Geçtiğimiz hafta komşu Bulgaristan'da seçmenler tekrar sandık başına gittiler. Bu defaki, son iki yıl içinde düzenlenen beşinci seçimler oldu. Ülkedeki aşırı kutuplaşma ve zıtlaşmadan ötürü, Parlamentoya giren 5-6 siyasi parti, iki yıldır Meclis çoğunluğunun tasvip edeceği bir hükümet kurmaya muvaffak olamıyor. 2 Nisan günü yapılan son seçimler neticesinde, Mecliste benzer bir tablo tekerrür etti. Bir koalisyon hükümeti kurulması yine çok zor gözüküyor. 2 yılda 5 kez sandığa giden komşu seçmenin artık morali bozuk. Bulgar halkı karamsar, önünü göremiyor.
Ülkeyi toplam on yıl yönettikten sonra, karıştığı yolsuzluklardan ötürü, 2021 ilkbaharından itibaren düzenlenen kitlesel protestolar sonucunda iktidarı kaybeden önceki Başbakan Boyko Borisov liderliğindeki parti (GERB- Bulgaristan'ın Avrupalı Geleceği Girişimi), bu defa oyların yüzde 27'sini topladı. 240 sandalyeli Mecliste 69 milletvekili çıkardı. Yolsuzluk geleneğini ortadan kaldırmak ve yozlaşmış Borisov'un hakimiyetine son vermek iddiasıyla siyasete başlayarak Bulgar seçmenin teveccühünü kazanan, batıda eğitim görmüş, "makbul siyasetçi" Kiril Petkov'un Değişime Devam Partisi ise, 64 milletvekili kazandı. Meclis aritmetiği, en fazla temsilci çıkaran bu iki partinin bir araya gelerek koalisyon hükümeti kurmalarını zorunlu kılıyor, başka bir seçeneğe imkan tanımıyor. Yolsuzluklara savaş açarak sempati ve oy toplayan Kiril Petkov, yolsuzluk şampiyonu Borisov ile, bu defa, ortaklaşa hükümet kurar mı? Herkes bu hususu merak ediyor. Yoğun kamuoyu baskısıyla, belki, bir ihtimal, kurabilir. Çünkü ülkede her şey durmuş vaziyette: Parlamento iki yıldır hükümet çıkaramıyor, seçmen tekrar sandık başına gitmek istemiyor, seçimlere katılım oranı yüzde 40 civarını aşmıyor, Avrupa Birliği fonlarından yararlanılamıyor, Schengen bölgesine giriş süreci askıda, genç nüfus Bulgaristan'dan göç etmeye devam ediyor.
Parlamento içinden koalisyon hükümeti teşkil edilememesinin bir başka sebebi, Meclisteki Rusya yanlısı milliyetçi partilerin uzlaşmaz tutumları. Ciddi bir çıkış yakalayarak sandalye sayısını 39'a yükselten Diriliş (Renaissance) adlı parti, batı yanlısı partilerle ittifak yapmayacağını ilk günden ilan etti. 23 milletvekili çıkaran eski komünist partisinin devamı mahiyetindeki Sosyalist partinin de batılı bir koalisyon hükümeti içinde yer alması eşyanın tabiatına aykırı. Öte yandan, yukarıdaki Rus taraftarı iki partinin, bu defa, toplam oyların çeyreğini elde etmeleri hayli dikkat çekici ve üzerinde durulması gereken bir endişe kaynağı. Ukrayna savaşından ötürü, Avrupa Birliği Rusya'dan uzaklaşırken, Birliğin en fakir ülkesi Bulgaristan'ın, aynı gerekçeyle Rusya ile yakınlaşmasını izliyoruz. Komşumuzun, Ukrayna krizi yanında, Rusya'ya meyl etmesinin gerekçeleri araştırıldığında, ülkenin hükümetsiz kalması, batıyı destekleyen siyasi partilerin anlaşamamaları, ekonomideki sıkıntılar, halk nezdinde karamsarlığın artması ve seçimlerden sonuç alınamaması, diğer etkenler olarak önümüze sıralanıyor.
Bu karamsarlık ve belirsizlik ortamında, etnik Türklerin partisi olarak kabul edilen Haklar ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) oy oranını muhafaza etti. Bu defa da oyların yüzde 13'ünü elde ederek 36 milletvekili ile Parlamentodaki yerini korudu. Mevcut koşullarda bu neticeyi başarılı addetmek gerekir. Geçmiş yıllarda GERB ile tesis ettiği yakın ilişkilerden ötürü, maalesef, HÖH aleyhinde olumsuz bir algının mevcut olduğu ileri sürülüyor. Ülke çapında seçmen güveninin kazanılarak bu olumsuz imajın silinmesi HÖH yönetimin öncelikli hedefi olmalıdır.
Son olarak, bir şarkıcı tarafından kurulan, iki önceki seçimlerde büyük başarı sağlayarak herkesi şaşırtan, bir önceki seçimlerde ise barajın altında kalan "Böyle Bir Halk Var" adlı partinin, bu defa barajın (yüzde 4) üstüne çıkarak 11 milletvekili elde ettiğini vurgulayalım. Bu partinin, ne yapacağı öngörülemeyen, kriz veya kaos çıkarmaya mütemayil bir siyasi yapılanma olarak temayüz ettiğine dikkat çekelim. Yeni Meclis'in tablosu bu şekilde.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım Meclis sandalye sayılarının incelenmesinden, Borisov ve Petkov önderliğindeki iki büyük partinin koalisyona gitmelerinin yegane uygulanabilir seçenek olarak karşımıza çıktığı görülecektir. Borisov'un koalisyonlara açık olduğunu biliyoruz. Bir önceki seçimlerin ertesinde, "ülkeyi kaostan çıkarmak gerekiyor, bu istikamette işbirliğine açık ve hazırız" yönünde mesajlar verdiğini hatırlıyoruz. Bu aşamada önem arz eden Petkov'un kararı, bakalım bu defa tutumunu yumuşatır mı? Rakibiyle masaya oturur mu? Yoksa seçim maratonunun devam etmesini mi tercih eder ? Petkov'un işi fevkalade zor. Ülkeyi krizden çıkarmak için Borissov ile şartlı koalisyon hükümeti kurması neredeyse vatanseverliğin icabına dönüşmüş durumda. Öte Yandan GERB ile masaya oturmak, özüyle çelişkiye düşmek, seçim vaatlerini inkar etmek, yolsuzluklara karşı mücadelede zafiyete düşmek anlamına gelecektir. Petkov taraftarları, Değişime Devam partisinin üyeleri bu hassas karara dair ne düşünüyorlar hakikaten merak ediyorum.
Aslında GERB ile Değişime Devam partisinin programları ve politikaları birbirinden uzak değil. Her ikisi de Avrupa Birliği ve NATO taraftarı, Rusya'ya uygulanan yaptırımları destekliyorlar, Ukrayna'ya silah yardımı yapılmasını uygun buluyorlar, her ikisi de siyasi yelpazenin merkezinde yer alıyorlar, birisinin muhafazakâr, diğerinin liberal olması sorun teşkil etmiyor. Hassasiyet noktası GERB'in kötü sicili. Borisov'un partisi, bundan böyle, yolsuzluk işlerinden uzak durmayı taahhüt ederse, mesela yolsuzlukların döndüğü Ulaştırma Bakanlığı gibi kurumlar Petkov'un partisine bırakılırsa, ülkenin çok ihtiyaç duyduğu koalisyon hükümeti belki de kurulur ve iki yıldır devam eden siyasi kriz aşılmış olur. Öte yandan hükümet kurulamadığı müddetçe Rusya yanlısı çevrelerin daha da güçlenecekleri unutulmamalıdır.
Anılan iki büyük partinin işbirliği yapmalarını gerektirecek diğer önemli gelişme, iki yıllık kriz sürecinde, ülkenin Rusya yanlısı Cumhurbaşkanı Rumen Radev'in hakimiyetine girmiş olmasıdır. Parlamentonun bir mutabakat hükümeti çıkaramamasından yararlanan Radev, atadığı geçici hükümetler vasıtasıyla, iki yıldır, ülkeyi fiilen idare etmekte ve dış ilişkilerde öne çıkmaktadır. Radev'in, Kırım'ın Rusya'ya ait olduğunu beyan edecek kadar cüretkar bir Moskova yanlısı olduğu dikkate alındığında, parlamenter demokrasi niteliğindeki Bulgaristan'da, sadece temsili görevlere sahip cumhurbaşkanının yetkilerini ne kadar genişlettiği ortaya çıkacaktır.
Doğu Avrupa'da, Rusya ile en yakın siyasi ve ekonomik ilişkiler içinde bulunan ülke Sırbistan'dır. Ukrayna savaşı, Sırp halkının ne kadar Moskova yanlısı olduğunu gözler önüne sermiştir. Nisan 2023 seçim sonuçları ise, Rusya ile tarihi dostluk bağları bulunan Bulgaristan'ın, Putin yandaşlığında, Sırbistan ile yarış içinde olduğunu ortaya koymaktadır. 2007 yılı başında AB üyeliğine kabul edilen Bulgaristan'da,15 yıl aradan sonra, seçmenlerin dörtte birinin, Avrupa/Atlantik kurumlarına ve değerlerine karşı duran partilere oy vermeleri düşündürücüdür. Bu acı gerçek karşısında, Brüksel'in, "Bulgaristan'da acaba neyi yanlış yaptım" diye sorması gerektiği kanaatindeyim. Bu sorgulamanın ayrıca "Batı Balkanlar''a da genişletilmesi isabetli olacaktır.
Hasan Servet Öktem kimdir? Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce’de doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında “meslek memuru” olarak Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana’da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu. Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı’ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24’te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor. |