Bu yazım Yıldız Tilbe'ye... Dersim acısını içinde hissedenler içinyazıyorum bu yazıyı... Yıldız Tilbe'yi vatan haini ilan etmişler.Neden?80 küsur yaşındayken yalancı şahit eliyleyaşı küçültülüp 15 Kasım 1937'deDersim'de idam edilen Seyid Rıza'yısevdiği için vatan haini demişlerYıldız Tilbe'ye...
İdam sehpasına yürürken cellatlarına:
Ben sizin yalan ve hilelerinizlebaş edemedim, bu bana dert olduama ben de sizin önünüzdeeğilmiyorum, bu da size dert olsun!
diye bağıracak kadar dik durmuş Seyid Rıza'ya, 83 yıl sonra daha hâlâmezar yeri bilinmeyen, 83 yıl sonradaha hâlâ mahkeme tutanakları gizli tutulanSeyid Rıza'ya sevgisini saklamayanYıldız Tilbe'yi vatan haini ilan etmişler.Ama o da geri basmamış, yüreklidavranmış, tweet üstüne tweet atmış:
Seviyorum Seyid Rıza'yı ve Şeyh Said'ive birçok evliyayı...Size mi soracağım kimi seveceğimi...Siz de kimi istiyorsanız onu sevin.Siz sevmeyebilirsinizbenim sevdiklerimi, öyle bi talebim yok.Kimi seveceğim ve kimi sevmeyeceğimkalbimden gelen bir şey...Düşüncelerimden dolayı asın beni deya da hislerimden, inançlarımdan da asabilirsiniz.
1937 ve 1938 yıllarının Dersim'indedevlet tarafından işlenen insanlık suçunedir, Cumhuriyet tarihimizin 83 yıl sonra bugün hâlâ yüzleşemediğimizkepaze sayfası nedir sorularının yanıtlarını,2010 yılında yayımlanan Kürt SorununaYeni Bakış: BARIŞA EMANET OLUN isimli kitabımdan aşağıda özetliyorum.
Resmi tarih, 1937 ve 1938 yıllarınınDersim'inden, "Tunceli'de eşkıya isyan etti,bastırıldı," diye bahseder.Gerçek bu değildir.Dersim'de isyan olmadı. Dersim'de, Dersimlilerin "Tertele"dedikleri bir kıyım yaşandı.Devrin hükümetleri tarafından planlıprogramlı olarak önceden hazırlanmış ve acımasızca uygulanmış olan, eski deyişle bir tenkil harekâtı,bir katliam...
Yıl 1926Mülkiye müfettişi Hamdi Bey raporunu yazar İçişleri Bakanlığı'na:
Dersim gittikçe Kürtleşiyor,tehlike büyüyor. Dersim, Cumhuriyet için bir çıbandır.Bu çıban üzerindekesin bir ameliyat yaparakacı sonuç ihtimali önlenmelidir.
Yıl 1931Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ınhükümete verdiği rapordan:
Dersim cahildir.Zorunlu iskan uygulanmalıdır.Yüksek memurlara koloni [sömürge]yönetimlerindeki yetkiler verilmeli.Kürt kökenli yerli memurlartümüyle bölgeden çıkarılmalı.Dersimli okşanmakla kazanılmaz!Silahlı kuvvetlerin müdahalesi,Dersimliye daha çok tesir yapar veiyileştirmenin esasını oluşturur.Türk toplumu içinde Kürtlük eritilmelidir.
Yıl 1932İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nınhükümete verdiği rapordan:
Kuzey Dersim halkı batıya göç ettirilmelidir.Askerî harekât başlamadan öncetüm silahlar toplanmalıdır.Yerli memurlar casustur.Dersimlilere kendilerinin aslenTürk olduklarını öğretmek lazımdır. Uçakların talim uçuşlarıDersim üzerinde yapılmalıdır.
Dersim 1937/38 sorusunu, ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nden Prof. Mesut Yeğen şöyle yanıtlar:
1930'lara gelindiğinde Cumhuriyet,Tanzimat'tan beri boyun eğdirilemeyenDersim'i, önce İskan Kanunu (1934),ardından da Tunceli Kanunu'ylaadım adım kuşattı, 1937 ve 38'deki harekâtla da "fethetti."1937-38'de ne bir anda patlayıp dabastırılan bir isyan vardı ortada,ne de örgütlü, planlı bir ayaklanma.Olan biten, Dersimlilerin"hayat alanlarını", "hali" korumak için gösterdikleri ve bedelini"mübalağa katliam, mübalağa sürgün" ödedikleri kararlı ve fakat"nafile" bir direnişten ibaretti.
Tarih, 17 Haziran 1937.Son Posta gazetesi manşet atar:
Dersim meselesi tarihe karıştı!Asiler sıkı bir çember içine alındılar.Tunceli'de kahraman kuvvetlerimiz vaziyete hâkimdir. Asiler sığındıkları sarp dağlarda imha ediliyorlar.
Berlin, 26 Kasım 2010Hayatımda ilk kez Dersim üzerine birkonferans izliyorum, adı, 1937/1938 Dersim: Bir Soykırımın Tanınması. "Tertele'yi, kıyımı konuşmak istiyorum," diye başlıyorum, "acıların üstüne,unutturulmak ve bastırılmak istenenacılar üstüne konuşmak istiyorum."Şöyle devam ediyorum:
Acıların kaynağında inkâr edilen kimlikler var, hayat tarzları var. İnkâr edilen kökler var.Yine acıların temelinde yatan dini kimlikler, mezhepler üstünekonuşmak istiyorum.Ancak kimlikler, kökler kaybolmuyor,acılar unutulmuyor.
Şu noktaları vurguluyorum:
Geçmişle, gerçeklerle yüzleşmedenbarış ve huzuru yakalamak da,özgürlükler düzeniniyakalamak da çok uzak ihtimaldir.
Dersim acısının, "Tertele"nin resmi tarihtarafından nasıl unutturulmakistendiğine işaret ediyorum.Kürtlerin, Alevilerin acılarınıyıllar yılı nasıl içlerine gömdüklerine,acılarını nasıl gizlice yaşadıklarına değiniyorum.Seyid Rıza'nın cenazesinin deyok edildiğini, mezarının da yok edildiğini söylüyorum.Resmi tarih buyurdu ki:
Yalanda yaşayacaksın!
Bir süre yaşadık, ama sonra resmi tariheburada olduğu gibi isyan ettik.Seyid Rıza'nın idam sehpasına yürürken,"Kerbela evladıyız! Hatasız, günahsızız.Bu ayıptır! Bu zulümdür, cinayettir!"diye attığı çığlığa hiç olmazsa bu kadar yılsonra kulağımızı açabildik.Seyid Rıza'nın darağacına giderken attığıçığlığı bizzat duyan, zamanın emniyetmüdürlerinden [1960'larda Demirelhükümetlerinin Dışişleri Bakanı] İhsan Sabri Çağlayangil, kendisi de Dersimli olan CHP Genel BaşkanıKemal Kılıçdaroğlu'nun teybine 1986 yılında şöyle der:
Mağaralara iltica etmişlerdi.Ordu, zehirli gaz kullandı,mağaraların kapısının içinden.Bunları fare gibi zehirledi.Yediden yetmişe, o Dersim Kürtlerini kestiler.
Eski Hava Kuvvetleri komutanlarından,12 Mart Darbesi'nin altında imzası olanrahmetli Muhsin Batur Paşa anılarında,genç bir havacı subay olarak Dersim'deki"özel görevi"nden şöyle söz eder:
Elazığ'ın biraz uzağında,Harput'un eteklerinde çadırlı ordugâh kurduk.Bir müddet sonra ilk durakPertek olmak üzere harekete geçtik.Ve iki ayı aşkın süre özel görev yaptık.Okuyucularımdan özür diliyorve yaşantımın bu bölümünüanlatmaktan kaçınıyorum.
Demirel, 1991 yılı Şubat ayında, DYP'nin başında ana muhalefet lideriyken,bir akşam Ankara'da, Anadolu Kulübü'nde bana şunları söylemişti:
Asker 1980 öncesi benden "Dersim Kanunu" istedi. Vermedim. Benden bunu istemeyin dedim. Dersim'de korkunç şeyler olmuştur. Renkli bir mozaiktir Anadolu. Yirmi küsur dil vardır. "Ne mutlu Türküm diyene"ye gelince... Bakmayın, "olana" dememiş falan, biraz ırkçılık kokar."
Başbakan Erdoğan'ın daha yakın geçmişteki (2010 yılındaki) "Dersim'de 50 bin kişi katledildi" sözüyle birlikte, Çağlayangil'in tanıklığı ve Muhsin Paşa'nın söyledikleri bile kendi başına Dersim 37-38'in nasıl bir kıyım olduğu gerçeğinin altını çiziyor.
Aradan 70 küsur yıl geçmiş olmasınarağmen tarihimizin bu rezil sayfasınınbugün bile hâlâ gizli tutulmaya, unutturulmaya çalışılmasıve devlet arşivlerinin yasak olmamasınarağmen hâlâ açılmamış olması,yalnız acı değil, aynı zamanda acıklıdır.(Hasan Cemal, Kürt Sorununa Yeni Bakış: BARIŞA EMANET OLUN,Everest Yayınları, sayfa 217-222)
Evet, Yıldız Tilbe;Canını fazla sıkma.Şunu da yaz bir kenara:Tarihimizdeki acılarla, kırımlarla,soykırımlarla yüzleşemediğimizsürece, "resmi tarih"in biziyalanda yaşatmak isteyen sayfalarındanhesap soramadığımız sürece,bu güzel memlekete barış, huzurve demokrasi gelemez.Ne yazık ki öyle.