Pek kıymetli, muhterem, saygıdeğer Başbakanımız;
Şu anda size karşı hissettiğim tarifsiz duyguları kelimelere dökmekte yetersiz kalıyorum; beni bağışlayın lütfen!..
Ama eminim, Siz anlarsınız, bilirsiniz benim ve benim gibi aciz kullarınızın Size karşı beslediğimiz hisleri...
Öteki her şeyi anlayıp bildiğiniz gibi...
Nasıl yaşayıp neler yiyip içmemiz, hangi filmleri ve televizyonları izlememiz, hangi gazete ve kitapları okumamız, nasıl ve kaç çocuk doğurmamız gerektiğini falan bildiğiniz gibi...
Demiştiniz zaten Siz birkaç saat önce "Gezi Parkı boşaldı boşaldı; yoksa biz orayı boşaltmayı biliriz!" diye...
Biliyordunuz. Ve bildiğiniz gibi de yaptınız!..
Biz de biliyorduk Sizin bildiğinizi...
Bir emrinizle binlerce polisi harekete geçirebileceğinizi...
TOMA'larınızla, akreplerinizle, gaz bombalarınızla, tazyikli sularınızla oradaki insanları böcekler gibi dağıtabileceğinizi...
Resmî araçların ve silahların yardımıyla direnişin her metrekaresini saniyesinde boşaltıp etkisizleştirebilecek güçte olduğunuzu...
Yetmezse yasalarınızın ve hapishanelerinizin olduğunu...
Dahası "Yol ver gidelim, Taksim'i ezelim!" diyen on binlerce yandaşınızın yedekte beklediğini de biliyorduk...
"Boşaltmasını biliriz!" dediniz ve boşalttınız; Sizin her zaman sözünün eri ve güvenilir bir lider olduğunuzu...
Uluslararası komplocuların, yerli faiz lobisinin, marjinallerin ve çapulcuların "Büyük Oyun"unu bozacağınızı biliyorduk...
Bozdunuz! Karşınızda gördüğünüz her şeyi ve herkesi içine alan tabloyu kararlılıkla parçaladınız! Kimsenin gözünün yaşına bakmadınız!
Bravo Size!..
Yalnız belki bunca işinizin arasında gözden kaçırmış olabileceğiniz küçük bir ayrıntı var, haddim olmayarak onu Size hatırlatmama müsade buyurunuz lütfen Sayın Başbakanım:
Bazen zaferlerin içinde gizlenir yenilgiler... Ve yenilgilerin içinde gizlidir nice zaferler...