği bir alan var: Turing testi.
Soru şu: "Makineler düşünebilir mi?"
Soruyu soran ise akıllı makineleri yaşamımıza sokan ve dolayısıyla yapay zekânın yol haritasını çizen İngiliz matematikçi ve kriptolog Alan Turing. 1950 yılında sormuş olduğu bu sorunun yanıtını bulmak amacıyla bugün kendi adıyla bildiğimiz bir test tasarlamış.
Turing testi bir tür düşünce deneyi.
Testin amacı, bir bilgisayarın insanla aynı zekâ sonuçlarını gösterip gösteremeyeceğini ve bir düşünce üretebilmesinin mümkün olup olmadığını anlamak. Yani, insan ve makine zekâsını ayırt edebilir miyiz; karşımızdakinin insan mı, yoksa yapay zekâ mı olduğunu nasıl anlayacağız?
Test, bir tür soru-yanıt oyunu: Oyunda bir insan, sorgulayıcı rolü üstleniyor ve karşısında iki oyuncu bulunuyor. Bunlardan biri yapay zekâ (bilgisayar) ve diğeri gerçek bir insan. Sorgulayıcı ve oyuncular birbirinden izole durumda. Sorgulayıcı insan, diğer iki oyuncuyla yazılı olarak iletişim içinde. Sorgulayıcının oyundaki rolü onlara sorular sorarak hangisinin insan, hangisinin bilgisayar olduğunu ayırt etmeye çalışmak. Buna karşın bilgisayar ve insan oyuncu verdikleri yanıtlarla kendilerinin insan olduğunu kanıtlamaya çalışacaklar.
Sorular, bilgisayarın bir mantık çerçevesinde düşünüp düşünmediğini anlamak üzere tasarlanıyor ve sorgulayıcı, bilgisayar ekranına gelen yanıtlardan oyunculardan hangisinin yapay zekâ olduğunu anlamaya çalışıyor, eğer anlayamazsa akıllı makine testi geçmiş sayılıyor.
Bir bilgisayar bir dizi beş dakikalık sorgulamalarda, zamanının yüzde 30'unda bir insanla karıştırılırsa testi geçmiş oluyor.
Turing testi, daha sonraları "Ben kimim?" türünde yarışmalara da esin kaynağı olacaktır.
Henüz Turing Testi'ni geçebilmiş bir yapay zekâ yok. Bazı olumlu sonuç rapor ediliyorsa da bunlar uzmanlar tarafından genel kabul görmüş değil.
En iddialı sonuç, 2014 yılı Nisan ayında Reading Üniversitesi'nde gerçekleşen bir etkinlikte elde edilmiş.
13 yaşındaki Ukraynalı bir çocuğu simüle eden Eugene Goostman adlı bilgisayar programı, sorgulayıcılarını insan olduğuna ikna etmiş. Program Rusya doğumlu ABD vatandaşı Vladimir Veselov ve Ukrayna doğumlu Rus vatandaşı Eugene Demchenko tarafından yaratılmış.
Ancak bazı yapay zekâ uzmanları yarışma sorularının bilgisayar lehine olduğunu öne sürerek bu sonuca itiraz ediyorlar. İtirazlar bununla da sınırlı değil. Özellikle Eugene Goostman adlı algoritmanın Ukraynalı 13 yaşında bir çocuk olması, dolayısıyla olgunlaşmamış bir zihinsel yapısına sahip olması ve bozuk İngilizce dil hakimiyeti kafa karıştırıcı. Uzmanlar bu tür bir algoritmanın sorgulayıcıları ya da yargıçları daha kolay ikna edebileceği yönünde kaygılarını dile getiriyorlar.
Bir başka örnek de 2018 yılında Googel'ın Duplex adlı yapay zekâ asistanının bir kuaför salonunu arayarak başarılı bir şekilde randevu alması. Telefonu açan kişi bir bilgisayarla konuştuğundan habersiz ve onun bilgisayar olduğunu farketmiyor. Ancak bu Turing testini geçme anlamına gelmiyor. Karşıdakinin sistematik sorularına muhatap olmadan akıllı makinelerin habersiz birini kandırabilmesi mümkün.
Cleverbot, Elbot ve Ultra Hal gibi yapay zekâ sistemleri de Turing testinde başarılı olamamışlar.
Bu örneklere bakıldığında bugüne değin hiçbir bilgisayar Turing testini geçebilmiş değil.
Turing testini geçebilecek bir yapay zekâ, dünyayı bir insanla aynı şekilde algılama, hatta ondan daha iyi anlama ve öğrenme yeteneğine sahip olmalı, diyor bilim insanları. Bu amaçla geliştirilmeye çalışılan "Yapay Genel zekâ (Artificial general intelligence - AGI)" belki bu testi gelecekte geçebilecek; ancak onun hayata geçmesinin 2099'a doğru gerçekleşebileceği belirtiliyor.
Yapay Genel zekâ, bir insanın yapabileceği herhangi bir zihinsel görevi başarıyla gerçekleştirebilecek bir makine zekâsı olarak tanımlanıyor.
Yapay zekâ araştırmacısı olan Stuart Russell, genel zekâ düzeyinde bir yapay zekâ fikrini değerlendirirken gelecekte bu teknolojinin insanlık açısından varoluşsal bir tehdit haline gelebileceğini öne sürüyor. Ona göre, yapay zekâ ellerimizle yarattığımız ve hepimizi yok edebilecek bir makine.
Öte yandan unutmayalım, 70 yıl önce insan aklı tarafından yaratılmış Turing testini geçebilmiş bir akıllı makine yok.
Eğer varoluşsal bir tehdit olacaksa, bu yapay zekânın bilinç kazanması ya da genel zekâ düzeyine ulaşması ile değil, insanlaşması ile mümkün olacaktır. Yani yapay zekâ algoritmaları insan tarafından yazıldığı sürece güvendeyiz!