Diyelim ki, Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu, Gül de Başbakan. Soru malum: Bu ilişki nasıl gider? Erdoğan Köşk'e çıkarsa Başbakanlık'ta Gül ile rahat eder mi? Gül, 'oyun kurucu Erdoğan'a karşı 'oyun bozucu' olabilir mi? Ve durum ne zaman netleşir?..
Twitter eşittir ifade özgürlüğü!
Kitap yakmak neyse, Twitter’i yasaklamak da odur.
Ama Erdoğan, Twitter’i baş belası olarak görüyor.
Gül ise Twitter’a sahip çıkıyor.
Erdoğan, Twitter müvitır dinlemem deyip Twitter’ı yasaklatıyor.
Gül, yasağı ilk delenlerin başında geliyor.
Anayasa Mahkemesi, Twitter yasağını hak ve özgürlük ihlali görüp iptal ediyor.
Erdoğan, bu kararı gayrimilli ilan ediyor.
Gül, kararı alkışlıyor.
Siyah beyaz iki tavır.
Diyelim ki:
Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu, Gül de Başbakan.
Soru malum:
Bu ilişki nasıl gider?
Cemil Çiçek, TBMM Başkanı, mevcut anayasal çerçevede ‘yetki kavgası’ndan söz ederken şöyle diyor:
“Böyle bir sistemin dünyada örneği yok. Cumhurbaşkanı halk tarafından hem de ikinci kez seçilebilecek.
Yetkili ama hiçbir sorumluluğu olmayan bir cumhurbaşkanı. Buna karşın halkın seçtiği, parlamentonun çoğunluğunu almış bir başbakan olacak.
Yetkili ve sorumsuz bir cumhurbaşkanı ile etkili bir başbakan arasındaki ilişki nasıl olacak?
Cumhurbaşkanı ile yargı-yasama ilişkileri nasıl tanzim edilecek?
Bu ilişkiler ileri demokrasilere uygun sağlıklı ilişki değildir. Ciddi problemleri bünyesinde taşır.” (Dünkü Radikal’de Ömer Şahin’in haberinden)
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bu konuda yakın siyasal tarihimizden örnekler de vermiş.
Özal’ın başbakanlık döneminde Cumhurbaşkanı Evren’le, Çankaya’ya çıkınca da zamanın başbakanları Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz’la yaşadığı itiş kakışlara dikkat çekmiş.
Bunun gibi, Demirel’in Cumhurbaşkanı olduktan sonra Başbakan Çiller’le, Başbakan Erdoğan’ın 2007’ye kadar Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le yaşamış oldukları çekişmeleri de hatırlatmış TBMM Başkanı Çiçek…
Şunu da eklemiş:
“Kim gelirse gelsin benzer sorunlar yaşanabilir. İlkelerde anlaşmamız lazım. Çift başlılık sorunu yaşanmaması gerekir. Bizim kurumsal kavgayla kaybedecek vaktimiz yok. Devletimizi, değerlerimizi yıpratırız, enerjimizi hiçe harcamış oluruz.”
TBMM Başkanı Çiçek’in bu değerlendirmelerinde gerçek payı çok açık.
Düşünün:
Yetkileri, darbe lideri Evren gözönünde tutularak çok geniş biçilmiş…
Ama sorumsuz…
Üstelik, bu defa halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı…
Hele bir de bu cumhurhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan gibi iktidarı kesinlikle paylaşmak istemeyen, iktidarına hukuk devletinin koyabileceği sınırlamalardan da kurtulmaya çalışan bir siyasetçi ise…
Evet, n’olacak o zaman?
AK Parti, bir zamanlar, 12 Eylül anayasasında ‘askeri vesayet’e göre biçilmiş cumhurbaşkanlığı yetkilerinin azaltılmasından söz ederdi.
Bu yetkilerin parlamenter sisteme uygun hâle getirilmesine dair açıklamalar hem Gül’den, hem Erdoğan’dan duyulurdu.
Sonra unutuldu bunlar.
Erdoğan, ‘başkanlık sistemi’ni kıvıracak gücü de elde edemedi.
Şimdi, öyle anlaşılıyor ki, bir darbe anayasasının yetkileri ile seçim sandığından çıkarak Fransa’dakine benzer yarı-başkanlık sistemiyle Çankaya’da tek adam olmak niyetinde Erdoğan..
Olabilir mi?
Bunu denemesi yakın ihtimal.
Peki, böyle bir ‘deneme’yi Gül’le birlikte yapabilir mi?..
Bundan önceki yazımda da belirtmiştim.
Bana kolay görünmüyor.
Erdoğan’ın Gül’den bir başkasıyla, kendisine biat edecek birisiyle daha rahat edeceğini düşünüyorum.
Ama siyasetin realiteleri ya da reel politik, yakın gelecekte de Gül-Erdoğan birlikteliğini Türkiye’ye dayatabilir.
Şunu belirtmekte yarar var:
30 Mart sonrası Erdoğan’ın eli daha güçlendi, şimdi sahnede asıl oyun kurucu kendisi.
Ama anlaşılan Gül de siyaset sahnesindeki varlığını korumaktan yana.
Bu nedenle Gül de oyun bozucu olabilir, eğer Erdoğan özen göstermezse…
Daha sağlıklı tahliller için şimdilik beklemek gerekiyor.
Ne zamana kadar?
Mayıs ayının başlarında durum daha netlik kazanabilir.
Twitter: @HSNCML