Cennetin anne ayaklarının altına serili olduğuna inanan... Bunun için annesinin ayağının altını öptüğünü söyleyen... Annesi nazlanınca, “Anacığım, çekme ayağını derdim, çünkü burada cennetin kokusu var” dediğini nakleden... Annesinin nazlandığını, bazen ağladığını söyleyen... Ardından da “Bunu mesela feministlere anlatamazsın” diye ekleyen… Kadınla erkeğin ‘fıtrat’ında eşitlik olmadığını vurgulayan… Üniversiteyi bitiren kızlara hemen bir koca bulmalarını tavsiye eden… Ailede çocuk sayısına karışan… Hatta kızlarla erkeklerin nasıl oturup kalkacakları konusunda akıl verebilen… Etek boyu için fetva veren… Ayranı milli içki diye ilan eden… Amerika’yı Kristof Kolomb’un değil Müslümanların keşfettiğine inanan…
Yolsuzlukları gizlemek için, muhalefeti ezmek ve farklı, eleştirel sesleri susturmak için paralel düşman icat eden… ‘Paralel düşman’ı yalnız yurtiçinde değil, yurtdışında da kovalayan… Hatta son Kara Afrikası gezisinde, Afrikalı liderleri de paralel düşman tehlikesi karşısında uyarabilen… Son olarak, paralel düşmanlar arasına kendisini arada bir haklı bakış açılarıyla eleştirmiş olan BBC’yi de katabilen…
Demokrasi ötekine saygı gerektirir. Kimsenin hayat tarzına zorla müdahale edilemez. İnsanların nasıl bir yaşam tarzını benimsemeleri gerektiğine ilişkin bir müdahale söz konusu olduğunda, hayatları üzerinde daha güçlü bir gizli servis kontrolü amaçlandığında, sokak protestoları zor kullanılarak bastırıldığında, hatta bu yüzden insanlar canından olduğunda... İtiraf ediyorum. Bu gelişmeler beni korkutuyor. Özellikle de fikir ve basın özgürlüğü kısıtlandığı için korkutuyor. İnternet ve sosyal iletişim ağlarına erişimin kısıtlandığını… Eleştirel bakış açısına sahip gazetecilerin işten çıkarıldığını… Hatta yargılandığını, gazetelere yayın yasağının getirildiğini görmek, bütün bunlar beni korkutuyor.
Afrikalı liderleri de uyardığı 'paralel düşmanlar' arasına BBC’yi de katabilen bir Devlet Başkanı
Neredeyse bütün kötülüklerin kaynağında ‘Batı’yı gören… Amerika deyince, Avrupa deyince tüyleri diken diken olan, burun delikleri gerilirken suratı bir anda takallus eden… Buna karşılık, İsrail’i eleştireyim derken nefret suçu işleyen, Yahudi düşmanlığı, ırkçılık yapan bir valiye hiç ses etmeyen… Yargı bağımsızlığına, kuvvetler ayrılığına ölümcül bir darbe daha indirecek olan son yargı paketi konusunda, "Yargıya müdahalenin ne zamana kadar süreceğini, yürütmenin Yargıtay'a müdahalede nasıl mgemnun olacağını" sorgulayan Yargıtay Başkanı Ali Alkan’dan şu sözleri işitebilen:
Bu teklifin öncesinde veya hazırlanması sırasında kurumsal ihtiyaçlarımız ve taleplerimiz sorulmadığı gibi bir istişâre arayışına da girilmemiştir. Bu teklifteki değişikliklerin hangi ihtiyaçlara dayandığı, takvimlere bağlanacak derecedeki aciliyetlerin ne gibi sebeplerden kaynaklandığı bilinmemektedir. Bu teklifle, ileri sürülen değişiklikler, Yargıtay’ın taleplerine dayanmadığı gibi, Yargıtay’a, yargısal kültüre, yargı bağımsızlığına ve temyiz incelemesinin mahiyetine ciddi zararlar verebilecek nitelikler taşımaktadır. Türk Yargı kültüründe önemli bir yer tutan, 1943 yılından beri yasama, yürütme ve yargının üst düzey temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilen ve yargının sorunlarının adli yargı ile savunma makamlarının en üst temsilcileri tarafından dile getirildiği adli yıl açış töreninin kaldırılmak istenmesi, sadece Yargıtay’ın değil yargı adına ifade edilen tüm düşüncelerin etki gücünü azaltacaktır.
Laikliği boşlayan, büyük bir kibir ve güç zehirlenmesi ile arkasına bakmadan yürümeyi sürdüren bir Devlet Başkanı
İşte böyle. Yargıtay Başkanı’ndan da iki gün önce bu sözleri işitebilen bir Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan var Türkiye’nin başında. Demokrasi umurunda değil. Hukunun üstünlüğünü taktığı yok. Demokrasinin bir yerde ‘altyapı’sını oluşturan laikliği boşladığını sık sık belli etmekten büyük bir keyif aldığını her fırsatta açığa vuruyor. Büyük bir kibir ve güç zehirlenmesi ile arkasına hiç bakmadan kendi bildiği yolda -ve ‘yüz yıllık kompleks’in pençesinde- bu topraklarda tarihin akışını tersine çevirebileceği zannıyla yürümeye devam ediyor. Bakalım nereye kadar?..