Bir kadim dostumun tavsiyesiyle geçenlerde Netflix platformunda "Wasp Network" adlı filmi izledim. Sağolsunlar, Küba’yla, Latin Amerika’yla ilgili bir gelişme olunca duyuruyorlar. Penelope Cruz ve diğer tanınmış oyuncuların rol aldığı İspanya-Brezilya yapımı filmi bölgeye ilgi duyan, Latino sempatizanlarına hararetle tavsiye ederim.
Film, 2000'li yıllarda, Küba’da yaşayan yabancıların dahi, basın-yayın kuruluşlarından duyduğu, gördüğü ve sokak afişlerindeki resimlerinden tanıdığı, ülkede milli kahraman kabul edilen "Küba Beşleri"nin hayatını konu alıyor. Gerçek ve yaşanmış olayların üzerine kurulu bir yapım.
Küba’yı tam kavrayabilmek ve ülke dinamiklerini, dengelerini iyi görebilmek bakımından, bu Karayip adası ile yüz deniz mili ötesinde bulunan Florida yarımadasından, ada istikametinde bakmak zorunluluk arz eder. Bu bakış eksik olursa büyük resmin tamamını görmek mümkün olmaz, anlatım tek yanlı açıklamaya dönüşür. Florida körfezinin kuzeyindeki aynı adlı ABD eyaletinin zenginlik timsali merkezi Miami ile Küba’nın yakın tarihi arasında çok sıkı bağlar mevcuttur. "Wasp Network" Florida körfezinin iki tarafındaki Kübalılar arasındaki ideolojik çekişme ve mücadelenin hikayesidir.
ABD’nin Latin Amerika’ya bakışı ve yönelişi, 1823 tarihli "Monroe Doktrini" ile 1918 tarihli "Wilson prensipleri"nden günümüze geçen zaman içerisinde neredeyse hiç değişmemiştir: Washington'a göre, Latin Amerika ve Karayipler sadece ABD’nin arka bahçesidir. Bölgedeki tüm yönetimler ABD yanlısı olmalıdır. Soğuk Savaş döneminde Latin Amerika’da ortaya çıkan sol hükümetler, bu anlayış doğrultusunda, yıpratılmış, devrilmiş ve yerlerine Vaşington yanlısı yönetimler iktidara getirilmiştir. ABD’li sıradan siyasetçi, söz konusu amaç istikametinde, her türlü baskının mübah olduğuna inanır, gerektiğinde ABD askerinin müdahalesiyle "rejim değişikliği" gerçekleştirilmesini makul bulur ve destekler.
1959 yılı sonunda, Küba’nın çeşitli şehirlerinde yaygınlaşan silahlı başkaldırı ve direniş neticesinde, adadaki ABD kuklası diktatör Batista ülkeyi terketmek zorunda kalmış, Fidel Castro önderliğindeki sosyalist yönetim Havana’da iktidarı devralmıştır. Vaşington, 1960 yılı başından itibaren, Küba’daki Moskova yanlısı "düşman" rejimi değiştirme yönündeki gayretlerine hiç ara vermemiştir. Yegane istisna Başkan Obama’nın ikinci dönemidir. 2014-2016 yılları arasında iki ülke arasındaki ilişkilerde ciddi bir düzelme yaşanmış, ancak, Başkan Trump yönetiminin gelişiyle baskıcı soğuk savaş dönemi politikalarına tekrar geri dönülmüştür.
Fidel Castro ekibinin iktidara gelmesiyle, ülke ekonomisinde söz sahibi büyük toprak sahipleri, sanayiciler, doktorlar vs. çoğunlukla ülkeyi terk ederek ABD’ye göç etmişler, Miami ve civarlarında yeni bir yaşama başlamışlardır. Günümüzde nüfusları 2 milyonu aşan bu topluluğun içindeki aşırılar, evlerini terk etmelerinden, ülkelerinden kovulmalarından sorumlu tuttukları Castro rejimine karşı örgütlenmişler, CIA’in desteğiyle Havana’daki rejimi yıpratmak ve değiştirmek üzere çok sayıda silahlı eylem ve girişimlere başvurmuşlardır. Bunlar arasında en meşhuru, "Domuzlar Körfezi Çıkartması" adıyla Latin Amerika tarihine geçen, CIA tarafından eğitilen Kübalıların dahil oldukları, Playa Giron Körfezi'ni hedef alan 1961 tarihli başarısız müdahaledir. 1976 yılında, Barbados‘dan havalanan ve Küba eskrim milli takımını taşıyan Küba Hava Yolları uçağına konulan bombanın patlamasıyla, uçaktaki 73 yolcu ve personelin tamamının hayatlarını kaybetmeleri, anti-komünist Miami örgütlenmesinin gözü karalığını ve düşmanlığın boyutlarını göstermesi açısından ibret vericidir. Fidel Castro’ya yönelik Miami kaynaklı çok sayıda başarısız suikast girişimi bu bağlamda hatırlara gelmektedir. 1990’lı yıllarda Küba turizmini baltalamak üzere ülkedeki turistik tesislerde patlayan bombaların arkasında, yine Castro düşmanı Miami ekibini görmek mümkündür.
"Küba beşlisi" olarak tanınan, Küba İçişleri Bakanlığı mensubu 5 istihbaratçı, 1990'lı yıllarda, farklı zemin ve koşullarda, Miami’ye intikal ederek, bölgede yerleşik Küba kökenli ABD vatandaşlarının içlerine sızmışlar, Castro rejimine karşı düzenlenen çeşitli girişimler hakkında bilgi edinerek ülkelerini korumaya gayret etmişler ve çalışmalarında hayli başarılı olmuşlardır.
Küba’dan el yapımı tekne veya sallarla denize açılarak ABD kıyılarına ulaşmaya çalışan Kübalı göçmenleri, denizde tesbit ederek yardımcı olmak amacıyla, Florida Körfezinde düzenli hava devriyesi görevi yapan (Brothers to the Rescue), ikazlara rağmen Küba hava sahasını sıklıkla ihlal eden, amatör pilotların kullandıkları, sivil ve silahsız 2 küçük uçağın, Küba MIG’leri tarafından uluslararası hava sahasında 1996 şubat ayında düşürülmeleri üzerine, dananın kuyruğu kopmuştur.
Castro karşıtı Miami teşkilatına dahil, ABD vatandaşı 4 sivil havacının yukarıdaki koşullarda öldürülmeleri, ABD ve Küba arasında yeni ve büyük bir krize daha yol açmış, bu facianın arkasında Kübalı istihbaratçıların yer aldığını değerlendiren FBI, 1998 eylül ayında "casus ağını" ortaya çıkarmıştır. Neticede, Gerardo, Ramon, Antonio, Fernando ve Rene, Amerikan mahkemeleri tarafından ağır hapis cezalarına çarptırılmış, uçakların düşürülmesinden sorumlu tutulan Gerardo Hernandez’e ise, 2 kez ömür boyu hapis cezası verilmiştir.
Fidel Castro, 2001 yılından itibaren "ülkelerine dönecekler" sloganıyla ve milli kahraman damgasıyla, "Küba Beşlisini" ülkesinin gündeminde üst sıralara yerleştirmiş, basın ve yayın araçlarının devreye sokulmasıyla anılan 5 görevli Küba halkının gönlünde güçlü bir yer edinmiştir. Küba’da görev yaptığımız yıllarda, sokaktaki Kübalının anılan beşliyi, kendi evladı, abisi ya da babası gibi benimsediğini ve takdir ettiğini anımsıyoruz. Başarılı Küba diplomasisi sayesinde, Küba Beşlisi, birçok Latin Amerika ülkesinde de basına konu olmuş, başkentlerde düzenlenen ABD karşıtı gösterilerde "Küba Beşlisi serbest bırakılsın" pankartları eksik olmamıştır.
2014 yılı sonunda, Vatikan’ın büyük çabasıyla, ABD-Küba ilişkilerinde kaydedilen tarihi iyileşme döneminin açılımı sayesinde, "Küba Beşlisi" arasında, o tarihlerde hapis cezaları devam eden, Gerardo, Antonio ve Ramon, başkan Obama tarafından, hükümlü takası çerçevesinde, affedilmişler ve 2014 aralık ayında ülkelerine dönmüşlerdir. 2009 yılında, Kübalı Yahudilere izinsiz internet bağlantısı tedarik etmekten Havana’da tutuklanan ABD vatandaşı ve USAID yüklenicisi Alan Gross’da bu kapsamda affedilerek 5 yıl sonra evine dönmüştür.
Yukarıdaki paragraflardan, Küba kökenli ABD vatandaşları hakkında yanlış bir profil çizilmesini istemeyiz. Başkan Obama döneminde, Florida’da yerleşik bu topluluk içinde Havana’daki rejim hakkında olumsuz düşünmeyenlerin sayısının yarıyı geçtiği ileri sürülüyordu. Nitekim Obama’nın Küba açılımı bu yöndeki tespitlere dayanmaktadır. Bu vesileyle, Florida ve ABD ölçütünde, Kübalı Amerikan vatandaşlarının siyaset, sanat ve iş hayatındaki ağırlıklarının en üst düzeylerde olduğuna işaret etmek uygun olacaktır. Sözü uzatmamak üzere, önceki dönemde, Cumhuriyetçi başkan adayı senatörlerden, Ted Cruz ve Marco Rubio ile, Senato Dış ilişkiler Komisyonu Başkanı Bob Menendez’in Küba kökenli olduklarını vurgulamakla yetinelim.
Wasp Network filmi, Brezilyalı gazeteci Fernando Morais tarafından kaleme alınan "The Last Soldiers of the Cold War" adlı kitap esas alınarak çekilmiştir. 2013 yılında ispanyolca çevirisi yayınlanan kitabın, Küba Beşlisi ile görüşülmeksizin bağımsız biçimde yazıldığı, ancak yazarın Küba ve Brezilyalı politikacılardan destek gördüğü bilinmektedir.
Küba Beşlisine dair asıl kitap Kanada’lı akademisyen ve gazeteci Stephen Kimber tarafından, beş hükümlüyle bizzat yazışarak, serbest bırakılmaları için düzenlenen kampanyalara katılarak, Miami, Havana ve Washington’da ziyaretler gerçekleştirerek kaleme alınmıştır. 4 yıllık bir çalışmanın ürünü olan, "What Lies Across the Water-The Real Story of Cuban 5" adını taşıyan kitabın, 2018 yılında, tanınmış bir Kanada film şirketi ile Küba Film Enstitüsü tarafından ortak yapım film haline getirileceği açıklanmışsa da, Penelope Cruz imzalı Wasp Network’un ipi daha önce göğüslediği anlaşılmaktadır.