Evet, aynen öyle. Yuh olsun, lanet olsun! Yarım yüzyıldır gazeteciyim, bu kadarını görmedim, duymadım. Yazıklar olsun. Anlatayım. Bugün gazetesinin yazı işlerinde sabah toplantısı... Toplantı masasının başında ‘Erdoğan iradesi’ni temsil eden kayyum bey oturuyor. Önlerinde de az sayıda basılabilen, dağıtımı da engellenen gazete. Manşet çarpıcı: KAYYUMLA GASP! Kayyum yetkilisi Hasan Ölçer: “Rezalet bir gazete yapmışsınız...” Sözü ‘Kayyumla gasp’ başlığına getirip soruyor: “Aranızda bu düşüncede olan var mı?” Meslektaşım Bilal Şahin söz alıyor: “Evet var.” Kayyum yetkilisi: “Bu arkadaşın ismini alın.” Bilal Şahin devam ediyor: “Gazete bizim için namustur.” Kayyum yetkilisi: “Bu mu senin namusun, terbiyesiz herif!” Kayyum yetkilisi polise dönüyor: “Alın bunu!” "Eğer bugünkü rezalet manşeti savunan varsa şimdiden konuşalım, onlarla çalışmayız" diyen kayyum, “Evet” diye cevap veren gazetecilerin ismini aldırıyor, daha sonra polis zoruyla dışarı çıkarttırıyor!
Ve devam ediyor: “Mahkemenin kararına gasp diyen biriyle çalışmak istemiyorum.” Ben de böyle bir dünyada yaşamak istemiyorum. Yıllarca muhabirlik yapmış, gazete yapmış, gazete mutfaklarında neredeyse ömür tüketmiş biri olarak kendimi o meslektaşımın, o muhabirin yerine koyuyorum. O yazı işleri toplantısını gözümün önüne getiriyorum. Saray’daki Sultan iradesi ile, devlet zoruyla o masanın başına oturmuş ahkâm kesen, polise emir buyuran ‘kayyum bey’in o afra tafrası gözümün önüne geliyor. Kahroluyorum. Tüylerim diken diken oluyor. Kendimi o genç meslektaşımın yerine koyuyorum. Yüreğim kanıyor. Çetin Abi’nin içimi acıtan sözü son günlerde hiç aklımdan çıkmıyor: “Hayal ettiğim dünya bu değildi.” Evet öyle. Benim de hayal ettiğim dünya bu değil. Benim dünyamda Erdoğan’ın yeri yok. Çünkü, benim dünyamda demokrasi var. Hukuk var. Özgürlük var. İnsan hakları var. Bağımsız medya var. Özgür medya var. Bağımsız yargı var. Güçler ayrılığı var. Kadın-erkek eşitliği var. Farklılığa saygı var. Çok seslilik var. Yolsuzluğa, rüşvete, hırsızlığa kırmızı kart var.
Kendimi o genç meslektaşımın yerine koyuyorum.
Yüreğim kanıyor.
Benim dünyam bunlardan oluşuyor. Demokrasiyi demokrasi yapan değerlerden yani... Bir başka dünyaya göç ederken Çetin Abi’ye, “Hayal ettiğim dünya bu değildi” dedirten de buydu, bu değerlerden yoksun bir dünyada yaşamaktı. Demokrasiyi demokrasi yapan değerler bütününe, Erdoğan’ın dünyasında yer yok. O, Saray’daki Sultan. Ne demokrasi umurunda, ne de hukuk. Ayakta kalabilmek için bu değerleri çiğniyor. Farklı seslerden nefret eden o. Bütün derdi, kendine tabi medya. Bu düzeni tam tamına yerleştirmek, tüm medyayı havuzlaştırmak için kararlı adımlarla yürüyor. Son İpek Medya Grubu örneğinde olduğu gibi mülkiyet hakkı bile tanımıyor. Mülkiyet hakkını da gasbediyor. Hukuku işgal ediyor. Özgürlüğü işgal ediyor. Devlet terörü ile gazetelere, televizyon kanallarına el koyuyor. Hazin, hem de çok hazin. Bir gazeteci olarak yaşadıklarım içimi burkuyor. Çünkü mesleğim tasallut altında. İşler o kadar rezil hâle geldi ki, yazı işleri toplantıları polis gözetiminde yapılabiliyor. Gazeteci milletinin özgürlüğü, bağımsızlığı yerle bir ediliyor. Bunu yapanları lanetliyorum. Demokrasi ve hukukun böylesine katledilmesine sessiz ve seyirci kalanları da şiddetle kınıyorum. Evet, kaç yaşına geldim. Benim hayal ettiğim dünya da bu değildi. Ama bir kez daha vurguluyorum. Hayal ettiğim dünya için mücadeleye, kavgaya devam. Yılmak yok.