Her şey geçen hafta açıklanan ABD istihdam verileri ile başladı...
Her şey geçen hafta açıklanan ABD istihdam verileri ile başladı.2008’in Ağustos’undan, geçen haftanın son günlerine dek uluslar arası para piyasalarındaki hareketler şu mantık üzerine kurulu idi: Başta ABD ve Avrupa olmak üzere dünya ekonomisinde meydana gelen tüm kötü gelişmeler ABD dolarının değer kazanmasına, krizden çıkışa yönelik tüm iyi gelişmeler doların değer kaybetmesine neden oluyordu. Bir ülkeden gelen kötü veri, o ülkeye yönelik risk algısını artırıyor, buna karşılık bu ülkedeki bir varlığa yatırılmış para buradan çekilip ABD doları alınıyordu. Bunu yapanların bir kısmı bu ülke vatandaşı ya da şirketi olsa da, bir kısmı da uluslar arası sermaye sahipleri idi. Kötü veri ABD ekonomisinden geldiğinde de durum farklı değildi. Amerikan şirketlerine ait hisse senetleri ya da diğer menkul kıymetler satılıyor, batma riski olmayan Amerikan devlet tahvilleri satın alınıyordu.Yani kötü veri ABD’den ya da başka bir ülkeden gelsin, sonuç değişmiyor ABD doları değer kazanıyordu. Bu adımları atan yatırımcıların daha sonra zarar edecek olmalarına rağmen, bunu neden yaptıkları konusunda ben henüz mantıklı bir açıklama bulamadığım gibi başkasından da bunu göremedim. Fakat şunu söylemekle yetineyim: Son bir yılda ABD tahvili satın alan yabancı şahıs, şirket ya da devletlerin zararı yaklaşık olarak yüzde 20.Bu yılın Mart ayından beri iyileşen göstergeler ile dolardaki yönün genel olarak aşağı olduğunu gördük. ABD Doları, kendisine sabitlenmemiş paraların hemen hemen tümüne karşı değer kaybetti. Ancak Perşembe günü açıklanan istihdam verileri, piyasaların alışageldiği bir sonuç yaratmadı. Beklenenden oldukça iyi gelen verinin doların değer kaybetmesi ile sonuçlanması beklenirken, tam tersi oldu. Buna sebep olarak gösterilen şey ise şu: ABD ekonomisinin en zayıf ayağı olan istihdam iyileşmeye başladıysa, bu, merkez bankası FED’in yakında faiz artırmaya başlayacağını gösterir. Faiz artınca da dolar değer kazanmaya başlar.Oysa, FED yetkilileri ve ekonomistler hala faiz artırımı için erken olduğu ve sadece bir aylık veri ile buna karar verilemeyeceğini söylemiş olmalarına rağmen, dolardaki güçlenme işaretlerini devam ettiğini görüyoruz. Bana öyle geliyor ki; dolardaki yükselişin faiz artırımı beklentileri ile pek ilişkisi yok.Dolardaki yükselişin esas nedeni, ABD ekonomisinin Avrupa ekonomisinden daha sağlıklı olması. Durun durun, böyle söylemek pek de doğru değil. Düzeltiyorum, Avrupa ekonomisinin ABD ekonomisinden daha kötü duruma olması. ABD’de veriler iyi geliyorken, önceki gün, Yunanistan’ın notu düşürüldü. Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinin alarm zilleri çalıyor, İspanya ve Portekiz hatta İrlanda’da işler kötüleşiyor.İkincisi, dolardaki değer kaybı artık sınırları zorlamaya başlamıştı. İşlerin iyileşmeye başlaması ile ABD tahvillerinden çıkıp yeniden hisse senetlerine ve yükselen pazar ekonomilerinin borsalarına yönelen sermaye, son sekiz ayda ortalama yüzde 100 kar yaptı. Son bir ay, bu paranın anavatanına geri dönmesi için uygun bir zamandı.Ayrıca, iki hafta önce Dubai’de, bu hafta Avrupa’da başlayan gerginlikleri de unutmamak gerekir. Beliren riskler henüz pek yaygın olmasa ve ciddi kötümserlik yaratmasa da yatırımcıların bir kısmı yeniden dolara dönüyor. Bu nedenle piyasalarda son günlerde alışageldiğimiz hareketlerin dışında tepkiler görüyoruz. Bugün itibarıyla, ABD dolarının kriz döneminde gördüğümüz seyrinde bir değişim olduğunu, kesin bir dille söylemek mümkün değil. Fakat bunun açık işaretleri geliyor.