Son yıllarda uluslararası mutsuzluk sıralamalarında hep en sonlarda geliyoruz. Hele son aylarda yapılan araştırmalar bu karanlık alanda rekorlar kırdığımızı gösteriyor. Niye böyleyiz? Niye durmadan artıyor mutsuzluğumuz?
Ben öteden beri bazı toplumsal denklemler bozulunca mutsuzluğun tırmanışa geçtiğini gözlemlemişimdir. Bunların farkına varmak için Harvard Üniversitesi'nden ekonomi doktorası olmak gerekmez. Topluma eleştirel gözlerle bakabilmek yeterlidir.
İşte yıllardır doğruluğuna inandığım o denklemler:
1. ÇALIŞAN KAZANIR – Hatta daha fazlası: Ne kadar çok çalışırsa o kadar fazla kazanır. Bir yerde az çalışanlar çok çalışanlardan sistematik olarak daha fazla kazanıyorlarsa bu denklem bozulmuş demektir. Orada sömürü vardır, hırsızlık vardır, zorbalık vardır, haksızlık vardır. Mutlu azınlık ve mutsuz çoğunluk vardır. Yüksek enflasyon bu denklemi bozmak için kullanılan araçların başında gelir. Yoksul ve orta halli kesimlerin varlıkları enflasyon mekanizmalarıyla en tepedekilere aktarılır. Emek ve yaratıcılık değerini yitirir, ahlak bozulur, işsizlik yaygınlaşır. Torpil devreye girer, liyakat anlamsızlaşır, gelecekten ümit kesilir.
2. EDEN BULUR – Yani suç işleyenler cezalandırılır ve masumlara dokunulmaz. Hatta daha fazlası: Hukuk, suçluların cezalandırılmasından önce masumların haklarını korumak için vardır. İşleyen bir adalet sistemi yalnızca mülkün değil, mutluluğun da temelidir. Adaletin önünde yurttaşlara eşit muamele edilmiyorsa adalet kurumu kötülüğün ajanı haline dönüşür. İnsanlar haksız yere hapsediliyorsa, siyasal emellerle karakollarda ve mahkeme koridorlarında süründürülüyorsa mutsuzluk hikayeleri pıtrak gibi çağlar. Hukuk skandallarının yaşandığı, muhaliflerin söyledikleri bir söz ya da attıkları bir tweet yüzünden tutuklandığı bir yerde insanlar mutlu olabilir mi?
3. AZMEDEN BAŞARIR – Yurttaşların asıl yapmak istediklerini yapmalarına izin verildiği ve hatta bu konuda teşvik edildiği toplum başarı ve mutluluk yolundadır. Gelişememek, güdük kalmak, en büyük mutsuzluk kaynağıdır. Mutsuzluk gerekçelerinin çoğu insanların yaptıklarıyla değil, yapamadıklarıyla ilgilidir. İstediğini yapmak, azim kadar fırsat eşitliği ve özgürlük gerektirir. İyi bir eğitim sistemi mutlu bir geleceğin tarlasıdır. Yeter ki gençleri çağdaş yarınlara hazırlasın, onlara zorlukları aşma enerjisi yüklesin. Somut fırsat, seçme özgürlüğü, kurumsal destek… Bunlar varsa büyük insanlar yetiştirirsiniz, yoksa, kavruk insanlar ülkesi olursunuz. Kavruk insanlar şükrederler ama hayata teşekkür etmezler. Mutsuz olduklarının bile farkında değildirler.
Türkiye'nin bir süredir sonlarda geldiği dünya mutsuzluk endekslerine bir de bu denklemler açısından bakın.
Hadi bir denklem daha ekleyeyim,
NE EKERSEN ONU BİÇERSİN!