Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları insanda bazen tuhaf duygular uyandırıyor. Ciddi mi değil mi, anlamak zorlaşıyor. Arada bir: - Zekâmızla dalgasını mı geçiyor, aklımızı hiçe mi sayıyor, diye sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Erdoğan belki de insan hafızasının kısalığına güveniyor. İyi de, bu kadar da kısa olmaz ki bellek dediğin. Daha dün olan bugün unutulmaz ki. İlginç, Erdoğan şu günlerde ‘anayasa’dan, ‘hukuk’tan dem vurmaya başladı.
Başbakan “zekâmızla dalgasını mı geçiyor, aklımızı hiçe mi sayıyor” diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Bayramda, Fatih Camii’nin çıkışındaki sözleri şöyle: “Paralel yapı mensuplarının Adalet Sarayı’nın içine girmek suretiyle zanlılarla poz vermeleri, resim çektirmeleri… Bunların hepsi suçtur. Anayasa’nın 138. maddesi açık ve net ortadadır. 138’e göre hangi sıfatla olursa, olsun yargı mensuplarını baskı altına alamazsınız.” Erdoğan’ın işaret ettiği Anayasa’nın 138. maddesi şöyle der: “Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Evet böyle der Anayasa. İyi güzel de, şimdi hukuka saygı diyen kim?.. Erdoğan. Hukukun üstünlüğü isteyen kim? Yine Erdoğan. Yargıya karışılmasın diyen kim?.. Yine Erdoğan. Mahkemelere, hâkimlere müdahale olmasın diyen kim?.. Yine Erdoğan. Şaka gibi! Gerçekten öyle. Akıl alır gibi değil.
Daha dün, bir mahkeme ‘beş polis’i serbest bıraktığında küplere binen, yargıçlara demediğini bırakmayan ve polislerin yeniden tutuklanmasını sağlayan Tayyip Erdoğan değil miydi? Daha dün, bir büyük işadamının beraat kararını bozdurmak için kendi Adalet Bakanı’nı Yargıtay nezdinde devreye sokan Tayyip Erdoğan değil miydi? Daha dün, Danıştay Başkanlığı seçimine müdahale eden, kendi istediği adayı seçtiren Tayyip Erdoğan değil miydi? Daha dün, bir ‘devlet ihalesi’ni bir büyük gruptan aldırıp başkasına verdirten, bunun için Savunma Bakanı’nı ilgili toplantıya sokturan Tayyip Erdoğan değil miydi? Daha dün, “Gerekirse evinin kapısını kırın, alın o gazeteciyi içeri; savcı mı mırın kırın ediyor, onu da atın içeri; mahkeme kararı mı yok, merak etmeyin, gerekirse sonra kanun da çıkartırız” diye koskoca İstanbul Valisi’ne talimat verebilen Müsteşarı’nı, Efkan Ala’yı İçişleri Bakanı yapan Tayyip Erdoğan değil miydi?
Bir işadamının beraat kararını bozdurmak için Adalet Bakanı’nı Yargıtay nezdinde devreye sokan Tayyip Erdoğan değil miydi?
Daha dün, kendi ailesine ve kendi bakanlarına uzanan yolsuzluk iddialarıyla ilgili soruşturma dosyalarını yürüten polisleri, savcıları bir gecede görevlerinden uçuran Tayyip Erdoğan değil miydi? Daha dün, Anayasa’ya aykırılığı apaçık orta yerde olan Adli Kolluk Yönetmeliği’ndeki değişiklikle yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına ilişkin kanalları tıkamak isteyen Tayyip Erdoğan değil miydi? Daha dün, yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili mahkeme talimatını, savcı talimatını dinlemeyen polislerin iş başına gelmesini sağlayan ve bu adımla ‘yargı darbesi’nin şahını yapmış olan iktidarın başı Tayyip Erdoğan değil miydi? Ya yeni HSYK düzeni?.. Ya HSYK’yı sonbaharda tümüyle teslim almaya dönük hazırlıklar… Ya Sulh Ceza Hakimleri düzeni… Bütün bunlar Erdoğan’ın eseri değil miydi? Paralel darbe diye diye kendi darbesini yapan ve her geçen gün bu darbesini derinleştiren ve de devletleşen, yargıyı yürütmeye, yani kendine tabi kılmak için herşeyi yapabilen Tayyip Erdoğan değil miydi?..
Kuvvetler ayrılığını hiçe sayan… Bağımsız yargıyı hiçe sayan… Erdoğan değil miydi? Evet oydu, Erdoğan’dan başkası değildi. Anayasayı, hukuku ayaklarına paspas etmiş bir Başbakan, şimdi kalkmış ‘anayasa’dan, ‘hukuk’tan dem vuruyor. Gerçekten şaka gibi. (*)
(*) Erdoğan ve Anayasa’nın 132. maddesiyle ilgili olarak Mümtazer Türköne’nin Zaman’daki (Hem suçlu hem de güçlü), Nazlı Ilıcak’ın Bugün’deki (Erdoğan ve Anayasa'nın 138'inci maddesi) eleştirel yazılarını okumakta yarar var.