CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ne diyor: “Bir ülkede demokrasinin olup olmadığının bir tek göstergesi vardır. Orada medya üzerinde hiçbir baskı yoktur. Medya özgürce haberini yapar.” Kılıçdaroğlu ne diyor: “Artık Erdoğan ve ailesinin yolsuzluk yaptığını bütün dünya biliyor. Obama da, Putin de, Hollande da, herkes de biliyor.” Kılıçdaroğlu ne diyor: “Demokrasi askıya alınıyor. Bir dikta söylemi var. O söylemin gereği de bürokrasi ve yargı tarafından yerine getiriliyor.” Kılıçdaroğlu ne diyor: “Dikkat edin, Erdoğan kalkıp bir şey söylüyor, ertesi gün gereği yerine getiriliyor. Bu kişinin işine son verilmeli, operasyon yapılmalı, kanun teklifi verilmeli, dava açılmalı diyor ertesi gün yapılıyor.” Kılıçdaroğlu ne diyor: “Buna Almanya’da Führer’e doğru diyorlar. Yani Führer bir şey söyler, gereği hemen hemen bürokrasi, yargı, parlamento tarafından yerine getirilir. Bu, yürütme, yasama ve yargı organını kontrol ediyor anlamına gelir.” Kılıçdaroğlu ne diyor: “Talimatın amacı şu: Gazeteyi veya televizyon kuruluşunu batıracak cezayı yazacaksın. Yani yazacağın ceza oranı batışına yol açacak. Veya gelip bize koşulsuz teslim olacak.” Kılıçdaroğlu ne diyor: “Bu sadece medya dünyasında değil, iş dünyasında da böyle. Hiçbir işadamı hükümeti eleştiremiyor, korkuyor. TÜSİAD’ın açıklamasına bile tahammül edemediler, ‘bu vatana ihanettir’ dediler.” Kılıçdaroğlu ne diyor: “Hukukun üstünlüğünden söz eden adam vatana ihanetle suçlanabilir mi? Bu şu demek: Benim izlediğim politikanın dışında konuşmayacaksın!” Kılıçdaroğlu ne diyor: “AKP’nin yaptığı bütün yolsuzlukların kamuoyuna yansımasını sağlamak için medyanın gösterdiği çabanın engellenmeye çalışıldığını Brüksel’de de, Avrupa Parlamentosu’nda da söyleyeceğiz.” (Dünkü Taraf gazetesinden)
Kılıçdaroğlu ‘Demokrasi askıda. Artık Erdoğan ve ailesinin yolsuzluk yaptığını bütün dünya biliyor’ diyor. Türkiye’nin halleri ne yazık ki dediği gibi
Evet böyle. Kılıçdaroğlu ne demişse doğru demiş… Türkiye’nin halleri ne yazık ki ana muhalefet liderinin dediği gibi. Erdoğan, tüm yetkileri tekelinde toplayan bir korku imparatorluğu kurma yolunda inatla ilerliyor. Medyada kendi tekelini kuruyor. Bir yandan vergi sopası ile ihale sopası ile patronları korkutuyor, yıldırıyor, teker teker teslim alıyor. Diğer yandan, Alo Fatih hatları ile haber ve yayın politikalarında, genel yönetmen, köşe yazarı gibi kilit tayinlerde son söz hakkını kullanıyor. Aynı zamanda bir şeyi hiç ihmal etmiyor. Hoşlanmadığı, hazzetmediği medya köşelerini de nokta operasyonları ile (son örnek HaberTürk’te Fatih Altaylı) susturmaya devam ediyor. Tek sesli medya için nasıl Alo Fatih hatlarını kullanıyorsa, şimdi de üniversitede kışla düzeni kurmak için, YÖK’ün başına yaptığı son atamayla Alo Yekta hattını çalıştırmaya hazırlanıyor.
Bağımsız yargı, özgür medya ve üniversite yok, sadece Erdoğan saltanatı var. Bakalım ne kadar sürecek?
Yasama da kontrolünde. Bu açıdan ilginç bir örnek: Hatırlayacaksınız, adli yıl açılış töreninde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu tarafından eleştirilmiş, eleştiriye tahammülsüzlüğü nedeniyle de töreni terk edip gitmişti. İnanılır gibi değil ama… Şimdi bu töreni de iptal ettiriyor, yargı paketine koydurduğu bir ekle. Eleştiriye tahammülsüzlüğü o raddede ki, bunun için eski bir geleneği yerle bir etmeyi bile göze alıyor. Öte yandan yolsuzluk dosyalarını kapattırıyor. Yalnız yargıda değil, ‘yasama’da da öyle. Dört bakanla ilgili ‘yolsuzluk fezlekeleri’ni gündemden kaçırtıyor Meclis’te… Anayasayı da hiçe sayıyor, Türkiye’ye kendi fiili başkanlığını, daha doğru deyişle ‘tek adamlığı’nı dayatarak. Demokrasiyi demokrasi yapan hiçbir şeyi takmıyor. Onun için özgür medya da yok. Bağımsız yargı da yok. Kuvvetlere ayrılığı da yok. Üniversite gibi üniversite de yok. Bunlar yok, sadece kendi saltanatı var, o kadar. O tüm yetkileri elinde toplayan tek adam olarak, Türkiye’nin itibarını beş paralık eden bin odalı kaçak sarayında saltanatını sürdürmeye bakacak. Bakalım, ne zamana kadar?..