Erdoğan Bayraktar’ın Başbakan'a istifa çağrısı yapması, siyasetin daha da istikrarsızlaşacağının yeni bir işaretidir. Bayraktar, milletvekilliğinden de istifa edip hapsi de göze alan bir "hodri meydan" çekmiştir Erdoğan’a…
Başbakan Erdoğan, “Yeni Türkiye’nin istiklal mücadelesini veriyoruz” diyor. Hayır Sayın Başbakan! Siz artık yüzünüzü yeni değil, eski Türkiye’ye döndünüz; yeni değil eski Türkiye’nin yolunda yürümeye başladınız.
17 Aralık sürecinde yeni olan nedir?
Erdoğan Bayraktar’ın Tayyip Erdoğan’a meydan okumasıdır.
Evet, aynen öyle.
İstifa ederken özetle diyor ki:
“Ne yaptıysam Başbakan’ın talimatıyla yaptım. Sayın Başbakan da istifa etsin.”
Bu bir ‘meydan okuma’dır.
17 Aralık sürecinde yeni olan da bu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan istifa eden Erdoğan Bayraktar’ın açıklaması şöyle:
“Sayın Başbakan’ın istediği bakanla çalışmak veya istediği bakanı görevden almak en tabii hakkıdır ve yetkisidir.
Fakat, 'rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız!’ şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum.
Etmiyorum, çünkü soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı.
Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum.
Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakan’ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.”
Erdoğan Bayraktar düne kadar Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı sayılırdı.
Yakın ilişkileri, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde başlamış, önce TOKİ’ye, oradan da Bakanlar Kurulu üyeliğine uzanmıştı.
Kimine göre, Erdoğan’ın en yakınlarından, hatta ‘kara kutu’larından biriydi Bayraktar…
Şimdi ise Erdoğan Bayraktar’ın, üstelik sadece bakanlıktan değil milletvekilliğinden de, “Ne yaptıysam Erdoğan’ın talimatıyla yaptım” diyerek Başbakan’a istifa çağrısı yapması, ‘operasyon’un yakın geleceği açısından çok önemli bir gelişmedir.
Bir kenara not edin:
Bayraktar’ın Erdoğan’ı istifaya davet etmesi, ne yazık ki, memlekette suların daha beter karışacağının, siyaset meydanının daha da istikrarsızlaşacağının yeni bir işaretidir.
Çünkü Erdoğan Bayraktar, milletvekili dokunulmazlığını da elinin tersiyle iterek, gerektiğinde hapsi de göze alabilecek kadar iddialı bir hodri meydan çekmiştir Erdoğan’a…
Bakan istifalarına gelince…
Heyecan verici değil.
Gecikmiş bir gelişme.
Çoktan istifa etmeleri gerekirdi çünkü.
Başta operasyonu yürütenler olmak üzere 400 civarında polis görevden alındıktan sonra, Adli Kolluk Yönetmeliği’nde kuvvetler ayrılığı ilkesini hiçe sayan değişiklikten sonra gelen bakan istifalarının kıymeti harbiyesi kalmamıştır.
Belki yeni olan şudur:
Tayyip Erdoğan cephesinde yaşanmakta olan sıkıntının derinleşmesi, giderek paniğe dönüşmesi...
Kendi saflarında, kendi partisinde, kendi milletvekili grubunda, kendi tabanında (Kütahya Milletvekili İdris Bal ve İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’den sonra dün de Ordu Milletvekili, eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in AK Parti’den istifası) kendisini devamlı sıkıştırmaya, hatta bunaltmaya başlayan soru işaretleri azalmıyor, çoğalıyor.
Yazın bir kenara.
Bu soru işaretleridir, üç bakanın gecikmiş istifalarına yol açan...
Bu soru işaretleridir, Tayyip Erdoğan’ın çok daha sivri dil kullanmasına yol açan...
Bu sivri dil ve söylemle medyayı, polisi, yargıyı, eleştirel sesleri sindirmeye, caydırmaya çalışıyor Erdoğan.
Ama nafile...
En iyi savunma hücumdur taktiği, bu saatten sonra geri teper. İnandırıcı olması çok güçtür. Erdoğan’ın bu yırtığı dikmesi, bu yarığı kapatması uzak ihtimaldir.
Hep aklıma takılıyor.
Bu sivri dil ve söyleminin, Türkiye’yi dalga dalga nasıl istikrarsızlaştıracağını, kaynatılacak cadı kazanları ile Türkiye’yi daha beter nasıl keskin cephelere ayıracağını, bunun hem siyaseti, hem ekonomiyi her geçen gün nasıl vuracağını neden göremiyor Tayyip Erdoğan?
Ona bu aklı verenler mi, yoksa Erdoğan’ın kendisi mi bu kadar körleşmiş durumda?
Ya da her ikisi birden mi?
Her konuşmasıyla yargı bağımsızlığını, kuvvetler ayrılığını hiçe sayan bir Başbakan’ı uyaracak kimseler yok mu yakın çevresinde?..
Bu soruları, Ankara’yı yakın markajda tutan bir meslektaşıma dün sorunca tepkisi şu oldu:
“Bu aşamalar geçildi, artık ipler koptu!”
Dün öğleden sonra televizyonda Başbakan Erdoğan’ı dinliyorum. AK Parti’nin il başkanları toplantısında konuşuyor.
Yeni hiçbir şey söylemiyor.
Belki yeni olan, demin de belirttiğim gibi, dilini çok daha fazla sivriltmiş olması.
Konuşmadan kulağıma çalınan bazı sözcükleri not ediyorum.
Vatan hainleri...
Casuslar...
Karanlık odaklar...
Millete, milli iradeye komplo...
Kirli tezgâh...
Medyadaki maşalar...
Sermaye çevrelerindeki maşalar...
Faiz lobisi...
Sicili siyah olanlar...
İnfazcı medya...
Kara ihanet...
İç barışa hain tuzak!
Türkiye’nin büyümesini istemeyen bazı uluslararası karanlık odaklarla onların içerideki işbirlikçileri...
En sonunda da ekliyor:
“Yeni Türkiye’nin istiklal mücadelesini veriyoruz.”
Hayır Sayın Başbakan;
Siz artık yüzünüzü yeni değil, eski Türkiye’ye döndünüz; yeni değil eski Türkiye’nin yolunda yürümeye başladınız; çünkü siz sırtınızı demokrasi ve hukukun üstünlüğüne döndünüz.
Şunu iyi bilin:
Bu halleriniz Türkiye’yi her bakımdan istikrarsızlaştıracak!
Yazık!
Twitter: @HSNCML