Gazeteciliğin içine düştüğü durum ya da çok sevdiğim mesleğimin bugünkü utanç verici hâlleri içimi acıtıyor. Başbakan talimatlarıyla hizaya sokulan bir medya düzeni hiç özgür olabilir mi? Başbakan'dan ‘cici gazeteci’ye çekilmiş ‘Alo Fatih Hatları'nın tıkır tıkır işlediği bir memlekette, söyleyin Allah aşkına, demokrasiden söz edilebilir mi?
Bu satırları dün gece yarısına doğru yazıyorum.
Yazarken de hüzün duyuyorum.
Çünkü gazeteciliğin içine düşmüş olduğu durum ya da çok sevdiğim mesleğimin bugünkü utanç verici hâlleri, emin olun, içimi acıtıyor.
Gerçekten yazık.
Medyası böyle olan bir ülkede demokrasiden söz edilebilir mi?
Başbakan talimatlarıyla kendini hizaya sokan bir medya düzeni hiç özgür ya da bağımsız olabilir mi?
Medyadan telefon talimatlarıyla haber attırabilen bir Başbakan’ın ağzından daha hâlâ demokratikleşme paketi gibi sözler işitmek tahammül edilebilir bir durum olabilir mi?
Elbette olamaz.
Demokrasiye içtenlikle inananlar için böylesine utanç verici bir durum çoktan beri tahammül edilebilir olmaktan çıkmıştır.
Tayyip Erdoğan’ın Alo Fatih Hattı bu memlekette rejimin demokrasi ve özgürlüklerden nasıl hızla uzaklaştığını, nasıl otoriterleştiğini, nasıl ‘polis devleti’ne dönüşmeye başladığını apaçık sergilemektedir.
Aşağıdaki ses kaydı tapeleri, ‘Alo Fatih Hattı’ndan yeni bir örnek.
HaberTürk televizyonu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin basın toplantısını canlı olarak veriyor.
Başbakan Erdoğan küplere biniyor.
Daha önce de yaptığı gibi, HaberTürk yayın grubu üyesi Fatih Saraç’ı arıyor ve aralarında aşağıdaki konuşma geçiyor.
Erdoğan: Fatih sen izliyor musun şu andaki basın açıklamasını?..
Fatih Saraç: Efendim şu anda evdeyim ben, bir dakika, dışarıda şeyin mi diyorsunuz, Habertük’teki mi?
Erdoğan: Evet
Fatih Saraç: Yok efendim şimdi açtım.
Erdoğan: Yaa adam…
Fatih Saraç: Bitirir…
Erdoğan: Fatih, yani siz var ya, ne yaptığınızın farkında değilsiniz ya! Adam şu anda sanki Türkiye batmış, bitmiş, tamamen elden çıkmış… Böyle bir manifesto açıklıyor ve bunu tam tam olarak da, canlı yayın olarak veriyor ya…
Fatih Saraç: Şimdi iki üç dakikaya kestiriyorum efendim, tamam…
Erdoğan: Bu ne biçim iş ya, ama yeni başlamadı.
Fatih Saraç: Ama efendim…
Erdoğan: 15-20 dakika oldu, 25 dakika oldu ya…
Fatih Saraç: Tamam efendim, şimdi kestiriyorum, söylüyorum tamam…
Erdoğan: Rezillik ya, böyle bir şey olur mu ya, adam küfür ediyor bize, ya baştan beri küfür ediyor.
Fatih Saraç: Bütün siyasi partilerin, işte grup olanların açıklamalarını verelim diyerek, önden bir kayda alalım diye…
Erdoğan: Olur mu canım, niye öyle bir kaygı olacak ki, mecbur musun öyle bir şey vermeniz. Ya şu adamın yaptıklarına bak ya, sanki ülke batmış bitmiş gitmiş elden…
Fatih Saraç: Tamam efendim…
Erdoğan: Tamamen vatan hainleri el koymuşlar ülkeye, biz vatan hainleri ile işbirliği içindeyiz, yenilir yutulur bir basın toplantısı değil yani…
Fatih Saraç: Anlaşılmıştır efendim.
Erdoğan: Vay anasını ya…
Fatih Saraç: Hemen kestiriyorum efendim. Özür dilerim efendim.
HaberTürk yayın grubu üyesi Fatih Saraç, Başbakan Erdoğan’dan fırçayı yedikten hemen sonra kanal yöneticisi Oğuz Usluer’e açar telefonu.
Oğuz Usluer: Efendim Fatih Bey?
Fatih Saraç: Oğuz ya, bizden başka MHP Genel Başkanı’nın basın toplantısını naklen veren olmamış, çok üzüldü millet ya.
Oğuz Usluer: Yani NTV, CNN ve TRT…
Fatih Saraç: Onlar kesmişler.
Oğuz Usluer: Yoo kesmediler Fatih Bey.
Fatih Saraç: TRT verdi mi?
Oğuz Usluer: Tabii TRT de verdi, ee NTV de verdi, CNN de verdi.
Fatih Saraç: Ama biz uzun uzun verdik
Oğuz Usluer: Hayır, hepimiz aynı sürede verdik. CNN biraz geç girdi, geç çıktı. Hani belki 2 dakika fazla vermişimdir. Ee süreden kaynaklı bir durumdan dolayı, yani maksimum 2 dakikadır.
Fatih Saraç: TRT verdi mi?
Oğuz Usluer: Tabii tabii verdi, TRT de verdi. TRT de verdi. Ee bir kısmında A Haber de girdi. Eee zaten şu an devam ediyor, baştan sona vermedik, en başını da vermedik devam ediyor. O Anayasa’yla , çözüm süreci ile ilgili kısımları verdik. Anayasa’yı tamamını verdik, çözüm kısmını da eee bir kısmını verdik. Yani çözüm süreciyle ilgili kısmıyla bir kısmını verdik, tamamını vermedik, yani daha devam ediyor zaten.
Fatih Saraç: Gözünü seveyim biz vermeyelim tamam. Direk birisi aradı, üzüldüğünü söyledi tamam.
Fatih Saraç, bu görüşmenin ardından Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı arar telefonla.
Fatih Saraç: Bilalciğim nasılsın?
Bilal Erdoğan: Sağol abi siz nasılsınız?
Fatih Saraç: Müsait misin?
Bilal Erdoğan: Buyur abi.
Fatih Saraç: Eee şimdi, ee büyüğüm aradı da..
Bilal Erdoğan: Hıh..
Fatih Saraç: Bahçeli’ylen ilgili bi şey naklen veriyorsunuz dedi, kestirdim onu da. Ya sen bi şekilde söylersin, TRT verince biz veriyoruz, TRT vermeyince vermiyoruz.
Bilal Erdoğan: Hıııh..
Fatih Saraç: Yani TRT verince, TRT girmiş, A Haber girmiş. Büyüğüm de bizi seyrediyormuş herhalde, bizden yakaladı. Ben hemen anında kestirdim. Ama önemli olan yani onun üzülmemesi için… Üzüldüm diyor, ben çok üzülüyorum, üzülmesin.
Bilal Erdoğan: Hı hıı.
Fatih Saraç: TRT verince biz veriyoruz. TRT’yi koyduk önümüze, TRT’nin naklen yayın yaptığı her şeyi ona göre veriyoruz.
Bilal Erdoğan: Anladım.
Fatih Saraç: Orası şaşırtınca, tabii bizimkiler şaşırmışlar. Hakkını helal et, kusura bakma.
Bilal Erdoğan: Estağfirullah abi, estağfirullah. Hadi selametle.
İşte böyle bir şey Alo Fatih Hattı!
Tayyip Erdoğan’dan ‘cici gazeteci’ye çekilmiş böyle bir ‘Alo Fatih Hattı’nın tıkır tıkır işlediği bir memlekette, söyleyin Allah aşkına, demokrasiden söz edilebilir mi?
Özgür medyadan söz edilebilir mi?
Bağımsız medyadan söz edilebilir mi?
Alo Fatih Hattı, tekrar ediyorum, ‘özgürlük hırsızlığı’dır.
Ve bu hırsızlığı yapanlar, hiç kuşkunuz olmasın, demokrasilerde gün gelir bunun hesabını verirler; demokrasilerde bu hırsızlığı yapanlardan eninde sonunda hesap sorulur.
İyi pazarlar!
Twitter: @HSNCML