Soruyorum Başbakan'a: Mahkemenin beraat kararını bozdurmak, ihale iptal ettirmek, Alo Fatih hattından haber attırıp program sansürletmek, yandaş medya için para havuzu oluşturmak için devreye girerken "paralel" mi vardı? Mahkeme kararına karşı Adalet Bakanı’nızı devreye sokarak ‘yargı bağımsızlığı’nı hiçe saydınız. Anayasal bir suç işlediniz!
Üstelik bir değil iki anayasal suç işlediniz. Bir ihale sonucunu değiştirmek için de devreye girdiniz. Bir zamanların Başbakanı Mesut Yılmaz'a Türkbank olayında Yüce Divan yolu sizin oylarınızla açıldı. Şimdi yine soruyorum size: Bir Başbakan olarak ‘ihaleye fesat karıştırma’ya açılan yolda anayasal bir suç işlerken acaba yanınızda paralel mi vardı?..
Soruyorum Başbakan Erdoğan’a:
Mahkemenin beraat kararını bozdurmak için devreye girerken paralel mi vardı?
Soruyorum Başbakan Erdoğan’a:
İhale iptali için uğraşırken paralel mi vardı?
Soruyorum Erdoğan’a:
Alo Fatih hattından haber attırıp program sansürlerken paralel mi vardı?
Soruyorum Başbakan Erdoğan’a:
Yandaş medya için para havuzu oluştururken paralel mi vardı?
Soruyorum Başbakan Erdoğan’a:
Halkbank Genel Müdürü’nün evindeki ayakkabı kutularından ortalığa tam 4.5 milyon dolar saçılırken paralel mi vardı?
Soruyorum Başbakan Erdoğan’a:
Serbest bırakılan Genel Müdür'ün Yönetim Kurulu üyesi statüsü korunurken paralel mi vardı?
Evet soruyorum.
Sorular bitmedi Başbakan Erdoğan’a:
Aydın Doğan hakkındaki beraat kararının Yargıtay’da bozulması için devreye girmediniz mi?
Evet girdiniz.
Bunun için Adalet Bakanı Sadullah Ergin’den ‘işi yakın takibe alması’nı istemediniz mi?
Evet istediniz.
Adalet Bakanı da size, “Ceza Genel Kurulu Başkanı arkadaşımızla da Bakanlar Kurulu öncesi sonrası bir görüşme yaparım, gerekli hassasiyetleri de sağlarız” demedi mi?
Evet dedi.
Bunun üzerine siz de ona, “İhmale uğramasın, yazık olur” demediniz mi?
Evet dediniz.
Beraat kararı nedeniyle kısa adı SPK olan Sermaye Piyasası Kurulu’nun şok olduğunu söylemediniz mi?
Evet söylediniz.
Adalet Bakanı size, “Yargıtay Genel Kurulu’nda sorun olmaz. Bireysel bir hâkimde çalışır da efendim, Genel Kurul dediğimiz kalabalık bir yapıdır, orada bu iş sökmez efendim” demedi mi?
Evet dedi.
Siz de noktayı şöyle koymadınız mı:
“SPK'nın bu konudaki şeyi bayağı hassas, kesinlikle diyor, bunların mahkûm olması lazım.”
Şimdi soruyorum Başbakan’a:
“SPK bayağı hassas, kesinlikle diyor, bunların mahkûm olması lazım” dediniz mi demediniz Adalet Bakanı’na?
Evet dediniz.
Bütün bunları dediğinizi de itiraf etmediniz mi?
Evet, itiraf ettiniz.
Ses kaydının size ait olduğunu açıkladınız.
Üstelik açıklarken, Adalet Bakanı’nız Sadullah Ergin’i yalanladınız, bir zamanlar Bülent Arınç’a yaptığınız gibi…
Sözü daha fazla uzatmak gereksiz.
Sayın Başbakan;
Adalet Bakanı’nızı devreye sokarak ‘yargı bağımsızlığı’nı hiçe saydınız.
Demokrasinin belkemiği olan ‘kuvvetler ayrılığı’na ölümcül bir darbe indirdiniz.
Bir başka deyişle:
Siz anayasal bir suç işlediniz!
Ayrıca, bir değil iki anayasal suç işlediniz.
Çünkü, bir ihale sonucunu değiştirmek için de doğrudan devreye girdiniz.
3 milyar dolarlık bir ihalenin, kara listenizde olan, ‘Gezi’deki tavrı için de öfkelendiğiniz Koç Grubu’ndan alınıp Metin Kalkavan’a ait bir şirkete verilmesinin kapısını bizzat açmadınız mı?
Evet açtınız.
Bu konuda yol gösterici olmadınız mı?
Evet oldunuz.
Nereye nasıl başvuracağını ona söylemediniz mi?
Evet söylediniz.
Hatta fiyat konusunda işaret vermediniz mi?
Evet verdiniz.
“Ben İsmet Bey’e de gerekeni söyledim, bizzat o görüşmede bulunacak” demediniz mi, yani Savunma Bakanı’nızı da yeni ihale kararının çıkacağı toplantıya göndereceğinizi, sen merak etme kabilinden söylemediniz mi Metin Kalkavan’a?
Evet söylediniz.
Bütün bu konuşmalardan kısa bir süre sonra ihale iptal edilmedi mi?
Evet edildi.
İhale Koç’tan Kalkavan’a gitmedi mi?
Evet gitti, geçen yılın aralık ayında.
Sayın Başbakan;
Metin Kalkavan’la yaptığınız bütün bu konuşmalar, sizin de montaj değil, gerçek olduğunu itiraf ettiğiniz tapelerde yazıyor, ses kayıtlarında duyuluyor.
Öyle mi?
Evet öyle.
Bu bir ‘itiraf’tır, anayasal suç itirafıdır.
İhaleye fesat karıştırmaktır.
Can Dündar’ın tweet’inde belirttiği gibi:
Bir zamanların Başbakanı Mesut Yılmaz, Türkbank olayında sizin yaptığınızın ‘kırıntısı’yla Yüce Divan’da hesap vermişti.
Yoklayın hafızanızı.
Yüce Divan yolu da sizin oylarınızla açılmıştı, 2000’lerin ilk yıllarında…
Hatırladınız mı?
Şimdi yine soruyorum size:
Bir Başbakan olarak ‘ihaleye fesat karıştırma’ya açılan yolda anayasal bir suç işlerken acaba yanınızda paralel mi vardı?..
Bir kez daha altını çiziyorum:
Keyfi bir yönetimin, hukuk takmayan, ben yaptım oldu diyen bir tek adam yönetiminin fotoğrafı her geçen gün daha çok netleşiyor.
Allah Türkiye’ye kolaylık versin!
Twitter: @HSNCML