Aslında bu kehanetin daha eski bir versiyonu da vardı. 2023, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu laik Cumhuriyet'in 100. yılıydı. Bu versiyona göre, "Müslüman Türkiye"nin uzun tarihinde olsa olsa bir parantez olan bu "anormallik" çok daha fazla süremezdi. Eninde sonunda ve büyük bir olasılıkla 2023 yılında AKP iktidarı tarafından kapatılacaktı.
İşaretler belirmişti: Geliyordu gelmekte olan!
Soldan gelip İslamcı bir militan olan bir şair arkadaşım yıllar önce şöyle demişti:
"Bu zulüm 100 yıldan fazla süremez!"
Amerikalı sosyal bilimci Samuel Huntington da çok yankılar uyandıran Medeniyetlerin Çatışması kitabında Türkiye'yi parantezi kapatmaya ve asıl dere yatağına dönmeye çağırmıştı.
Siyasal islamcı ideologlar (Fethullahçılar dahil) uzun süre 2023'e tarihi bir dönüşüm anı, ya da "o yıl", olarak baktılar. Dizginler artık onların elindeydi. 2023'e kadar "büyük dönüşüm"ün ("aslına dönüş" de diyorlardı) altyapısı oluşturulacak, potansiyel muhalefet odağı kurumlar zayıflatılacak, 2023'de coup de grace, son darbe vurulacaktı.
Bunun için büyük bir ihtilale gerek olmayacaktı: İslamofobi gerekçesi ne güne duruyordu? 2023 seçimlerini kazandıktan sonra demokratik yetki kisvesi altında yapılacak referandumla, yeni yasalarda "dinsel hassasiyetleri" korumayı amaçlayan bir denetim kurumun yaratılması ile amaç sağlanabilirdi. Sıra adım adım eski yasalara gelirdi.
Ve böylece gelmekte olan gelir, "zulüm" sona ererdi.
Gelmekte olan geleceği sabırsızlıkla bekleyen karşı kesim ise, seçimde kazanılacak zaferin adım adım ilerleyen dinsel yönetime karşı kesin önlemlerin kapısını açacağını umut ediyordu. Devletin tarikatların tasallutundan kurtarılması, eğitim sisteminin yeniden bilimselliğe dönmesi, kadınlara yönelik baskı ve şiddete son verilmesi ve genel olarak özgürleşme başta gelen beklentileriydi.
Onlara bakılırsa, asıl ana yatağa dönmesi gereken Mustafa Kemal'in Cumhuriyet devrimleriydi. Ve toplumdan alınan sinyallere göre 2023'te bu gerçek olacaktı: Program yüklenmekteydi.
2023'te ne olacak? Daha doğrusu 2023 seçimlerinde ne olacak? Hatta daha bile doğrusu, bu seçimlerin ertesinde neler olacak? Bu yıl, kördüğüme dönüşmüş olan 100 yıllık bir hikayenin nasıl çözüldüğünü görebilecek miyiz?
Kuşkusuz, Türkiye'nin sıradan bir ülke olmadığını bir kez daha anlayan Avrupa, Türkiye'nin tarihle randevusunu yakından izleyecek. Türkiye seçim yıl boyunca mercek altında olacak.
Türkiye'nin sistem ve blok değiştirme olasılığı büyük haberdir.
Hilesiz hurdasız temiz bir seçim yapılabilecek mi? Muhalefet partileri, seçim güvenliği açısından tüm önlemleri aldıklarını söylüyorlar. 2019'da iyi bir sınav vermişlerdi.
Ancak, bence, Putin'in 2016 seçimlerinde dostu Trump'a verdiği desteğe bakarak, sosyal medya alanında ne gibi önlemler alacaklarını da düşünmelerinin zamanıdır. Ukrayna'da kendisini ayağından vurmuş olan "topal ördek" Putin, Türkiye'deki dostunun seçimleri kaybetmesini istemeyecektir.
Ya Türkiye üzerindeki etkileri zayıflamış olan ama ısrarla çifte standart uygulamaktan vazgeçmeyen kadim Batılı güçler?
Onlar yaka silktikleri Putin'i dengelemek için neler düşünecek ve yapacaklar?
Cumhuriyet'imizin 100. yılında, "gelmekte olan"ların hangisi gerçek olaacaktır? İzleyip göreceğiz.
Bu türden ön-değerlendirmelere Batı gazeteciliğinde "curtain raiser", "perde açılışı" derler.
32 kısım tekmili birden! Perde açılıyor. Gözlerimizi dört açalım ve emniyet kemerlerini bağlayalım!