Ne güzel bir "yerli ve milli otomobil TOGG" yazacaktım ki iktidar partisi Grup Başkan Vekili Mahir Ünal diye biri, güzel Türkçemiz için “işe yaramaz” mealinde “fena” bir şeyler söyledi... Kuantum bilimi çerçevesinde, "gözlenen, gözleyen, maddeleşme” gibi konular ile uğraşan kadim dostum Nilüfer, “Sakın aleyhte bir şeyler yazıp onun fena enerjisinin yayılmasını kolaylaştırma! Sen iyi yaz, fenalığı maddeleştirme, iyi enerji yayılsın!” dedi.
Rahmetli Kardeşim Oruç Aruoba felsefe hocası ve şairdi. 20 civarında kitap yazdı. Türkçeyi Mahir Ünal’dan daha iyi bilirdi. Tübingen Üniversitesi'nde “ziyaretçi öğretim üyeliği” yaparken, burada dünyanın “ifade kabiliyeti en yüksek 3 lisanından birinin Türkçe” olduğunu öğrenmişti.
Bende bu adam için iyi ne yazayım diye düşünüp duruyorum. Söyledikleri kamilen yanlış; anlaşılıyor ki pek cahil biri yazık.. Herhalde şu “tahsil cehaleti alır…..” Baki ne kalıyorsa, ondan bol miktarda kişiliğinde taşıyan kimselerden.
Herhangi konuda doğru dürüst bilgi sahibi de olmadığı anlaşılıyor; Dil Bilim Profesörü (senin anlayacağın lisan ile “Lisaniyat” Mahir kardeş!) gibi konuşmuş ama aslen ilahiyatçı??; Ha; birde IBB Sporda yöneticilik yapmış. Ayrıca Seçime giren Malezya, Kıbrıs, vs. siyasi partileri de bu zattan akıl alırlarmış!…
1 Temmuz doğumlu, yani yengeç burcu; uzmanlara göre bu burcun erkekleri bilimsel becerileri değil, daha çok cimrilikleri ve güzel öpüşmeleri ile tanınırmış?
İlahiyatçı pratik hayatta ne işe yarar pek bilemiyorum. İmam veya müezzin (ezan okuyan) olmak için zannederim akademik bilgi gerekmiyor.
Nereli diye baktım; Elbistanlı bu şirin ilçemiz, bilim adamları ya da filozofları ile değil daha çok “Elbistan tavası” ile meşhur. Aile çiftçi; nohut yetiştiriyor; yani Anadan babadan da pek “bilimsellik” yok.
Derken arkadaş siyasete giriyor, sözcülük yapıyor, anlaşılan başarılı oluyor. Tabii, ilahiyatın en önemli becerilerinden biri Hitabet (etkili konuşma sanatı). Derken Kültür Bakanı oluyor ama; 6 ay sonra alıyorlar.. Pek başarı sağlayamıyor anlaşılan...
Şimdi bir de “iyilik” empatisi yapalım:
Adamcağızın ana gayesi seçimler yaklaştığı için partisi yetkililerine “bakın ben ne önemli sözler söylüyorum; beni yine vekil yapın!” diyor. Yoksa derdi Türkçe filan değil;
Düşünmesini bilmiyor; ve bunu Türkçenin zafiyeti sanıyor. Mahir kardeşim; sen Swahili de bilsen düşünce ifade edemezsin; çünkü düşünme becerin yok; problem burada. Yoksa (herhalde) çok iyi bir kimsesin… Sana biraz da “menşeinden” 2400 yıllık bilgi; bugün hâlâ geçerli…
Aristoteles'in öne sürdüğü biçimiyle, insanı hayvandan ayıran belirgin öznitelik: Duyum ve izlenimlerden, tasarımlardan ayrı olarak, us’un (yani “aklı” Mahir..) bağımsız ve kendine özgü eylemi karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi. Usun bu eyleminin ürünü düşüncedir. Sen ister yaz, ister yazma...
Şimdi bakalım Mahir mi daha yerli ve milli yoksa TOGG’mu? 29’unda (Cumhuriyet bayramımız) -yarın- ilk TOGG’u üretecekler. Okurlarım bilirler, ben bu otomobilin takdim ediliş şekline karşı gelmiştim. Yani benim itirazım; Ülkemizde üretilecek veya üretilmekte olan herhangi bir otomobile “milli” sıfatı yakıştırmanın ötesinde, sanki bu yapılan otomobil bizim yıllardır beklediğimiz “o” otomobilmiş gibi lanse edilmesine. İktidar bundan bir siyasi kazanç çıkartmaya çalışıyor ki açılışı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'na koydular. Başka duygusal sebeplerden bir araya gelen insanların yönünü değiştirme gayreti.
Bu aracın "yerli" sıfatı da taşımaması gerektiğini söylüyorum. Benim açımdan bu otomobilin Gölcüklü Ford veya Bursalı Renault veya Fiat’tan hiç farkı yok. Sadece adını biz koyduk.
Zaten yöneticiler de yaptıkları açıklamalarda otomobilin dışında her türlü kafa karıştırıcı bilgi vermişti.
Mobilite, ekosistem, otonom, akıllı şehirler, empati, bağlantılı, çevik organizasyon gibi konseptlerin bolca bahsi geçti.
Tekrar söyleyeyim:
Benim beş Türk iş insanının bir araya gelip ne tür bir yatırım yapacaklarına karışma hakkım yok. Kimi yatırımcı da pastörize süt fabrikası yatırımı yapıyor. Şimdi ona da “milli süt!” mü diyeceğiz
İktidarın projeyi bu kadar sahiplenmesinin sebebi siyasi propaganda olmamalı idi. Bu otomobili ülkenin medar-ı iftiharı olan "Bayraktar" ile beraber anıyorlar. Alakası yok.
Bayraktar İHA'ları Türk mühendisleri tarafından yıllarca kafa ve göz patlatarak tamamen sıfırdan yarattıkları bir ürün. Bütün dünya almaya çalışıyor. TOGG aynı tip pazarı bulacak mı sanıyorsunuz?? Akıllılık edip, Türk malı diye tutturmayıp Pininfarina, BOSCH filan diyebilirlerse belki?!
TOGG ayni "Anadol" gibi; tüm beyin fırtınaları ve mühendisliği yurt dışında yapılmış, denenmiş, önce mockup (bir nevi heykel) prototip, yürüyen prototip halinde İtalya ve Çin'de tamamlanmış bir ürün.
Biz bu işi yapalı 60 yıl oldu. Ülke otomotivi o günden bu güne hiç adam yetiştirmedi de siz İtalya'dan, Hindistan'dan Çin'den, Güney Amerika'dan Avrupa'dan vs. hem teknoloji ve yönetici hem de bitmiş ürün getiriyorsunuz?
Beni hayrete düşüren, devletin bu projeyi bağırış çağırış destekliyor olması. Sizin insanınızın beyni, yaratıcılığı, mühendisliği yok mu, 60 yıldır oluşmadı mı?
Yıllardır "yerli otomobil" konusunda çalıştığım arkadaşlarımı da temsilen, aziz dostum Sayın Kürşad Tüzmen ile birlikte 2010 Ağustos'ta Sayın Başbakan'a otomobilin "tamamen yerli olarak" nasıl yapılabileceğini anlatan bir "rapor" sunmuştuk.
Daha sonra TOBB başkanı Hisarcıklıoğlu'na ayni projeyi sunduk. O tarihte "bize birisi yap" derse yaparız!” demişti.
İşte herhangi birisi değil, Cumhurbaşkanı yap dedi kardeşim; niye yapmadınız da yurt dışından "üvey milli otomobil" getirdiniz?
Üstelik Cumhurbaşkanı harfiyen; “ Bir teklifim var. Bu milletin evladı olarak buna hasretim. Gelin, şu yerli yüzde 100 üretimi olan otomobilimizi TOBB camiası içerisinden çıkartalım. TOBB yüzde 100 yerli otomobili 'Made in Turkey' olarak çıkarsın. Biz bu konuda yanınızdayız. Montajcılık bu millete yakışmıyor. Artık bu millet üretebilecek beyine de ürüne de sahip..." demişti.
Bu yaptığınız montajcılık değil mi? Bu millet üretecek beyne sahip değil mi? "Ford Connect" TOGG’dan 5 defa daha milli ve yerli? Tüm tasarım, Ar-Ge, üretim hepsi Türk mühendislerine ait?
OICA’e göre; (Organisation Internationale des Constructeur d'Automobiles/ Uluslararası Otomobil Üreticileri Organizasyonu) - Başka ülkede tasarlanmış/üretilmiş olan Built-Up (tamam vaziyette) ve CKD (Completely Knocked Down/Tamamen sökülmüş) veya yarı sökülmüş SKD (Semi-knocked down) olan araçlar; o ülke için montaj sanayi ürünüdür. YERLİ OTOMOBİL, CKD koleksiyonunda bulunan tüm parçalarının (hazır yoksa) bir araya getirilip monte edilebilmesi için tasarım, çizim, mühendislik ve ilk imalatın O ülkede yapılması ile oluşur,
TOGG’un hayat hikayesi ise şöyle: (İtalyan temelli) ünlü oto tasarım şirketi Pininfarina ve Çinli (Hong-Kong) elektrikli otomobil üretim şirketi Hybrid Kinetic Group’un 2015 de, bir Vietnam şirketinin isteği üzerine üzerinde beraber çalışıp geliştirdikleri otomobil olarak başlıyor.
Vietnam şirketi vazgeçti, Pininfarina bizimkilere sattı.
Anadol da da aynısı olmuştu; İngiliz Reliant oto üretim şirketi, tasarım şirketi OGLE LTD.’ye Yeni Zelanda için FW5 diye bir otomobil yaptırdı.
FW5 Sonra Bernar Nahum öncülüğünde Otosan’a alındı. FW5 İngiltere'den yürüyerek geldi; bizde "Anadol" olarak vaftiz edildi. Yani dünyaya gelmesinde hiçbir “yerli unsur” yoktur.
60 yıl sonra ayni şeyi yapıp buna da "yerli ve milli" denmesi bütün bu yılları yaşamış olan beni ve sahici Türk otomobilcilerini rahatsız ediyor.
En çok ağırıma giden olaylardan biri de eski bir GM Müdürü'nün (Sergio Rocha) COO (Operasyonlardan Sorumlu Yönetici) olarak atanması. Kısaca "işi" yapacak olan da bu Brezilyalı adam.
Hadi, siz karar verin bakalım; kim daha yerli ve milli, TOGG mu, Mahir mi, ben mi!