Yer soframızda kahvaltımızı ederken odada ses patlıyor. Dışarıdan, kamyonetin üstündeki hoparlörlerden gelen bir haykırış. Avazı çıktı kadar bağırıyor: “Bugün eylem sırası Derik’te. Hendeğe gitmek üzere toplanacağız.”
Rojava Devrimi'nde adı öne çıkan Demokratik Halk Hareketi nasıl örgütleniyor? Rojava Kürtleri açısından PKK'nın önemi ne? Barzani ve KDP'sinin Rojava'daki varlığı için ne söylenebilir? Rojava'dan cevaplar aşağıda...
DERİK, Rojava Cizre Kantonu
Misafir edildiğimiz evdeki yer yatağımdan horoz sesleriyle sabah erken uyandım.
Etrafı yüksek duvarla çevrili küçük bahçeye kendimi atıp plastik sandalyelerden birine oturdum.
Sakin, sessiz bir yapayalnızlık...
Hurma ağacı...
Limon, portakal ağaçları...
Sarı, kırmızı, mor güller...
Gülleri seyre dalarken annemi, Ayşe Cemal’i hatırladım, mor güllerden ne güzel reçeller yapardı.
Karşımda, Bave Tarık.
Asıl adı Behzat.
Ama Rojava Kürtlerinin bir geleneği var. Ailenin en büyük oğlunun - veya küçük de olsa ailenin tek oğlunun - adıyla çağrılırmış baba...
Behzat dersen kimse bilmezmiş, ille de Bave Tarık diyeceksin ki bilsinler.
Küçük kızı Ronahi’ye bakıyorum:
- Bu duruma kızlar isyan etmiyor mu, diye soruyorum.
Gülüyor:
- Evet evet, isyan çoktan başladı bile...
Üç erkek, üç kız çocuğu var Bave Tarık’ın.
Küçük oğlu 16 yaşında dağa çıkmış, PKK saflarında, şimdi Zap tarafındaymış. Arada bir telefonla aradığını söylüyor.
Ortanca oğlu hayırsız çıkmış, İstanbul’daymış...
Bir kızı evlenmiş, kocası ve dört çocuğuyla birlikte Norveç’e göç etmişler. Bave Tarık, “Karı koca çalışmıyorlar, çocuklar da okulda... İşte böyle memleketler de var dünyada” diyor.
Yanındaki iki kızından biri ziraat mühendisliğini bitirmiş. Küçük kızı hukuk okuyormuş...
Duvarda, küçük oğlunun dağdan gerilla kıyafetiyle gönderdiği fotoğrafı gösteriyor.
Yan yana asılı başka fotoğraflar da var duvarda.
Biri, genç ve sarışın bir kız. Yeğeniymiş, adı Heyat. “Asayiş gücündendi, 8 Ekim 2013’te Derik’in kurtuluşunda şehit düştü” diyor Bave Tarık.
Duvardaki bir başka fotoğrafı gösteriyor:
“Bu da erkek yeğenim. O da geçen ay Kobani’de çetelerle, IŞİD ile savaşırken şehit oldu. Bir de amcam, Kuzey’de (Türkiye Kürdistanı) Botan’da şehit düştü 1989’da...”
Bave Tarık 52 yaşında.
Türkçe bilmiyor.
Çevirmen aracılığıyla anlaşıyoruz.
Duvardaki bir başka fotoğraf, Öcalan’la kendisini gösteriyor. Hikâyesini anlatırken gurur duyan bir hâli, üslubu var:
“27 Kasım 1990’dı, PKK’nin kuruluş yıldönümü, o gün Şam’da Apo’yu ziyaret ettim. 1983’ten itibaren PKK saflarına katılmıştım. Çünkü halk için çalışıyordu. Sosyoloji okumuştum Şam’da. Ama rejim bana hiç iş vermedi. Derik’te Muhaberat tarafından kaç kere tutuklandım, işkence gördüm. Şimdi Derik’te akaryakıt dağıtım işinde çalışıyorum.”
Yer sofrasında kahvaltıya oturuyoruz.
Sac ekmeğini önce geniz yakan zeytinyağına batıracaksın, sonra çeşitli baharat ve susamla karıştırılmış kahve renkli ‘zahter’e banıp, koca lokmayı kopkoyu çay eşliğinde yiyeceksin.
Bir tabak da makdus var.
Zeytinyağına yatırılmış küçük salamura patlıcanların içi çeviz, kırmızı pul biber, sarımsak, susam, bademle doldurulmuş, değişik bir tat kahvaltı için...
Ayrıca katı yumurta, zeytin, yoğurt, yeşil zeytin, helva ve de hurma pekmezi...
Yer soframızda kahvaltımızı ederken, odada ses patlıyor. Dışarıdan, kamyonetin üstündeki hoparlörlerden gelen bir haykırış.
Avazı çıktığı kadar bağırıyor:
“Bugün eylem sırası Derik’te. Hendeğe gitmek üzere saat ikide Azadi (Özgürlük) Meydanı’nda toplanacağız.”
Kapıda, ayakta duran Bave Tarık’ın beyaz yemenili karısı bana el işareti yapıyor, ben de gideceğim eyleme diye...
Bave Tarık’a soruyorum: “El Nusra, IŞİD...”
O da duraksamadan benim sözümü kesiyor:
“Tayyip Erdoğan!”
Şu sözleri anımsıyorum:
“Sınırın iki yanında Kürtler yaşıyor. İkisinin arasına hendekti, duvardı, tel örgüydü. Sınırın iki yanında Arap köyleri var. Onların arasına hiçbir şey dikilmiyor. Tehlike Kürtler öyle mi?..”
Erdoğan’ın adıyla - IŞİD’di, el Nusra’ydı - radikal İslami örgütler arasındaki çağrışım hiç değişmiyor.
İki gündür Rojava’nın Cizre kantonunda (diğer iki kanton ise Hatay’la Gaziantep’e bitişik Afrin’le, Urfa’yla sınırdaş Kobani) dolaşıyoruz.
Mesut Barzani’yle birlikte Tayyip Erdoğan’ın da itibarının çok kötü olduğu görülüyor Rojava Kürtlerinin arasında.
Ben “Neredeyse sıfırlanmış” deyince, “Sıfırın altında, altında!” diye yanıtlıyor muhatabım...
Biri şunu da ekliyor:
“Stratejik bir yere sahip, üstelik petrolü de olan Derik’e Barzani hep özel bir önem verdi. PKK kadar olmasa da KDP’nin de belli bir gücü var Derik’te. Ama KDP’li Kürtleri de huzursuz ediyor bu hendek, Rojava’ya karşı uygulanan kuşatma, ambargo... Siyasi bilinci olmayanlar, Barzani öl dese ölür ama diğerleri öyle değil. Kürdistan’ın parçalara ayrılmasını tarihten gelen emperyalizmin oyunu olarak görüyorlar.”
Ortadoğu’nun tarihinde Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında dört parçaya bölünmüşlük, Kürtlerin bu coğrafyadaki stratejik şanssızlığı olarak görülür.
Emperyalist devletlerin özellikle Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte Kürdistan’ı bölmeye başlayıp bugünlere kadar Kürtleri birbirlerine düşürmüş olmaları, hendek bağlamında yeniden gündeme getiriliyor.
İşte Barzani’yle Erdoğan da bu çerçevede eleştiriliyor, neredeyse Rojava’daki her adımda.
Ve Rojava Devrimi’yle birlikte bir örgütün adı ön plana çıkıyor:
TEV-DEM.
Türkçesiyle:
Demokratik Halk Hareketi.
Bu bir çatı örgütü.
Devrimi örgütleyen bir hareket.
İçinde PYD dahil altı siyasal parti, birçok sivil toplum örgütü, kadın ve gençlik kuruluşları yer alıyor.
Eş başkanlığını Salih Müslim’in (Kendisiyle Rojava’ya gelmeden Süleymaniye’de yaptığım söyleşiyi daha sonra yazacağım) yaptığı PYD’nin TEV-DEM içindeki ağırlığını soruyorum. Bu partinin öyle kesin, belirleyici bir ağırlığa sahip olmadığı izlenimini ediniyorum.
TEV-DEM her şehirde, her kasaba ve köyde, mahallelerde örgütlenmiş durumda. Hepsinin kendi halk meclisleri, komünleri, halk evleri var.
Tabandan bir örgütlenme söz konusu.
Tabanda alınan kararlar uygulanmak üzere yukarı, belediyelere doğru geliyor.
Nedir bu örgütlenme deyince, yanıt hazır:
“Önder Apo’nun demokratik özerklik modeli...”
PKK bunu neresinde diye sorunca da, özet yanıt şöyle geliyor:
“Esas örgütleyici güç PKK... Ama daha çok arka planda... Kendi bilgisini, birikimini, deneyimini Rojava’da aktarıyor.”
Biri de PKK ile Rojava Kürtlerinin iç içeliğine işaret ediyor: “Kuzey’de savaşırken, PKK saflarında şehit düşen 5 bin Rojavalı Kürdü unutmayın. Fehman Hüseyin (kod adı Bahoz Erdal) gibi en önde gelen askeri liderler gibi, ismi kamuoyunda fazla bilinmeyen komutanlar da vardır PKK’de, Rojava Kürtleri’nden...”
Rojava’da bir de Barzani’nin hakim olduğu Suriye Kürt Halk Meclisi ve bunun içinde genellikle tabela partilerinden oluşan 16 parti yer alıyor.
KDP’nin uzantısı olarak kurulmuş El Parti, bu ‘tabela partileri’nin içinde en etkili olanı. Barzani’nin bu meclisi Suriye Halk Muhalefeti’yle birlikte hareket ediyor, üç yıldır sürmekte olan iç savaşta...
Barzani’nin Kürt Halk Meclisi Rojava’da etkili değil.
2012 yılı Kasım ayında Celal Talabani ve Mesut Barzani’yle son kez görüştüğümde, özellikle Barzani tarafının Rojava’da birden bire tabandan patlayan PKK etkisinden biraz şaşkınlığa kapıldıkları izlenimini edinmiştim.
Rojava’dan 3. yazı - inşallah - yarına.
İnşallah diyorum, çünkü sık elektrik kesintileri ve internet yavaşlığı iletişimi zorlaştırıyor.
Twitter: @HSNCML