Bir süredir ihracatçıların başını çektiği bir grup, döviz kurunun aşırı düştüğü dolayısıyla...
Bir süredir ihracatçıların başını çektiği bir grup, döviz kurunun aşırı düştüğü dolayısıyla değerlenen TL’nin ihracatı zorlaştırdığını söyleyerek kurların yükselmesi gereği konusunda görüşlerini dile getiriyor. Bu görüşler kimi zaman Merkez Bankası, kimi zaman da Devlet Bakanı Ali Babacan tarafından “döviz kuru rejimi değiştirilemez” anlamında cevaplarla karşılık buluyor. Bu yazının amacı, kuradaki yükselişin kime ne etkisi olacağını tartışmak. Ama önce bir noktaya açıklık getirelim. Kurda artış bekleyenler “rejim değiştirilsin” demiyor. İstedikleri bu rejim altında kalmak şartıyla kurda iyileştirme sağlamak. Bu mümkün mü? Evet mümkün. Önerim bu değil ama örneğin Merkez Bankası dalgalı kur rejimi altında piyasadan daha fazla döviz alarak kurunu yükseltebilir. Kurlar Neden Düşüyor? Bir ülkenin para biriminin değerini belirleyen birçok faktör var ama o ülkedeki faiz oranı bunlardan en önemlisi. Sermaye, faizin nispeten yüksek olduğu piyasaya yöneldiği için hem o ülkedeki yatırımcılar hem de yabancılar, portföylerini faizin yüksek olduğu bu piyasaya kaydırıyorlar. Bu da o para birimine talebi artırdığı için değerini yükseltiyor. Ama bu, faiz oranının yüksek olduğu her ülkenin parasının değer kazanacağı, düşük olanınkinin ise değer kaybedeceği anlamına gelmiyor. Karşı taraftan sadece portföy yatırımları değil, doğrudan yatırımlar da parayı değerlendirebilir. Türkiye’de faizler gelişmiş ülkelerin tamamından ve gelişmekte olan ekonomilerin pek çoğundan daha yüksek. Piyasalar zamanla daha istikrarlı hale geldikçe daha fazla yabancı doğrudan ve portföy yatırımı girişi TL’nin değer kazanmasına neden oluyor. Kur Yükselirse Bir taraftan bakınca TL’nin değer kazanması paranın itibarının arttığı gibi bir algı yaratıyor olsa da; değerlenmenin tersine döndüğü süreçte yaşanan itibar kaybı, kazançtan daha büyük olabilir. Kurların düşüyor olması, yurt dışından aldığımız ürünleri daha az TL ödeyerek almamız anlamına geldiği için enflasyonu azaltıcı bir etkisi var. Bu, asıl hedefi fiyat istikrarını sağlamak olan Merkez Bankası’nın lehine gelişen bir süreç. Kurlarda yaşanacak yükseliş bu açıdan enflasyonu kışkırtma ve TCMB’yi hedefinden uzaklaştırma potansiyeli taşıyor. Ancak unutulmaması gereken nokta, enflasyondaki yükseliş sürecinin, kuradaki yükseliş süreci kadar devam edecek olması. Yani enflasyon bir süre yükseldikten sonra yeniden düşüşe geçecektir. Bunu bozacak olan şey ise şu: Eğer Merkez Bankası faizleri düşürür ve bu bir taraftan kurları yükseltirken, bir taraftan da iç talebi yükseltirse; o zaman hem talep enflasyonu ile hem de daha da yükselen bir ithalat ile yüzleşebiliriz. O nedenle, önceki gün önce açıklanan Para Politikası Kurul özetinde işaret edilen faizlerde yeni bir indirim olasılığını, küçük çaplı bir indirim olarak algılamak gerekir. İhracatçıların şikayeti değerli TL’nin dolar cinsinden maliyetleri artırıyor ve uluslar arası piyasada rekabet avantajını zayıflattığı yönünde. Hal böyle iken onlar da kar marjlarını düşürerek satış yapabiliyor. Fakat bu sürdürebilir olmanın çok uzağında bir tercih. Kurun bir iki ay içinde ortalama yüzde 10 yükselmesi ihracatçıların sorununu çözecek bir gelişme olmayabilir. Çünkü kurun yükselmesi yeniden düşmeyeceği anlamına gelmiyor. Bu açıdan Merkez Bankasının döviz alım ihale miktarını artırması da kalıcı bir çözüm olmayabilir. Fakat kurda geri dönüşsüz bir yükseliş yolunun bulunması sadece ihracatçıların değil, bütün yerli sanayinin ve istihdamın lehine bir gelişmenin önünü açacaktır. Ben bu yoldaki en doğru tercihin birkaç adımda yapılacak faiz indirimleri olduğunu düşünüyorum. İkinci bir seçenek ise ihracatçıların, parası değer kazanmakta olan ya da bundan sonra değer kazanması beklenen ülkelere yönelmesi ve ihracatlarını o ülkenin para birimi ile yapmaları olabilir ki, kısa vadede yapılması pek de mümkün olmayacağından bu, orta vadeli bir tercih olarak görülebilir. İthalatçılar son bir yıl içinde canlanan iç talep ve düşen kur nedeniyle, muhtemelen oldukça iyi zaman geçirdi. Kurun düşmesi, yabancı malları ucuzlattığı için ithalatı teşvik ediyor. Bu nedenle mahalle pazarlarındaki plastik oyuncaktan, alışveriş merkezlerindeki lüks mağazalarda alan hazır giyim ürünlerine, elektronik eşyaya kadar, Türkiye’de var olan ya da üretilebilen birçok ürün ithal ediliyor. Kurlarda yaşanacak yükseliş ithalatı azaltacağı gibi yerli üretimi de destekleyecektir.