Evet, başlıkta "mi?" var. Çünkü "değişti" demek için bence çok erken. Ama bazı Batı ve Ukrayna kaynakları bu küçük soru eki olmadan "Savaşın gidişatı değişti" deyip noktayı koyuyorlar. Onlara göre, son haftalarda Rusya'nın yenilgisi ve Ukrayna'nın zaferi süreci başlamış durumda.
Rusya silahlı kuvvetleri haftalardır Ukrayna'da ciddi bir başarı kaydedemiyor, yerinde sayıyordu. Ağustos sonlarında Ukrayna, savaşta ilk kayıplarından biri olan Herson'da yeniden atağa kalktı. Onu Eylül başında ülkenin ikinci kenti olan Harkov'daki (Harkiv) hamleler izledi. Bir dizi yerleşim yeri Rus birliklerinin elinden geri alındı.
12 Eylül'de Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, ülkenin doğusunda ve güneyinde 6 bin kilometre karelik alanda yeniden kontrolü sağladıklarını ilan etti. Balakleya, Kupyansk, İzyum ve başka kent, kasaba ve köylerin geri alınması Ukraynalı birliklerin moralini yükseltti.
Bu başarı kuşkusuz sadece Batı'nın silah yardımıyla açıklanamaz. Ukrayna ordusu aylardır başarılı bir direniş sergiliyor.
Savaşın başından bu yana içte ve dışta saygınlığını kat kat arttıran Zelenski, "Rusya ile barış görüşmeleri için masaya oturulması söz konusu olamaz" diyor. Moskova kulislerinde ise "bir sürelik ateşkesin yararlı olacağı", böylelikle hem ordunun soluk alacağı hem de ele geçirilen kentlerde referandumlar düzenlenerek onların resmî olarak "Rusya toprağı" ilan edilebileceği görüşü etkili.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın, "Ukrayna'nın Rusya'ya karşı kontratağı daha yeni başlıyor" demesine bakılırsa Washington, Rus güçlerinin iyice zayıfladığından ve geri çekilmeye devam edeceğinden emin.
Moskova "Üç günde Kiev'i alırız" yaklaşımından nerelere kadar geldi! Söylentilere göre iktidar çevrelerinde Savunma Bakanı Şoygu epeyce puan kaybederken, Ulusal Muhafız Birlikleri'nin başındaki Zolotov ve Çeçen lider Kadirov öne çıkıyor. Yine söylentilere göre, Putin hiyerarşiye bakmadan savaş cephesindeki komutanları direkt arayarak talimatlar veriyor. Yaygın bir görüş de, Rusya'nın Ukrayna'daki ana sorunlarından birinin asker sayısının yetersizliği olduğu yolunda. Bunu gidermenin bir yöntemi olarak, Özbekistan ve Kırgızistan'daki Rus üslerinden Ukrayna'ya asker gönderildiği söyleniyor.
Savaş daha uzun süre devam edebilir ve birçok bölge defalarca el değiştirebilir.
Rusya silahlı kuvvetlerinin halinin pek iyi olmadığı aşikâr. Ama Ukrayna ordusunun ve ellerindeki silahların durumunu da çok iyi bilmiyoruz. Avrupa'da soğuk kış koşullarında Rusya ile enerji geriliminin nasıl yorumlanacağını ve Batı'nın Ukrayna'ya silah yardımlarının ne kadar düzenli olacağını şimdiden kestirmek kolay değil.
Bugün için en net değerlendirme belki şu olabilir: İşler Kremlin yönetimi açısından pek iyi gitmiyor. Ukrayna ve Batı şu birkaç ayı ciddi fire vermeden geçirebilirse, hem Rusya'da yaptırımların ekonomik sonuçları ciddi olarak hissedilmeye başlanır, hem de ülke yönetiminde etkili olan farklı çevreler arasındaki çelişkiler giderek su yüzüne çıkabilir.
Biraz da gülelimKazakistan Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev 2019'da koltuğu Nursultan Nazarbayev'den alırken başkent Astana'nın adının Nur-Sultan olarak değiştirilmesini önermiş ve bunun gerçekleştirilmesine öncülük etmişti. Geçtiğimiz günlerde başkent Nur-Sultan'ın adının Astana olarak yeniden değiştirilmesi önerildi. Öneren sizce kimdi? Evet, bildiniz: Tokayev… * * *Londra'dan Kraliçe II. Elizabeth'in cenazesine Rusya lideri Putin'in davet edilmeyeceği haberi geldi. Moskova'dan duyduğumuz açıklama ise Putin'in II. Elizabeth'in cenazesine katılmayı düşünmediği yolundaydı. (İsterseniz bu cümlelerin yerini değiştirin; sizce çok fark eder mi?) * * *Rusya'da iktidar Ukrayna'ya karşı 24 Şubat'ta başlattığı silahlı saldırıya "özel askerî harekât" denmesini istiyor, "savaş" diyenleri cezalandırıyor, bazılarını içeri tıkıyor. Kremlin'in en yakın müttefiklerinden, sözüm ona muhalif Komünist Parti lideri Zyuganov, birkaç gün önce Ukrayna'daki "şey"in artık "savaş" olduğunu, Rusya'nın zaferi için çabaların yoğunlaştırılması gerektiğini ve seferberliğin zorunlu olduğunu söyledi. Siz şimdi böylesine "soylu ve millî" bir destek için Zyuganov'un cezalandırılacağını mı düşünüyorsunuz? |
Ermenistan ve Azerbaycan'dan gelen haberler ve iddialar farklı. Dedikleri doğruysa 12-13 Eylül gecesi başlayan çatışmalarda, 150 civarında Ermeni ve Azeri ölmüş. Yani bu günlerde yaşananlar, 2020'de 6500 kişinin ölümüne yol açan 44 günlük savaştan sonra en kanlı gelişme sayılır.
Elimizde her iki ülke başkentinden ve onları destekleyen güçlerden siyasi açıklamalar var. Ama neler olduğunu, ilk saldırıyı kimin yaptığını ve amaçları tam olarak bilemiyoruz. Ben burada yalnızca ilk akla gelen birkaç konuyu sıralayayım:
Bakü, sonuçları kesin bir anlaşmayla bağlanmayan 2020 zaferini daha ileri bir noktaya taşıyabileceği mesajını vermek istiyor olabilir. Özellikle de Türkiye'nin desteğiyle ve Rusya'nın başı Ukrayna'da beladayken.
Zamanlaması da "manidar" bulunabilir. 31 Ağustos'ta Brüksel'de Aliyev ve Paşinyan'ın AB aracılığındaki zorlu görüşmesinden iki hafta sonra ve 15-16 Eylül Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Semerkant Zirvesi arifesinde (zirveye liderleri düzeyinde katılacağı açıklanan 15 ülke arasında Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye ve İran da var). Sorun Semerkant'ta gündeme gelirse, ŞİÖ üyelerinin çoğunluğunun Bakü'ye daha yakın duracağı tahmin edilebilir.
Paşinyan yönetimi, Rusya'ya, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'ne (KGAÖ) ve BM Güvenlik Konseyi'ne başvurarak önlem alınmasını talep etti. KGAÖ'nün Ermenistan'daki durumu yerinde değerlendirmek için bölgeye misyon göndereceği bildirildi.
Rusya'da bazı çevreler, ABD'nin bölgede karışıklık çıkarmak istediğini ve Kremlin'in oradaki konumunu yıpratmayı amaçladığını savunuyor ve Ermenistan Savunma Bakanı Papikyan'ın geçtiğimiz günlerde Washington'dan döndüğüne dikkat çekiyor. Bu arada Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken, Rusya'nın Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki gerilimi yatıştırmasından memnuniyet duyacaklarını dile getirdi.
Rus gazeteci ve siyasetçi Şevçenko ise ABD ve Fransa'daki Ermeni lobileri ile kısa süre önce Rusya'dan ayrılarak Ermenistan'a yerleşen Vardanyan gibi bazı zengin Ermenilerin bölgeyi karıştırmak ve Kafkasya'da Batı'yı güçlendirmek için provokasyon peşinde olduğunu savundu. Şevçenko, Amerikalıların ve Fransızların bir başka amacının da, Rusya ile Türkiye arasındaki iyi ilişkileri bozmak olduğunu öne sürdü.
Rusya'nın Paşinyan'ın çağrısına uyarak krize karışması halinde Türkiye'nin de Azerbaycan'ın yanında saf tutacağını söyleyen eski Rus milletvekili ve araştırmacı Markov ise, bu durumda Ukrayna savaşı ve yaptırımlar altında yaşamsal önem taşıyan Rus-Türk iş birliğinin sekteye uğrayacağını iddia etti. Moskova'nın ve KGAÖ'nün Erivan'a yardım etmemesinin ise bu ülkeyi Batı'ya yaklaştırabileceği tezini dile getirdi.
Öte yandan bu gergin günlerde Erivan'da Paşinyan'ın istifasını isteyen kalabalık protesto gösterileri devam ediyor. Ancak Paşinyan'ın istifasıyla yerine kimin geleceği ve bunun hangi sorunu çözebileceği belli değil.
Hakan Aksay kimdir? Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı. Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı. Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da ‘3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu. 2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı. |