On yıl geçti! Ne yazık ki acılar bitmedi, yaralar kabuk bağlamadı. Senin dava bile geçen bunca yıla rağmen bir türlü bitmek bilmiyor. Katillerin, anlaşılan o ki, devletin kapkaranlık dehlizlerinde yitip gitmesi istenmekte... Hazin olan birşey daha var, bu da biraz benimle ilgili: Eli kolu bağlı olmak... Çaresizlik duygusu da diyebilirsin. Ara sıra, bugün olduğu gibi yeri geldiğinde, artık pek öyle okunduğunu da sanmadığım yazılar yazmak bana acıklı geliyor. Buza yazar gibi birşey... Çünkü değişen birşey olmuyor, bu yaşamakta olduğumuz zor zamanlarda...
Sevgili Hrant; Bu yakınlarda Nice'teydim. Epeyce kulağını çınlattık. Kaç yıldır hapiste olan sevgili Sevan Nişanyan'ı da sordular, yoksa unuttunuz mu onu diye... Ben de dedim ki, Aslanlı Yol isimli son kitabı elimin altında ama daha başlayamadım okumaya... Sizin Noel günü, 6 Ocak'ta St. Marie Kilisesi'nde ayine katıldık. Küçük çocukların org eşliğinde söyledikleri ilahiler çok güzeldi, bir o kadar da hüzünlüydü. Sonra hep birlikte Bansamian okulunda öğle yemeği yedik. Genç bir adam duduk çaldı, genç bir kadın Sarı Gelin'i söyledi. Gözlerimiz doldu. Videoya çektim, sevgili Rakel'e gönderdim.
Bir zamanlar sen de tarihe dokunurken ateşle oynadığının farkındaydın...
Sevgili Hrant; Duduku ve Sarı Gelin'i ilk defa sen toprağa verilirken, kabir başında dinlemiştim. Bir yıl sonra 2008'in eylül ayı olmalı, Erivan’da bir gece Amberin Zaman’ın evinde, (sevgili Amberin'e de, 'milli güvenliğe tehdit' diye gazeteciliği yasakladılar) hiç unutmam, Civan Gasparyan önüne senin büyücek bir fotoğrafını koyarak çalmıştı Sarı Gelin'i, yüreğimize işleyen o duduğuyla. Duygu fırtınası içinde dinlemiştik. Kökleri Anadolu'ya, Muş'a uzanan Civan Gasparyan, “Çıplak geliyor, çıplak gidiyor insan bu dünyaya... Bundan kimse kurtulamıyor. Bu dünyada iyi ulus, kötü ulus yok, iyi insan, kötü insan var” demişti. O hüzünlü Erivan akşamı kadehlerimizi senin için kaldırmıştık.
Sevgili Hrant; Yine zor zamanlardan geçiyoruz. Ruhum öylesine sıkıntılarla yüklü ki... Senin sevdiğin, seni seven çok insan ya hapiste, ya sürgünde. Demokrasi, hukuk, özgürlük hak getire... Öyle bir anayasa geliyor ki, halkoylamasından da geçtiğinde, tek bir adam tüm iktidar dizginlerini eline geçirerek tepemize oturmuş olacak. İfade özgürlüğü boğuluyor. Hapishaneler doluyor. Kürtler şeytanlaştırılıyor. Soykırım yeniden tabulaştırılıyor. Garo Paylan’ın Meclis kürsüsünden yaptığı ve içinde soykırım geçen konuşması üzerine kıyamet koptu. Rezil diye nitelediği anayasa değişikliğinden vazgeçilmesini isteyen sevgili Garo'nun, “Çoğulculuğu soykırım ve katliamlarla kaybettik" sözü de Meclis tutanaklarından silindi, üstelik kendisine üç birleşimlik bir ceza verildi.
Hiç merak etme. Biz de senin gibi, taşları sonuna kadar yerinden oynatmaya kararlıyız sevgili kardeşim
İnsanın içini acıtan bu olayla ilgili Karin Karakaşlı'nın 'Belge' başlıklı güzel yazısının bazı satırları şöyle:
Garo Paylan’ın konuşmasına karşı birleşen o linç cephesi... AKP, CHP ve MHP de soykırım kelimesini kullanamayacağıma dair zelil açıklamalar yaptılar. Mahalle baskısı da diyebilirim. Vekiller alkış kıyamet destek verdiler. Linç ortamı vardı. Demek ki neymiş? Anayasa değişir, tarih değişmezmiş. Yıllardır haykırıp duruldu ya, “hani belge, hani belge” diye. Aradığınız o meşhur belge, Garo Paylan’ın tutanaktan kazıdığınız konuşmasında. Kaydına tahammül edemediğiniz o beyanın yerindeki boşluktadır o belge.... Biz susalım, boşluk konuşsun.
Sevgili Hrant; 19 Ocak'ta, perşembe günü seni sevenler, demokrasi, hukuk, kardeşlik ve özgürlükten yana olanlar, yine AGOS'un önünde toplanacağız. Bir zamanlar sen de tarihe dokunurken ateşle oynadığının farkındaydın. Bu ülkede tarihe dokunmanın, yalanda yaşamayı reddetmenin, aklı özgürleştirmeye kalkışmanın ne kadar netameli, tehlikeli bir zanaat olduğunu elbette biliyordun. Ama her şeye rağmen son derece kararlıydın, taşları yerinden oynatmak konusunda. Akıllar özgürleştikçe, geçmişin acılarının bir daha yaşanmayacağından, bu toprakların sonunda trajedilere doyacağından kuşkun yoktu çünkü. Tarihin, bu memleketi artık paçalarından çekemeyeceği bir dönemin önümüzde açılması için taşları yerinde oynatmaya gayret ettin sonuna kadar... Hiç merak etme. Biz de senin gibi, taşları sonuna kadar yerinden oynatmaya kararlıyız sevgili kardeşim....