Bayramlar niye var? Kurban Bayramı niye var? Kimleri ziyaret ediyoruz? Kimlere mesaj gönderiyoruz? Tarih bir yana, bayramlar, kendimizle yüzleşmek için var. Hani şu, ailenin olmazsa olmaz büyüğünü aramaktan kaçıyorsun ya köşe bucak, o anki halin niye var mesela? Annen telefonu sana uzatırken elinle sessizce “hayır, hayır” işareti yapıp konuşmalardan kaçıyorsun ya hani, nedir tüm bunlar? O halinle yüzleşmek, bunların üstüne gitmek demek bayram. Üstüne gidersen orada seni bekleyen şekerler demek. El öpmek, ayrı bir hiyerarşi. “Eşit değiliz” demek daha en baştan. Ziyaretlerdeki bayram çocuklarının ciddiye alınmaması, sözlerinin dinlenmemesi ayrı bir gelenek. Ne geliyorsa, başımıza o sözde saygıdan gelmiyor mu? Yüzüne karşı elini öpüp ardından saymamak… Ritüel de kalmadı. Kalamıyor o gözle bakınca.
Trenle yaptığım yolculuk sırasında mesajlar gönderdim. Bu mesajların adına ne demeliyim, bilemiyorum. Kutlama, tebrik?.. Neyin kutlaması? Kurban etmelerin?
“Happy bayram”, "İyi bayramlar dilerim”, “Kutlu mutlu olsun” diye yazdım mesajlarımı…
Eylemsiz kalmak da ayrı dert. Dünyanın bir köşesinde, tüm civcivli şahaneliklerden (!) uzakta tutmak kendini: Aman o mu? Aramaz, yabanidir.
Vejeteryan arkadaşıma da gönderdim bir mesaj. Neyi kutlayacağımı bilemeden. Yani çok düşününce de tuhaf şeyler oluyor. “Çok yaşa” yerine “iyi yaşa” der buluyoruz kendimizi. O da olmuyor. Adet yerini bulamıyor. Bulduğu an bizde mecal kalmıyor. Bir klik edememe durumu var bayramlarda. Ya da bayramlar gelince bende. Ve gözlemlediğim kadarıyla çoğumuzda.
Bayram mesajı ne olmalı? “Ölümler var. Birbirimizi öldürüyoruz. Ama ce-e bence (!) Mutlu bayramlar!” Olmadı. Şu nasıl?
“Yani, tamam, kesmek, kan, kötü şey, hatta kötü ötesi, ama neyi kutlayacağım şimdi, koyunlar, kuzular, boykot? Peki, tamam, iyi bayramlar!”
Of ki ne of…
“Karabulut cinayetini paylaşmışlar kurban olarak, gördün mü? Kadın cinayetleri… Katledilmediğimiz nice bayramlara…”
Bu bayram kimin bayramı? Muazzez Ersoy’u annemin televizyonunda gördüm. Bir tuşu vardı sanki omzunda. Ona bastılar. “Tüm İslam aleminin… Hayırlara vesile olmasını diler… Kutlarım” dedi.
Vay arkadaş, hangi mesajı gönderirsem göndereyim, içim rahatsız benim. Dille olan meselem, bir grubu anarken diğerini dışarıda bırakma refleksimden hareketle kendime çuvaldızlar batırdığım şölenler...
Bayram demek gerilim demek kimilerine… Maruz kalınan şeyler artıyor. Engellemek için sanki eskirim sporu bilmek gerekiyor.
Yine, annemin televizyonu… Nurella’nın ellerini izliyoruz. “Bayram geldi, küslük olmaz, barışın” diyor atıl-kurt yarışmacılara. Alkış kopuyor. Hop küsmüşler hop barıştılar. Lay lay lom (!)
Anlıyorum ki, anlamaya çalışıyorum ki, ben de tuşlar edinmeliyim devam edebilmek için. Tuşuma bastıklarında, gökyüzüne bakışlarımı asla dikmemeli, “Hamdolsun, çocuklar sevinsin, maksat hayvanlarımızı keserken korumak, küsler barışsın” falan demeliyim.
Çocukları dinleme, sustur; çocukların bayramı… Kafa kes, işkence yap öldür; tüm kardeşlerin bayramı… Bu sırada elinde böyle bir but olsun, kocaman, kanlı… Onu ye! Yağları yanaklarına bulaşsın!
Yine de bayram hediyem: https://www.youtube.com/watch?v=2Td4Sy2xMWY