OHAL bir an önce kaldırılsın. KHK ile yönetim son bulsun. İdam cezası tartışmaları sakıncalı... Ekonomide borçlar ödenebiliyor ama devamlılığı güç gözüküyor. Yatırımlar ilerlemiyor. Ekonomik aktörler arasında ciddi bir güven bunalımı var. Ekonomide daralma yaşanıyor. Sanayi üretimi geriliyor. Ekonomide zaman gitgide kısıtlı hale geliyor. Yargıya güvensizlik çok yüksek... Avrupa Birliği’ndeki muhataplarımızı duygusal tepkilere itecek bir dille eleştiriler yapmak, Türkiye’nin çıkarına aykırıdır. Avrupa Birliği ekonomi çerçevesinden çıkan bir Türkiye'nin kalkınma hedefleri sekteye uğrayabilir. Hukukun üstünlüğü... Güçler ayrılığı ve dengesi... Bireysel haklar... İnsan onuruna uygun yargılama... Bütün bu değerler, Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ortak paydasıdır. Ve Türkiye, bu değerler konusunda yıllar önce verdiği karardan dönmemelidir. Orta Doğu uzun süre yaralarını saramayacak durumda, bunun panzehiri bellidir, o da ‘laiklik’tir. Laiklik üstünde titrememiz gerekir. Özgürlük ve mülkiyet güvenceleri olmadan, adil bir düzen kurulmadan piyasa ekonomisi hakkıyla işlemez. FETÖ ile mücadelenin çok ötesine geçen tutuklamalar ülkemiz için kötü bir örnektir. Güvenlik önlemleri, toplumsal güveni zedeleyici boyuta ulaşmamalıdır.
* * * Bütün bu uyarılar TÜSİAD’dan. Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes’in bu sabah Başbakan Yıldırım’ın önünde yaptığı konuşmada yer aldı bu uyarıların tümü. Ne eklenebilir ki bunlara?.. Her şey o kadar açık ki. Kriz kapıda! Büyük iş dünyası da, küçük iş dünyası da kötü gidişin çoktandır gayet iyi farkında. Suyun yüzüne vurmaya başlayan belirtilerle yetinmeyip, kapalı kapılar arkasında belirtilen kaygılara kulak verilirse, durumun çok daha vahim, kriz beklentisinin çok daha yüksek olduğu anlaşılıyor.
Şunu bir kez daha yazın bir kenara! Tayyip Erdoğan’ın açtığı yol, Türkiye’yi her geçen gün büyük bir krize doğru sürüklüyor. İstikrarsızlığı her bakımdan derinleştiriyor. Bu noktayı vurgulamak felaket tellallığı yapmak değil, çıplak bir gerçeği teslim etmektir. Kötümserlik değil, gerçekçiliktir. Bu nedenledir ki: Memleketini seven... Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü önemseyen... Özgürlük yolundan kopmak istemeyen... Laikliğin özgürlükçü bir hayat tarzı olduğunu bilen... Ancak bütün bu değerlere sarılarak Türkiye’nin önünün açılacağını gören herkesin ‘uyarı görevi’ni yüksek sesle yapması gereken günlerden geçiyoruz. Yarın çok geç olabilir!