Dolar aldı başını gidiyor! En güncel, en sıcak, en yakıcı konumuz bu. Nefesler tutuldu, dolar izleniyor. Çünkü doların bu hâlleri, Türkiye'nin her geçen gün derinleşmekte olan krizini özetliyor. Doların bu korkunç tırmanışı, Türkiye'nin içinde kıvranmaya başladığı kısır döngüyü sergiliyor. Bir başka deyişle: Türkiye çok büyük bir ekonomik krize doğru hızla yol alıyor. Son büyük krizi 2001'de yaşamıştık. 2001'de deniz bitmiş ve Türkiye kafasını duvara vurmuştu. Sonra yaşananlar malum. Acı reçete... IMF gözetiminde reformlar... Yoksullaşma... Ve siyasette "merkezin çöküşü"yle birlikte, doğan boşluğu Erdoğan ve AKP'nin doldurması... Erdoğan, 2001 krizi için yönetim zaafiyeti demişti. Bugünkü kriz çoktan yönetim zaafiyetinin ötesine geçmiş durumda. Bugünkü kriz çoktan beri bir "güven sorunu"dur.
Şunu da unutmayın; 2001 krizi bir kamu sektörü kriziydi. Bu seferki bir özel sektör krizidir.
Tek adam sorunudur. Yani bir "politik sorun"dur. Evet öyle. "Merkez Bankası da benim, faiz de benden sorulur, herşey benimle başlar, benimle biter" diyen bir tek adam, Türkiye'de kurum ve kuralları kilitlemiştir. Türkiye'nin tepesinde artık kuralları işletmeyen bir tek adam var. Bu tek adam siyaset sahnesinde kaldığı sürece normalleşmeyi unutun. Türkiye'nin krizi derinleşecektir. Şunu da unutmayın. 2001 krizi bir kamu sektörü kriziydi. Bu seferki bir özel sektör krizidir. 2001'de borçlu olan devletti. Bu sefer borçlu olan, asıl borç yükü altında kıvranmaya başlayan özel sektör şirketleridir. Ama ses seda çıkmıyor. Şirketler çöküş yolunda ilerliyor. Çıt yok. Şirketler batıyor. Ses yok. Bu kurları özel sektörün kaldırması çok güçtür. Özel sektöre dışarıdan açılmış krediler daha vadesi dolmadan, ufak ufak geri istenmeye bile başladı. Yine sessizlik. Ne kadar hazin. Normal zamanlarda olsak, özel sektör kuruluşları, iş insanları yeri göğü inletirdi. Şimdi her şey kapalı kapılar arkasında kalıyor. Çünkü tek adam korkusu var. Çünkü OHAL, KHK korkuları yaşanıyor iş dünyasında. "Tek adam"ın iki dudağının arasından çıkacak bir sözle her şeyin biteceğinden ürkmüş bir iş dünyası, hızla derinleşmekte olan kriz karşısında dut yemiş bülbüllüğü seçmiş durumda... Ne yazık ki öyle. Özel sektör de biat kurumu oldu. Örneğin, Tayyip Erdoğan'ın yerli otomobil hevesine inanan yok gibi iş dünyasında. Çünkü ekonomik mantığı olmayan bir heves bu. Ama buna karşı da ses çıkmıyor. Bu sessizlik, anlaşılan, her şeye rağmen Erdoğan çevresinde yer edinebilme dürtüsünden kaynaklanıyor. Erdoğan 2008'de "IMF çapası"nı bıraktı, bununla da yıllar yılı çok övündü. Ama ekonomide disiplin gittikçe gevşedi. 2010-2011 yılları kırılma yılları oldu. Ve Türkiye ekonomide yeniden sorun biriktirmeye başladı. Bazı temel reformlar savsaklandıkça savsaklandı. Ve şimdi zurnanın son deliğine gelmiş durumdayız. Tekrar ediyorum. Bu bir yönetim krizidir. Bu bir tek adam krizidir. Bu bir politik krizdir. Bir mucize olsa ve faizler bir gecede yeniden zıplatılsa bile, Türkiye'nin kriz yolundan kurtuluşu tek adam rejimiyle uzak ihtimaldir. Bir başka deyişle: Tek adam, yani Tayyip Erdoğan siyaset sahnesinde etkisizleştirilmeden bu kriz bitmez. Erdoğan gitmeden, istikrar ve normalleşme kapısı açılmaz. Nokta.