Bilgelik şuymuş: Karnın açsa yemek ye. Yorgunsan uyu, dinlen.
Basit gibi görünen bu ihtiyaçları ihmal ettiğim pek çok an oldu. Gidermeyen çoğu kişiyi de izliyorum. Kendine değer vermek tam da buradan başlıyor.
Son yazdığım yazı olumlu bakmakla ilgiliydi. Aslında debelenmeler de olmuyor değil. Ve aslında o yazı aşağıdaki gibi de olabilirdi. Bu da diğer taraftan bakmak.
Picasso’yu hatırlarsak bir burna farklı açılardan bakıp sağdan görünen burun, soldan görünen burun, karşıdan görünen burun, aşağıdan yukarı bakınca görünen burun olarak onu -tüm açılarının toplamı olarak- çizebiliriz.
Aşağıdaki cümleler başka bakış açılarını neredeyse eş zamanlı olarak bir arada barındıran zihnin ürünüdür. Şimdi sorulacak soru şu: Başka başka bakış açılarından bakan zihinlerin sayısı artsa bu diyarlar daha yaşanır olur mu? Birey, bu düşüncelerin toplamı olarak var oluşuna nasıl devam ederse tüm canlılar için en iyi sonuca varılır?
a) Pozitifte kalmak için ısrar etsin. Hulahop yapsn.
b) Negatifi de kabul etsin. Bu hayatın gereği. Düşünüyorsun öyleyse var.
c) İkisini harmanlasın. Hayat bir mozaik?!
d) Boş versin.
İyi ki bu sabah kahve yerine portakal suyu içtim ve sigara içmedim. Ama sonra içtim.
İyi ki otuz beş yaşımda piyano ve müzik teorisi öğrenmeye başladım. Ve çok zorlanıyorum. Ödevlerimi yapmak istemiyorum.
İyi ki kadınlara destek oluyorum ve iyi ki kadınlar bana destek oluyor. İnsanlara da destek oluyorum. Niye kadın diyorum ki sadece?
İyi ki tüm vaktim bana ait ve buradan sonra uykuya ya da yüzmeye ya da konsere gidebilirim. Sen onu benim külahıma anlat. Birçok sorumluluğum var. İstemediğim yerlere gitmiyor muyum? Bal gibi de gidiyorum.
İyi ki nefes alabiliyorum. Bazen unutsam da o kafasına göre devam ediyor.
İyi ki bugün iyi beslendim: Kivi ve fındık. Sonra da kızartma falan yedim.
İyi ki gözlerim görüyor, kulaklarım duyuyor. Keşke görmez olsaydım, duymaz olsaydım dediğim şeyleri de.
Çok şükür hayatımın tüm sorumluluğunu alma cesaretine sahibim. Evet de, canım çıkıyor.
Burada, çevremde insanlar var, çok şükür ki onlarlayım. Bazen tahammül edemiyorum.
Ayaklarım var ve yürüyorum, teşekkür ederim. Ayakları olmayanlar teşekkür etmesin mi?
İstanbul’da yaşıyorum, teşekkür ederim. Başka yerler de güzel gelse.
İyi ki Armağan var. İyi ki var.
İyi ki Senem, Ayten, Çiğdem var. İyi ki.
İyi ki akşam open mic’e gideceğim. Ve yine en şahane performansım olmayacak.
İyi ki Jef var ve blues çalmayı öğrendim. Metronomu ancak 20’de tutarsam devam edebiliyorum.
İyi ki sabahları limonlu su içiyorum. Sonra da pilav yiyorum.
İyi ki hayatımı düzenleyebilecek güçteyim. Sen öyle san.
Akşam Sibel’i göreceğim ve phrasing yapmayı anladığım için teşekkür ederim. Sibel bir mucize. Phrasing’i becerememem de bir o kadar anti-mucize olmalı.
Fındık yiyorum ve dişlerim var, teşekkür ederim. Dökülürse n’apacağım?
İyi ki çok kitabım var. Kitabın çok olması da mülkiyetten pay almak, çok kitabın olması değil çok kitap okumak güzel.
İyi ki öğrencilerime sergi açıyorum. Ve etraf bunu anlayan insanlarla dolup taşıyor adeta.
İyi ki hasta olunca tedavi olabiliyorum. Tek başıma.
İyi ki meditasyona başladım. Yarım yamalak.
İyi ki Canan var. Ve onu görmeye gitmedim.
Şükürler olsun, yaşadığım yeri seviyorum. Evet.
İyi ki C7 çalıştım. Yine de ne anladım, bir de bana sor.
Çok şükür Filiz var ve burada ağladım, mektubumu arkadaşlarıma okudum, beni dinliyorlar, onları dinliyorum, çok şükür. Çoğu şeyi kabullenmekte zorlanıyorum.
Bugün çok güldüm. Karadeniz yemekleri yedik. Teşekkür ederim. Keşke ağaçtan yiyerek yaşayıp gitsek.
Arkadaşlarımı seviyorum. Onlara kurduğum cümlelerden sonra kendimi yiyip bitiriyorum.
Evi toplama gücüm var, şükürler olsun. Düzenli olarak dağıtan biriyim.
Dışarıdan gelen çocuk seslerini duyabiliyorum, bu güzel. Aslında onlara sinir olmuştum. Vır vır vır, tepemde.
Bu akşam belki Nardis’e gideceğim, yaşasın! Yine uykum gelecek erkenden ve ikinci yarıya kalamazsam sinirleneceğim.
Çileğin tadını alıyorum, bu çok güzel. Hapur hupur hızlı yediğim için bazen bir şey anlamıyorum; çünkü yavaşlayamıyorum.
Parmaklarım kalem tutuyor diye sevinçliyim. Of.
Kalbim çarpıyor ve benimle konuşuyor, dünyanın tatlı bir parçasıyım ben. Panik atak habercisi olmasın?
Çok şükür orgazm oluyorum. Çoğunluk sevişmiyormuş gibi davranıyor.
İyi ki spor salonuna gidiyorum şu an. Taşındıktan sonra azıcık gidebildim. Yine beceremedim.
Sağlıklı bir bağırsak florası için turşu yemeyi öğrendim. Depresyon bağırsak florasına, doğru besinleri gönderince azalabilirmiş. Ev kefiri ya da ev yoğurdu da olur. Annemden bunun için tarif aldım, teşekkür ederim. Bağırsakla olacak iş değil bu galiba.
Öğrenmeye olan merakım canlı olduğu için minnettarım. Bunu korusam iyi olur. Acaba hepsi benim elimde mi?
Caz grubumu çok seviyorum. Evet.
Yüzdüm ve bedenimle ilgilendim. Kendimi seviyorum. Emin misin?
Cesaretimi seviyorum. Eh, bu iyi sayılır; ama eylemlerimden sonra kendime kötü şeyler söylüyorum. Yıkıcı şeyler.
İyi ki Evrim var, Eylül var. Evet.
Helin ve Dilan’la beklenmedik bir karar aldık ve uzun uzun sohbet ettik ve birbirimiz hakkında çok şey öğrendik. Bu çok güzeldi. Teşekkür ederim sevgili dünya. Evet.
Oda arkadaşlarım bana iltifat ediyor. Onların sevgisini tüm kalbimle kabul ediyorum. Seviliyor, seviyorum. Hım.
Hayat bana büyümem için olaylar yaşatıyor. Üstesinden geldiğim için teşekkür ederim. Hayat bir sağdan bir soldan vuruyor. Seni bir yumağın içine atıyor ve çırpınmanı izliyor.
Zorlandığım olayları yazıyorum. Analiz gücüm olduğu için minnettarım. Bırak ya.
Çalıştığım odada ihtiyacım olan her şey var ve bu çok güzel. Bu konuya hiç girmeyeceğim.
Nefes aldığım için çok şanslıyım. Hayatta olanı kutsama ve ölümden korkmak niye?
Yeni alışkanlıklar edinecek kadar canlıyım. Kendimden kaçıyorum belki de her şeye saldırıp.
Az önce kedi seven birini gördüm. Bu sahne çok güzeldi. Ben her gün çıplak gözümle film çekiyorum, kamerasız. Bunun için minnettarım. Delirmemek için bulduğum oyunlardan biri daha.
Gördüğüm kedi kuyruksuzdu. İyi ki ona gönderdiğim şefkatim var. Bu berbat bir şey! Kim yaptı bunu o kediye? Kim!
Yaz geliyor ve D vitamini alacağım ve kimyasal içeren şeyleri vücuduma sürmeyeceğim. Beyazım ve kıpkırmızı oluyorum, zaten güneşlenecek vakit yarattığımı da -son yıllarda- hatırlamıyorum.
Aklımı seviyorum. Hadi ya.
Turn out, come across, bring out, dram one’s heels gibi deyişlerin anlamını bildiğim için zevk alıyorum. Bir halt bildiğim yok. Sözlüğe bakıp duruyorum.
Hayatta kalmak için, faydalı olmak için büyük çaba gösterdim, gösteriyorum. Bunun için kendimi kutluyorum. Diğer türlüsü olmadı.
Tırnaklarım elimle aynı renkte. Bunun müthiş bir tasarım kararı olduğunu düşünüyorum. Ojelerle boğuştuğum doğru. Ojesiz kadınlar bence dışlanıyor, yani ana akım tarafından.
Çalışkanlığımı seviyorum. Başka şansım yoktu ya da ben öyle sandım.
Hayat sürprizlerle dolu olduğu için çok güzel. Kötü sürprizleri sevmiyorum. Suların kesilmesi iyi değil. Sular, evet.
Bugün iki oyun izledim. Bunun için teşekkür ederim. Seçip gitseydim daha iyi olurdu.
Ceviz yiyorum, yaşasın. Yıllar önce buna sevinen biri olmuştu yanımda; ama anlatabilmem mümkün değil şimdi. Bir türlü aklıma yatmamıştı. İnsan ceviz yediğine niye sevinir? Saçma bir durumdu, açlıktan falan değil. Ben de öyle olabilmek istedim galiba. Ceviz yerken çok sevinmek…
Ekonomi okuyacakken tüm engellere rağmen sanatı seçtiğim için kendimi kutluyorum; çünkü bu bana daha uygundu. Ve güzelce süründüm.
Elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Doğru.
Gülüşümü seviyorum. Bilmiyorum. Saklamak istediğim şeyler var.
Kimseyi incitme duygum yok. Bu çok iyi. Evet ama sonradan fark ediyorum ki incinmiş.
İyi ki güneş açtı. ... İyi ki uyandım. ... İyi ki balık yedim. Gözü olan bir varlığı yedim. Belki de bu bir katliam.
İyi ki üşenmiyorum. Puf.
İyi ki bedenimi dinliyorum. Bazen duyamıyorum onu.
İyi ki doğanın bir parçasıyım. Doğadan uzak yaşıyorum ve bunu sevmiyorum. Bütün binalar gitsin.
İyi ki sabun var ve çok güzel kokuyor. Kendi kokum da güzel olsun. Sabuna ihtiyaç duymak istemiyorum.
İyi ki bulutlar var. Ama onlara bakıp oyun oynamayalı çok uzun zaman oldu. Bulutları kuzuya benzetmeli oyun.
Ayağımı suya sokabildiğim için mutluyum. En son ne zaman soktum?
İyi ki doğdum. Doğmasaydım ne farklı olurdu emin değilim.
İyi ki Türkiye’de doğdum ve yaşadım. Of.
İyi ki soğuk suyla duş aldım. Üşüdüm.
İyi ki bulmacalar var. Ve beni oyalıyor. Oyalanmaya ihtiyacım var.
İyi ki rüyalar var. Kabus diyoruz biz ona.
İyi ki Stompin’ at the Savoy çalışıyorum ve iyi ki Nilgün abla var. Bu şarkıyı da benimle o tanıştırdı. Hâlâ ezberleyemedim.
İyi ki merdivenden çıkıyorum, asansör yerine. İki kere mi ne yaptım.
İyi ki kumbaram var. İyi bir başlangıç. Kumbara diyerek işi sevimlileştirdiğini mi sanıyorsun?
İyi ki dağlar var. Ve onları görmüyorum.
İyi ki sezgilerim güçlü. Ve bu bana pahalıya mal oluyor.
İyi ki Cemicok var. ... İyi ki Yeşim var. ...
İyi ki adalet dünyam sağlam. Dünyayı sen mi kurtaracaksın? Sen önce kendi dünyanı kurtar.
İyi ki ait olmadığım yerlerde bile hayatta kalabiliyorum. Uyum sağlamazsan kalamazsın. Ve uyum sağladıkça kendinden parçalar kaybedersin. Fakat bu böyle. Zorunda olduğuna inanmazsan da devam edemezsin.
İyi ki uyuyabiliyorum. Uyuyamadığın zamanları da gördük. İyi ki walker var. ...
İçimde susmayan koyu bir ses var.
Bu yüzden insanız belki.
Yin ve yangız.
Belki de hiç bir şey ve her şey.
Picasso’nun burunlarının rahatlatması iyi. Kübizm budur. Farklı açıları tek bir karede ve aynı anda verebilmek.