25 Ocak’ta Zorlu PSM %100 Stüdyo’da prömiyerini yapacak “Kibritin Ucunda” oyunu, 3 kişilik bir güçler birleşmesi: Yazdığı tüm oyunlar kült olan Murat Mahmutyazıcıoğlu, hem oyuncu hem de yönetmen olarak alkış toplayan Kayhan Berkin ve tanıtmaya gerek dahi olmayan oyuncu Rıza Kocaoğlu. Tek kişilik oyunu yönetmeni Kayhan Berkin’den dinledik.
Toz, Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin, Istırap Korosu gibi bol ödüllü ve bol alkışlı oyunların yazarı Murat Mahmutyazıcığlu yeni bir oyunla karşımızda: Kibiritin Ucunda. Oyun boyunca düşmeyen bir tempo ile baba-evlat ilişkisini, İstanbul’u, hayatın “normal” olmasını sağlayan çizgileri ve tüm bunların nasıl da bir kibritin ucunda olduğunu düşündürtecek oyun, iki büyük yetenek ile sahneye taşınıyor: Yönetmen Kayhan Berkin ve oyuncu Rıza Kocaoğlu. Bu sezonda Sidikli Kasabası ve Sınırlar oyunlarında yine yönetmen olarak alkışladığımız Kayhan Berkin, İstanbul hayatının zorlukları hakkında iç acıtan, çok gerçek bir şey söyledi sohbetimizde: “Zaten bütün bunlara alışmış durumdayız bence. Sonra bir yazar çıkıyor bir şeyler yazıyor, ‘o kadar da alışmamak lazım’ diyoruz, bir süre.”
Bir de kabul etmek gerekli ki sadece İstanbul’u değil, hayatın tüm zorluklarını tiyatro, müzik, sinema ve sanatın her dalı “çekilebilir” kılıyor, hatta her şeye bedel dedirtebiliyor. Bu ülkede tiyatro yapmak çok zor bir iş. Bunu yapmak için uğraşan herkese şapka çıkartarak sözü Kayhan Berkin’e bırakıyorum.
Farklı karakterlerin canlandırıldığı tek kişilik bir oyunu yönetmek nasıl bir deneyim? Zorlukları neler, daha iyi olması için nasıl yöntemler geliştirdin?
Açıkçası çok fazla tek kişilik oyun yönettiğimden alışık olduğum bir tür, benim için işin zorluğu daha önce yaptığım tek kişilik oyunlardan farklı bir iş çıkarmaktı, bunu bir ölçüde becerebildiğimi düşünüyorum.
Murat Mahmutyazıcıoğlu ile daha önce de çalışmıştınız. İlk nasıl tanıştığınızı hatırlıyor musun?
Aslında tanışmamız da iş için oldu, Murat’ın proje tasarımını gerçekleştirdiği Boa Kısalar’da 3 oyunu yönetmem istendi, bu oyunlar hem sahnede hem dijitalde yer buldu, Covid 19 dönemine denk gelen bu süreç dostluğumuzu pekiştirdi.
Peki Murat’ın en sevdiğin, seni en etkileyen oyunu hangisi?
Istırap Korosu çok iyi yazılmış, yönetilmiş ve oynanan bir oyun.
Kibiritin Ucunda oyununda ilgini çeken, “yönetmek istiyorum” dedirten neydi?
Kendi hayalimdeki metinler haricinde Türkiyeli yazarların oyunlarına öncelik vermeye çalışıyorum., Murat bence kendi jenerasyonunun en önemli yazarlarından biri. Kibritin Ucunda, zaten benim de daha önce seçtiğim oyunlarda sık sık ele aldığım aile ilişkileri, baba ve oğul çatışmaları, kadın erkek çıkmazlarını beyaz yakalı birinin bakışından anlatan güçlü bir oyun metnin edebi yönü ve ses tasarımı da Murat’ın diğer oyunlarından farklı, İstanbul ise yine var, o yerli yerinde duruyor.
İstanbul hayatının yarattığı stres malum… Ama bu şehirde birbirimize daha saygılı olabilmek, göz göre göre çarpan bir dolmuşa, mahalle arasında delicesine korna çalan bir taksiciye oyundaki karakterin “yapmadığı” gibi kafa göz dalmamak için ya da tüm bunlara alışabilmek için neler gerekli sence?
Zaten bütün bunlara alışmış durumdayız bence. Sonra bir yazar çıkıyor bir şeyler yazıyor, “o kadar da alışmamak lazım” diyoruz, bir süre.
Beyaz yakalıların hayatları gerçekten de yaratıcı işler yapanların hayatlarından daha mı zor, daha mı iki yüzlü? Yani oyundaki kahraman, Kerem bir müzisyen olsaydı daha mutlu, daha öfkesiz olabilir miydi?
İnsanların hayatlarında yaşadığı zorluklar arasında hiyerarşi kurmak istemem, herkesin derdi, çabası, yaşadıkları ayrı. Kerem müzisyen olsaydı başına neler gelecekti bilemiyoruz, belki de büyük bir hayalkırıklığı olacaktı hayatı, genelde denemediğimiz, seçmediğimiz yolların mutlu sonla biteceğine dair gerçekçi olmayan bir inanç olur içimizde, bir tür pişmanlık, Kerem’inkini de biraz böyle görüyorum, bu sebeple denemek lazım.
Beyaz yakalı insanların hayatlarının sıkışmışlık hissi, bastırılmış öfkeleri ve memnun olmadıkları “normal” hayatları üstüne yazılan çok fazla film, oyun, dizi, kitap var. Kibritin Ucunda’yı diğerlerinden ayıran ne?
Bu soruya yanıt verebilmek için beyaz yakalılarla ilgili külliyata hakim olmam gerek, ki değilim. Aynı zamanda Amerikan Sapığı’nın anlattığı beyaz yaka ile Orta Doğu’da çekilen filmlerdeki beyaz yaka aynı beyaz yaka mı? Yani beyaz yakalı hikayesi denince aynı şeyleri anlatması gerekmiyor. Kerem, oyunumuzun kahramanı, gerçek ve İstanbul’da yaşıyor bence, farkı bu.
Rıza ile çalışmak nasıl? Oyuna neler kattığını düşünüyorsun?
Rıza, Murat ile ilk düşündüğümüz isimlerdendi, tek kişilik bir oyunda istediğiniz oyuncuyla çalışmanız çok önemli. Rıza’nın hem daha önceden tek kişilik oyun tecrübesi olması hem de kendi döneminin önemli tiyatro oyuncularından biri olması provalara belli bir motivasyonla başlamamızı sağladı, Rıza’nın hem oyunun yazılan ek yerlerine hem de oyunculuğu ile oyuna çok şey kattığını düşünüyorum.
Oyundaki gibi Tansu Çiller döneminde çocuk olmakla şimdi çocuk olmak arasında hem büyük farklar hem de büyük benzerlikler var. Sonsuz bir bilinmezlik, ekonomik dengesizlikler içinde büyürken ebeveynlerinin sıkıntılarına şahit olmak ve dünyaya ayak uyduramama telaşı bu ülkenin çocuklarının kaderi mi?
Dünyanın bir çok yerinde bir çok farklı zorluğu yaşayan insanlar var, Türkiye tek değil, kaderci biri değilimdir, elimdeki olanaklarla en iyisini yapmaya çalışırım, yaşadığımız ülke bir tiyatro ülkesi değil, evet, ama Sri Lanka’da da tiyatro yapıyor olabilirdim mesela.
Seyircinin bu oyundan çıkarken neyi konuşmasını, tartışmasını, oyunla ilgili neyi hatırlamasını istersin?
Burada söyleyeceğim her şey bu yazıyı okuyanlar için bir tür yönlendirme olur, oyunu izlemeleri haricinde kendilerinden başka bir beklentim yok.
Son olarak, aynı anda bu kadar çok işe nasıl yetişiyorsun? Yakın zamanda başka nerelerde göreceğiz adını?
Galiba zamanı iyi planlamayı öğrendim yıllar içerisinde, bir de yıllık plan yapmaya özen gösteririm, mesela ekim ayında prömiyeri yapılması düşünülen bir oyun için hazırlığa şubatta başlarım. Kibritin Ucunda çıktıktan sonra bir müddet dinleneceğim, masada olan işler var ama resmiyet kazanmaları martı bulur diye tahmin ediyorum.
Kibritin Ucunda 25 Ocak’ta Zorlu PSM %100 Stüdyo’da prömiyerini yapıyor. Biletler burada.