Avrupa’nın genel görünümünde hiçbir şey geçen yıldan daha iyi değil...
“Bu yılın başında Yunanistan’da başlayan küresel krizin Avrupa tsunamisi, dün önce Portekiz’i, hemen ardından da, başladığı nokta olan Yunanistan’ı vurdu. Artık krizin dördüncü evresindeyiz. 2007’de ABD sub-prime mortgage kredilerinde başlayan, daha sonra likidite krizine dönüşen, 15 Eylül 2008’de üçüncü safhasına geçip küresel boyuta ulaşan kriz, dün itibarıyla Avrupa kredi krizine dönüştü.Bugün artık Yunan krizinden ya da Portekiz krizinden değil Euro krizinden bahsetmemiz gerekiyor. Bu konuda uzun süredir benimsediğim görüşe artık hiç şüphe duymadan inanıyorum ki; işin bu boyuta ulaşmasının nedeni ne Yunanistan, ne Portekiz. Yunanistan’ın hastalığının Portekiz’e de bulaşması olasılığıyla, tahvilleri satılıyor ve bu da faiz oranlarını yukarı çekiyordu. Nihayet dün akşam korkulan oldu ve S&P önce Portekiz’in ardından Yunanistan’ın ülke notlarını indirdi.Önceki yıla göre ekonomisi yüzde 2.7 daralan Portekiz’in 2009 yılı gayrısafi yurtiçi hasılası 228 milyar dolar. Bu yıl ise ekonominin sadece binde 3 büyümesi bekleniyor. 2008’de sadece yüzde 2.8 olan bütçe açığının yurtiçi hasılaya oranı 2009 yılında yüzde 9.4 gibi çok yüksek bir orana çıktı. Portekiz, AB ülkeleri içinde, İrlanda, Yunanistan, İngiltere ve İspanya’dan sonra, en fazla bütçe açığı veren beşinci ülke.175 milyara yaklaşan kamu borçları, yurtiçi hasılanın yüzde 76.8’ine ulaşıyor. Euro Bölgesi’nde bu oranın üst sınırı yüzde 60. Ancak hanehalkının ve şirketlerin borçları da eklenince toplam borçlar 530 milyar doları aşıyor. Bu, Yunanistan’ınkinden daha büyük bir oran. Yani Portekiz’in toplam borçları ülkenin 2009 yılında yaptığı üretimin iki katından daha fazla. Portekiz’in, birçok Avrupa ülkesinden daha riskli olmasının bir nedeni de, dev borç yükünün yüzde 80’den fazlasının yabancıların elinde olması.Bütün bunların üstüne, ülkede işsizlik oranı da son yıllarda hızla yükseliyor. 2001 yılında yüzde 4’ün altında olan işsizlik 2009’da yüzde 10’un üzerine çıktı.İşin ilginç yanı, kendi de çok zor durumda olmasına rağmen Portekiz’in, Yunanistan’a yardım yapması beklenen Euro Bölgesi ülkelerinden biri olması. Ama ikisinin de notu düşürüldü. Şimdi biri fado söylerken, diğeri uzo içiyor.”Yukarıda okuduklarınız bundan dokuz ay önce, 28 Nisan 2010 tarihinde, Fado Eşliğinde Uzo İçmek başlıklı yazıdan alındı.Evet, aradan 9 ay geçti. Ne değişti? Hiçbir şey. Avrupa’nın genel görünümünde hiçbir şey geçen yıldan daha iyi değil.Dün akşam itibarıyla Avrupa’da kriz yaşayan ülkelerin ve Türkiye’nin devlet tahvili risk primleri şöyle: Türkiye:150Yunanistan: 1055Portekiz:550İspanya:360İrlanda: 658Sanırım söze gerek yok. Ama bir şey daha söyleyerek resmi netleştireyim. Gördüğünüz bu ülkeler bugün sadece Türkiye’den değil, Irak’tan bile daha riskli.
“Gözlerinizi yavaaaş yavaaaş kapatın; geçmişe dönüyoruz. Çok değil, bir ay öncesine… Tamam durun. Tarih 5 Kasım 2010. Önceki gece FED, ikinci parasal genişleme sürecini başlatmış. Parite 1.42’nin üzerinde. Herkes borsalarda sert yükselişler ve dolarda değer kaybı bekliyor. Henüz İrlanda sorunu krize dönüşmemiş, ortam sakin. IMKB-100, 70 bin puanın üzerinde. Dolar/TL kuru 1.40’ın hemen altında. Aradan sadece birkaç hafta geçti. Ne ikinci genişleme kaldı akılda ne de başka bir şey. Gündem bir anda tamamen değişti; görmezden gelinen Avrupa birden hatırlandı ve piyasaların yönü aşağı döndü. Portekiz, İspanya hatta dün ilk kez Fransa sonraki kriz durakları olarak sayıldı.İster inanın ister inanmayın; önümüzdeki aylarda da benzer şeyler yaşayacağız. Avrupa krizi bir sönecek, bir parlayacak ve sonuçta euro değer kaybedecek.”Yukarıda okuduklarınız bundan bir ay önce 7 Aralık 2010’da T24’te “Nice Olur Euronun Hali?” başlığı ile çıkan yazıdan alındı.Bugün parite 1.29’un hemen üzerinde. Sadece yukarıdaki grafikte gördüğünüz ülkeler değil, başkalarında da tahvil faizleri zirvelerinde. AB’nin kalbi Belçika’da 7 aydır hükümet kurulamıyor. Yakında başka haberler de alacağız...Avrupa titriyor!