Liyakat ilkesi, memur adaylarının, sadece kamu kurumlarına girişlerine mahsus değildir; görevde yükselme ve üst görevlere atanma işlemlerinde de dikkate alınması zorunlu ana kriterdir. Bununla birlikte, medyamızda, sadece adayların devlet memuriyetine alınırken tabi oldukları yazılı ve sözlü sınavlar vesilesiyle liyakatin tartışıldığına şahit oluyoruz. Muhalefet temsilcilerinin, çeşitli vesilelerle, söz konusu ilkenin, özellikle sözlü sınavlarda kaale alınmadığını, iktidar partisine veya partinin görüşlerine yakınlığın mülakattaki başarının temel kıstasına dönüştüğünü şikâyet konusu yaptıklarını izliyoruz. Liyakat ilkesi, kamu alanında, iktidar ve muhalefetin birlikte el üstünde tutmaları ve titizlikle uymaları gereken temel ilkedir. Sicil müessesesi ile desteklenmediği takdirde liyakat eksik kalır.
Liyakat, çok özetle, göreve layık olmak, görevin gerektirdiği nitelikleri taşımak manasına gelir. Devlet, kamu hizmetlerini yürütmek üzere, çalıştırdığı 3 milyona yakın personeli memuriyete kabul ederken, adaylar arasından, görevi yapabilecek kapasitede olanları seçmek amacıyla sınavlar düzenler. İstihdam edilen adayların kendilerine verilen görevleri bihakkın yerine getirebilmeleri bakımından sınav zorunluluk arz eder. Ancak, memurun sınav neticesinde işe başlaması sadece başlangıçtır. Liyakat ilkesi 30-40 yıl sürecek bir memuriyet yaşamının tüm önemli aşamalarında olmazsa olmaz bir kriterdir.
Sınavı başararak işe başlayanlar ertesi gün memur statüsü kazanmazlar: Bir yıl süreyle aday memur olurlar, başarılı bir mesai sergiledikleri takdirde asaletleri tasdik olunur ve asil memur statüsüne geçerler. Bu işlem, aday memurun amirleri tarafından doldurulan sicil raporundaki kanaate binaen gerçekleştirilir.
Memurlar, her yıl kademe ilerlemesi, 3 yılda bir derece ilerlemesi yaparak kıdem alırlar; görevlerinde yukarılara tırmanırlar. Başarılı oldukları ve gerekli vasıfları taşıdıkları takdirde 1. dereceye kadar yükselebilirler. Şube müdürü, daire başkanı atanırlar. Bazıları genel müdür yardımcısı kadrolarına terfi ederler. İçişleri Bakanlığı'nda hedef, iddialı şehirlere, il emniyet müdürü, kaymakam ve vali olmaktır. Dışişleri'nde iseler, rağbet gören ülkelere, başkonsolos veya büyükelçi atanabilmek üzere gayret gösterirler.
Yukarıda değindiğimiz, derece yükselmesi ve üst görevlere atamalar, yurt dışı görevlere tayinler, liyakat prensibine dayanılarak gerçekleştirilir. Memur görevini başarıyla yapıyor mu? Dosyasına vakıf mı? Çalışma ortamının ahengini bozuyor mu? Şikâyetlere konu oluyor mu? Vatandaşı memnun ediyor mu? Disiplin soruşturması geçirmiş mi? Bütün bu hususlar, memurların amirleri tarafından, her senenin aralık ayında doldurulan "sicil raporları" vasıtasıyla ölçülür. Başarılı memur iyi sicil alarak düzenli aralıklarla terfi etmeyi sürdürür, unvanlı üst görevlere atanmaya ehil hale gelir. Arka arkaya 3 yıl olumsuz sicil alanların memuriyetle ilişkisi kesilir. Sicil Raporları iki amir tarafından doldurulur. 1. sicil amiri raporu doldururken adil davranmadığı takdirde, 2. sicil amirinin yanlışı düzeltebileceğini hesaba katarak objektif olmaya gayret eder. Olumsuz sicile itiraz ve işlemi yargıya taşıma hakkı mevcuttur ve yaygın biçimde kullanılmıştır. Tecrübeye dayanan kanaatim, sicil dosyasının memurun aynası olduğudur. Velhasıl, sicil dosyasına ve kıdem esasına dayanmayan atama liyakat ilkesini zedeler.
Mesela, bir liseye müdür atayacaksınız, bu kadroya atanmaya ehil hale gelmiş çok sayıda öğretmen arasından en uygununu nasıl seçersiniz? Eğer torpilli olanı değil de, hak edeni, layık olanı seçecek iseniz, sicillerini değerlendirerek seçim yaptığınız takdirde, en doğru kararı vermiş olursunuz. Dışişleri örneğinde sicil müessesesi daha da öne çıkar. Örneğin açılan 10 genel müdür yardımcısı kadrosuna 4 katı kadar aday arasından atama yapacaksınız. Tamamı birinci derece ve kıdemleri yirmi yıl civarında, hepsi farklı yurt dışı görevlerde bulunmuş. Bu zorlu seçimi, Personel Dairesinin hazırlayacağı, sicilleri yansıtan performans tablosuna ve kıdem listesine dayanarak, ve de, söz konusu terfileri yapmak üzere makam tarafından görevlendirilmiş üst seviyeli güvenilir bir komisyon vasıtasıyla gerçekleştirdiğiniz takdirde, en adil ve en rasyonel elemeyi yapmış olursunuz. Sicile dayalı ve üst komisyon vasıtasıyla yapılan terfiler ve atamalar da yanlış aday tercihi olasılığının minimumda kaldığını, 10 yıla yaklaşan personel dairesi tecrübeme dayanarak gönül rahatlığıyla iddia edebilirim. Dışişleri'nde tayin ve terfilerin, yılların geleneğiyle, müsteşar veya personelden sorumlu müsteşar yardımcısı başkanlığında, tüm müsteşar yardımcıları ve Teftiş Kurulu Başkanının dâhil oldukları, personel dairesi başkanının raportör sıfatıyla iştirak ettiği, "Bakanlık Komisyonu" tarafından, kıdem sıralaması ve sicil raporları esas alınarak bakanın takdirine sunulduğunu hatırlatmakta yarar var.
İşte kamu kurumlarının başarılı hizmet sunmalarında böylesine hayati bir role sahip yılların sicil müessesesi, 2011 yılında, "Devlet Sicil Yönetmeliğinin" aniden ilgasıyla, rafa kaldırıldı. Bu radikal karara ilişkin kamuoyuna tatminkâr bir izahat verildiğini de hatırlayamıyorum. Muhtemelen devletin içine yerleşmiş Fethullahçı ekibin marifeti olsa gerektir. O dönemde Merkezde Afrika ve Uzakdoğu genel müdürü idim. Dışişleri de FETÖ kasırgasının etkisindeydi. Dışişleri sınav yönetmeliği değiştirilmek suretiyle yüzlerce F tipi lisan bilmeyen adamın Bakanlığa meslek memuru olarak alındığı bir dönemden söz ediyorum. Sicillerin kalkması üzerine bocalayan Personel Dairemiz "performans çizelgesi" adı altında yasal nitelik taşımayan bir ara çözüm üreterek ortaya çıkan büyük boşluğu kapamaya çalıştı. Son yıllarda bu çizelgenin de kaldırıldığını duydum. Performans Çizelgeleri gizli değildi, memur, sicil amirinin kendisi için verdiği sicil notlarını görebiliyordu. Son dış görevim sırasında, verdiğim sicil notlarının ortalamasının 100 üzerinden 95 civarında kalmasını beğenmeyen genç hanım meslektaşımın bana darıldığını, selamı sabahı kestiğini üzülerek hatırlıyorum. Amir-memur arası ilişkiler ve profesyonel anlayış itibarıyla henüz "açık sicil" kavramına hazır olmadığımız anlaşılıyor.
Türkiye'de 2021 yılı itibarıyla 1,1 milyonu öğretmen olmak üzere 2,7 milyon devlet memuru var. Bu memurların, başarılı mı, başarısız mı olduklarını ölçen, vasıflarını ve zaaflarını ortaya koyan, yegâne yasal araç niteliğindeki sicil raporlarını düzenleyen 1965 tarihli Devlet Sicil Yönetmeliğinin yerini alacak yeni bir sistemin üzerinde çalışıldığına dair bir duyum almadım. Başta iktidar partisi olmak üzere, Yüce Meclisimizde üyesi bulunan tüm partilere ve memur sendikalarına görev düşmektedir. Memurların mesleki ehliyetini tespit etmenin yegâne yolu sicil raporlarının değerlendirilmesidir. Atamalarda ve terfilerde kayırmaların önündeki devasa set sicil dosyasıdır. Kamuda mesainin seviyesini arttırmak açısından da sicil sisteminin yarar getirdiği kabul edilmektedir. Bugünün ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte, daha modern, yeni bir sicil yönetmeliğinin daha fazla geciktirilmemesi zorunluluktur. Yeni yönetmelik, devletin sunduğu hizmetlerin seviyesini muhakkak daha yukarılara çekecek ve vasıflı, verimli, çalışkan memurun hakkını itinayla ve layıkıyla koruyacaktır.